ANNENİN BAĞLANMA STİLİ İLE ÇOCUK …katalog.ticaret.edu.tr/e-kaynak/tez/77893.pdfii T.C....
Transcript of ANNENİN BAĞLANMA STİLİ İLE ÇOCUK …katalog.ticaret.edu.tr/e-kaynak/tez/77893.pdfii T.C....
i
T.C.
İSTANBUL TİCARET ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
AİLE DANIŞMANLIĞI VE EĞİTİMİ TEZLİ YÜKSEK LİSANS
PROGRAMI
ANNENİN BAĞLANMA STİLİ İLE ÇOCUK
YETİŞTİRME TUTUMU İLİŞKİSİNİN
İNCELENMESİ
Yüksek Lisans Tezi
İLKNUR TUNA
100036514
İstanbul, 2018
ii
T.C.
İSTANBUL TİCARET ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
AİLE DANIŞMANLIĞI VE EĞİTİMİ TEZLİ YÜKSEK LİSANS
PROGRAMI
ANNENİN BAĞLANMA STİLİ İLE ÇOCUK
YETİŞTİRME TUTUMU İLİŞKİSİNİN
İNCELENMESİ
Yüksek Lisans Tezi
İLKNUR TUNA
100036514
Danışman:
Doç. Dr. Cihad Demirli
İstanbul, 2018
iii
iv
ETİK KURALLARA UYGUNLUK YAZISI
Hazırlamış olduğum tez özgün bir çalışma olup YÖK ve İTİCÜ Lisansüstü
Yönetmeliklerine uygun olarak hazırlanmıştır. Ayrıca, bu çalışmayı yaparken bilimsel
etik kurallarına tamamıyla uyduğumu; yararlandığım tüm kaynakları gösterdiğimi ve
hiçbir kaynaktan yaptığım ayrıntılı alıntı olmadığını beyan ederim. Bu tezin ihtiva ettiği
tüm hususlar şahsi görüşüm olup İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin resmi görüşünü
yansıtmamaktadır.
İLKNUR TUNA
v
TEŞEKKÜRLER
Tez yazım sürecinde desteğini esirgemeyen ve sürecimin daha da kolay olmasına vesile
olan danışman Hocam Doç. Dr. Cihad Demirli’ye, ve bana destek olan aileme.
Sonsuz teşekkürler…
vi
ÖZET
ANNENİN BAĞLANMA STİLİ İLE ÇOCUK YETİŞTİRME TUTUMU
İLİŞKİSİNİN İNCELENMESİ
Araştırmanın amacı annelerin çocuk yetiştirirken sergiledikleri tutumlar ile
yakın ilişkilerde gösterdikleri bağlanma stilleri arasındaki ilişkinin anlamlılığının
incelenmesidir. Bu amaçla araştırmaya İstanbul ilinde Başakşehir ilçesinde yaşamakta
olan 2-6 yaş arası çocuk sahibi 250 anne katılmıştır. Verilerin toplanmasında
Demografik Bilgi Formu, Ebeveyn Tutum Ölçeği ve İlişki Ölçekleri kullanılmıştır.
Verilerin analizinde Ki-Kare Testi, Bağımsız Örnekler T-Testi, ANOVA ve Pearson
Korelasyon Analizi kullanılmıştır.
Araştırma sonucunda annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri otoriter
tutum ile koruyucu tutum, izin verici tutum, korkulu bağlanma, güvenli bağlanma ve
saplantılı bağlanma arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunduğu belirlenmiştir.
Çalışmada annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri koruyucu tutum ile
korkulu bağlanma ve saplantılı bağlanma arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki
bulunduğu belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Çocuk Yetiştirme Tutumu, Bağlanma Stili, Anne Çocuk İlişkisi
vii
ABSTRACT
Study of Relation to Mothers Attachment Style and Childrearing Attitude
The aim of the research is to examine the significance of the relationship
between the attitudes of mothers during childrearing and the attachment styles they
show in close relationships. For this purpose, 250 mothers with children from 2-6 years
of age living in Başakşehir district of Istanbul participated in the research. Demographic
Information Form, Parenting Attitude Scale and Relationship Scales were used to
collect the data. Chi-square test, Independent samples T-test, ANOVA and Pearson
Correlation Analysis were used in the analysis of the data.
As a result of the research, it was determined that there was a significant positive
relationship between the authoritarian attitudes of the mothers raised by their children
and protective attitude, permissive attitude, fearful attachment, secure attachment and
obsessive attachment.
In the study, it was determined that there was a significant positive relationship
between the protective attitude of mothers raised by their children and fearful
attachment and obsessive attachment.
Keywords: Parenting Attitude, Attachment Style, Mother-Child Relationship
viii
İÇİNDEKİLER
Sayfa No.
ÖZET ........................................................................................................................... vi
ABSTRACT ............................................................................................................... vii
İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... viii
TABLOLAR ............................................................................................................... xi
KISALTMALAR ...................................................................................................... xiv
GİRİŞ ............................................................................................................................ 1
1 BAĞLANMA KURAMSAL ARKA PLAN ...................................................... 3
1.1 Bağlanma Kuramı ........................................................................................... 3
1.1.1 Bağlanma Kuramları .................................................................................. 5
1.1.1.1 Bowlby ’nin Bağlanma Kuramı ......................................................... 5
1.1.1.2 Psikodinamik Kuram ......................................................................... 8
1.1.1.3 Harlow’un Kuramı ............................................................................. 9
1.1.1.4 Bilişsel Gelişim Yaklaşımı .................................................................. 9
1.1.1.5 Davranışçı Yaklaşım ......................................................................... 10
1.1.2 Yetişkin ve Çocuklarda Bağlanma Stilleri ............................................. 11
1.1.2.1 Bebeklikte Bağlanma ........................................................................ 11
1.1.2.2 Çocuklukta ve Ergenlikte Bağlanma .............................................. 13
1.1.2.3 Yetişkinlikte Bağlanma .................................................................... 15
1.1.2.3.1 Güvenli Bağlanma Stili ................................................... 15
1.1.2.3.2 Saplantılı Bağlanma Stili ................................................ 15
1.1.2.3.3 Kayıtsız Bağlanma Stili ................................................... 16
1.1.2.3.4 Korkulu Kaçınmacı Bağlanma Stili ............................... 16
1.2 Bağlanma Konusunda Yapılan Araştırmalar ............................................ 16
1.2.1 Bağlanma ile İlgili Yurtiçinde Yapılan Çalışmalar ............................... 16
1.2.2 Bağlanma ile İlgili Yurtdışında Yapılan Çalışmalar ............................. 22
2 ÇOCUK YETİŞTİRME TUTUMU ................................................................. 25
ix
2.1 Annenin Çocuk Yetiştirme Tutumu ............................................................ 25
2.1.1 Demokratik Tutum ................................................................................... 26
2.1.2 İzin Verici Tutum ...................................................................................... 27
2.1.3 Otoriter Tutum ......................................................................................... 28
2.1.4 Diğer Tutumlar ......................................................................................... 29
2.1.4.1 Dengesiz Anne Baba Tutumu .......................................................... 29
2.1.4.2 Aşırı Koruyucu Anne Baba Tutumu ............................................... 29
2.1.4.3 Mükemmeliyetçi Anne Baba Tutumu ............................................. 30
2.1.4.4 Güven Veren, Destekleyici Anne Baba Tutumu ............................ 31
2.1.4.5 Reddedici Anne Baba Tutumu ........................................................ 31
2.2 Çocuk Yetiştirme Tutumları: Kuramsal Arka Plan ................................. 32
2.2.1 Psikanalitik Kuram ................................................................................... 32
2.2.2 Bilişsel Gelişim Kuramı ............................................................................ 34
2.2.3 Sosyal Öğrenme Kuramı .......................................................................... 35
2.2.4 Sistem Modeli ............................................................................................ 36
2.2.5 Bireysel Psikoloji Kuramı ........................................................................ 37
2.3 Çocuk Yetiştiren Anne-Baba Tutumlarının Çocuklar Üzerindeki Etkileri
38
2.3.1 Aile Tutumunun Çocuğa Etkisi ............................................................... 38
2.3.1.1 Davranışçı Yaklaşıma Göre Çocuk Yetiştirirken Ailenin
Davranışlarının Çocuğa Etkileri ...................................................................... 39
2.3.1.2 Çocuklara Boyun Eğme .................................................................... 39
2.3.1.3 Çocuk Ayırma ................................................................................... 39
2.3.2 Babanın Çocuğun Kişilik Gelişimi Üzerindeki Etkileri ........................ 39
2.4 Çocuk Yetiştirme Tutumlarına Etki Eden Faktörler ................................ 40
2.5 Çocuk Yetiştirme Konusunda Yapılan Araştırmalar ............................... 43
3 YÖNTEM ........................................................................................................... 48
3.1 Araştırmanın Amacı ve Modeli ................................................................... 48
3.2 Araştırmanın Problemi ve Alt Problemleri ................................................ 49
3.3 Araştırmanın Varsayımları ......................................................................... 51
3.4 Araştırmanın Sınırlılıkları ........................................................................... 51
x
3.5 Evren ve Örneklem ....................................................................................... 52
3.6 Veri Toplama Araçları ................................................................................. 56
3.6.1 Sosyodemografik Veri Formu .................................................................. 56
3.6.2 Ebeveynlik Tutum Ölçeği (ETÖ)............................................................. 56
3.6.3 İlişki Ölçekleri Anketi (İÖA) ................................................................... 57
3.7 Verilerin Çözümlenmesi ............................................................................... 57
4 BULGULAR ...................................................................................................... 60
4.1 Annelerin Çocuk Yetiştirme Tutumları İle Bağlanma Stilleri Arasındaki
İlişkilerin İncelenmesi ............................................................................................... 60
4.2 Annelerin Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Demografik Bilgilere Göre
İncelenmesi ................................................................................................................. 64
4.3 Annelerin Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Çocuk ve Çocuk Yetiştirme
Rutinine Dair Bilgilere Göre İncelenmesi ............................................................... 69
4.4 Annelerin Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Ebeveynlere ve Çocukluk
Dönemine Dair Bilgilere Göre İncelenmesi............................................................. 73
4.5 Annelerin Bağlanma Stillerinin Demografik Bilgilere Göre İncelenmesi 81
4.6 Annelerin Bağlanma Stillerinin Çocuk ve Çocuk Yetiştirme Rutinine
Dair Bilgilere Göre İncelenmesi ............................................................................... 86
4.7 Annelerin Bağlanma Stillerinin Ebeveynlere ve Çocukluk Dönemine Dair
Bilgilere Göre İncelenmesi ........................................................................................ 90
5 SONUÇ ............................................................................................................... 97
5.1 TARTIŞMA ................................................................................................. 104
5.2 ÖNERİLER ................................................................................................. 107
KAYNAKÇA ........................................................................................................... 108
EKLER ..................................................................................................................... 121
Ek 1 Kişisel Bilgi Formu ......................................................................................... 121
Ek 2 Ebeveyn Tutum Ölçeği ................................................................................... 123
Ek 3 İlişki Ölçekleri Anketi .................................................................................... 125
ÖZGEÇMİŞ ............................................................................................................. 126
xi
TABLOLAR
Tablo 1. Demografik Bilgiler .......................................................................................... 53
Tablo 2. Çocuk ve Çocuk Yetiştirme Rutinine Dair Bilgiler ......................................... 54
Tablo 3. Ebeveynlere ve Çocukluk Dönemine Dair Bilgiler .......................................... 55
Tablo 4. Ölçeklerin Güvenilirliği .................................................................................... 58
Tablo 5. Normalliğin İncelenmesi ................................................................................. 58
Tablo 6. Çocuk Yetiştirme Tutumları İle Bağlanma Stilleri Arasındaki İlişkilerin
Değerlendirilmesi ............................................................................................................ 60
Tablo 7. En Çok Gösterilen Bağlanma Stili İle Demografik Bilgiler Arasındaki İlişkinin
İncelenmesi ..................................................................................................................... 62
Tablo 8. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Yaş Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi ............................................................................................................ 64
Tablo 9. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Evlenme Yaşı Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi ............................................................................................................ 64
Tablo 10. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Ekonomik Durumla İlgili Algı Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi ................................................................................ 65
Tablo 11. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Eğitim Durumu Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi ............................................................................................................ 66
Tablo 12. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Çalışma Durumu Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi ............................................................................................................ 67
Tablo 13. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Meslek Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi ............................................................................................................ 68
Tablo 14. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Toplam Çocuk Sayısı Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi ................................................................................ 69
xii
Tablo 15. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Evlilikte Çocuk Sahibi Olunan Yıl Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi ................................................................................ 70
Tablo 16. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Çocuğu Yetiştirirken Sosyal Destek Alma
Durumu Açısından Farklılaşmasının Değerlendirilmesi ................................................ 71
Tablo 17. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Çocuğun Emzirilme Süresi Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi ................................................................................ 72
Tablo 18. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Kardeş Sayısı Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi ............................................................................................................ 73
Tablo 19. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Ailenin Çocukları Arasındaki Sıra Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi ................................................................................ 74
Tablo 20. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Anne Eğitim Durumu Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi ................................................................................ 75
Tablo 21. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Anne Mesleği Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi ............................................................................................................ 76
Tablo 22. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Baba Eğitim Durumu Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi ................................................................................ 77
Tablo 23. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Baba Mesleği Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi ............................................................................................................ 78
Tablo 24. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Çocukken Emzirilme Süresi Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi ................................................................................ 79
Tablo 25. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Çocukluk Döneminde Annenin Çalışma
Durumu Açısından Farklılaşmasının Değerlendirilmesi ................................................ 80
Tablo 26. Bağlanma Stillerinin Yaş Açısından Farklılaşmasının Değerlendirilmesi ..... 80
Tablo 27. Bağlanma Stillerinin Evlenme Yaşı Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi ............................................................................................................ 81
Tablo 28. Bağlanma Stillerinin Ekonomik Durumla İlgili Algı Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi ................................................................................ 82
Tablo 29. Bağlanma Stillerinin Eğitim Durumu Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi ............................................................................................................ 83
Tablo 30. Bağlanma Stillerinin Çalışma Durumu Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi ............................................................................................................ 84
xiii
Tablo 31. Bağlanma Stillerinin Meslek Açısından Farklılaşmasının Değerlendirilmesi 85
Tablo 32. Bağlanma Stillerinin Toplam Çocuk Sayısı Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi ............................................................................................................ 86
Tablo 33. Bağlanma Stillerinin Evlilikte Çocuk Sahibi Olunan Yıl Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi ................................................................................ 87
Tablo 34. Bağlanma Stillerinin Çocuğu Yetiştirirken Sosyal Destek Alma Durumu
Açısından Farklılaşmasının Değerlendirilmesi ............................................................... 88
Tablo 35. Bağlanma Stillerinin Çocuğun Emzirilme Süresi Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi ............................................................................................................ 89
Tablo 36. Bağlanma Stillerinin Kardeş Sayısı Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi ............................................................................................................ 90
Tablo 37. Bağlanma Stillerinin Ailenin Çocukları Arasındaki Sıra Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi ................................................................................ 91
Tablo 38. Bağlanma Stillerinin Anne Eğitim Durumu Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi ............................................................................................................ 92
Tablo 39. Bağlanma Stillerinin Anne Mesleği Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi ............................................................................................................ 92
Tablo 40. Bağlanma Stillerinin Baba Eğitim Durumu Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi ............................................................................................................ 93
Tablo 41. Bağlanma Stillerinin Baba Mesleği Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi ............................................................................................................ 94
Tablo 42. Bağlanma Stillerinin Çocukken Emzirilme Süresi Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi ............................................................................................................ 95
Tablo 43. Bağlanma Stillerinin Çocukluk Döneminde Annenin Çalışma Durumu
Açısından Farklılaşmasının Değerlendirilmesi ............................................................... 96
xiv
KISALTMALAR
APA : Amerikan Psikiyatri Birliği
DSM-V :Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (Mental
Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı)
SPSS : Statistical Package for the Social Sciences
YGB : Yaygın Gelişimsel Bozukluk
1
GİRİŞ
Bağlanma kavramı, bireylerin güçlü duygusal bağlar yaratmaya yönelmenin
insan varoluşundan gelen esas bileşen olduğunu, hatta bebeklikten yaşlılık dönemine
kadar da sürdüğünü bizlere açıklar. Bağlar bebeklik ve çocukluk süreçlerinde birinci
dereceden bakımını sağlayanlar ile kurulur; zira bu bıkımı alanlar rahatlama, korunma
ve yardım için bakıcılarına güvenir. Bowlby (1988)’ye göre sağlıklı olmak koşuluyla bu
bağlar gençlik ve olgunluk zamanlarında da devam eder lakin devreye yeni bağlar
girerek tamamlanır ve bu, birey için yeni olan bağlar çoğunlukla karşı cinse yöneliktir.
Annenin bağlanma stili ise karmaşık bir yapıya sahiptir. Annenin bağlanma stili de
çocukluk dönemi ile çeşitli paralellikler gösterir. Aile içerisinde önemli bir değişim
olmadıkça bağlanma stillerinde de süreklilik olduğu, değişime dirençli bir yapı
kazanıldığı yine araştırmalar ile belirlenmiştir. Kışlak ve Çavuşoğlu (2006)’na göre bu
örüntü içerisinde başkalarına ve benliğe dair pozitif modellerin bir birleşimi vardır.
Güvenli bağlanan annelerde özgüven ve öz saygı da yüksek olmaktadır. Başkalarına
güvenme hususunda daha rahat olmaktadırlar. Bartholomew ve Horowitz (1991) ise
bunların yanında güvenli bağlanmada kendini sevilmeye değer bulabilme, başkalarını
kabul edici, duyarlı ve sıcak olarak değerlendirmeyle alakalı inançların da olduğunu
ortaya koymuştur. Erözkan (2011) ise annelerin bağlanma stillerinde başkalarının
destekleyici bir unsur olarak algılanmasının bazen negatif etkileri olduğunu, özsaygının
düştüğünü ortaya koymuştur. Saplantılı bağlanan annelerde ailelerin duyarsız ve tutarsız
davranışları etkili olmaktadır. Anneler bu gibi aile ortamlarında değersiz hisseder ve
yüksek düzeyde kaçınma davranışı gösterirler. Aile bireyleri ile yakın ilişkiler kurmak
isterken onlardan uzaklaşabilmektedirler. Anne bağlanma stillerinden biri olan kayıtsız
bağlanmada ise annelerin kendi benliklerini ortaya koydukları, kendi içsel kaynaklarına
güvendikleri ve bu örüntüde reddedilme sonucu oluşabilecek hayal kırıklığına engel
olacak düzeyde benlik algıları geliştirdikleri bilinmektedir. Bartholomew ve Horowitz
(1991)’e göre bu tür anneler bağlanma figürleriyle kendileri arasına mesafe
koymaktadırlar. Yakın ilişkilerden kaçınıp bağımsız olmanın önemine vurgu yapmakta,
bireyler arası ilişkilerin kendileri açısından önemli olmadığını ifade etmektedirler.
2
Çocuk gelişiminde en önemli etkiye sahip olan okul öncesi dönem çocukların
gelişimlerinin hızlı olduğu, karakter ve kişilik yapısının şekillenmeye başladığı en
önemlisi de bazı temel alışkanlıkların kolayca kazandırılabildiği çocuğun yaşamındaki
en önemli süreçtir. Bu süreçte çocuğa kazandırılacak temel alışkanlıklar, zamanla,
yönlendirmeyle ve özellikle de tekrara bağlı olarak kazanılmış davranışlara
dönüşmektedir. Kazandırılan bu temel alışkanlıklar; bireyin yaşadığı doğal ve toplumsal
çevreye uyumunu sağlayan davranışlardır, bu davranışlar bir kez kazanıldıktan sonra
tekrarlanarak çoğu kez yaşam boyu varlıklarını sürdürürler (Demiröz ve Dinçer, 2001).
Annelerin bağlanma stili ile aile içi ilişkilerin sağlıklı bir biçimde yürümesi
arasındaki etkileşimden ötürü, çocuk yetiştirme tutumunun da ilişkili olduğu
düşünülmektedir. Bu araştırma annenin bağlanma stili ile çocuk yetiştirme tutumu
arasındaki ilişkinin ortaya konulmasını amaçlamıştır.
3
1 BAĞLANMA KURAMSAL ARKA PLAN
1.1 Bağlanma Kuramı
Bağlanma, bakımını üstlenen ve çocuk arasında gelişen; bağ kurma, çocuğun
bakımını üstlenen kişiyi arama ve bu kişiye yakın davranışlar ile kendini belli eden,
özellikle stres anlarında meydana gelen, güçlü ve sürekliliği olan duygusal bir bağ
olarak tanımlanmaktadır (Pehlivantürk, 2004). Diğer bir perspektiften bakıldığında ise
bağlanmanın, bebeğin yaşamının devamlılığı adına yakınlık araması ve bunun bir
sonucu olarak da çevreyi öğrenmesi ile belirlediği bağlanma figürüne yakınlaşması
olduğu söylenebilir (Pickover, 2002).
Bebeklik döneminde bağlanma konusu; ebeveynlerin ya da birinci dereceden
bakımını sağlayanlara tepkilerinin olumlu olması, bu kişilere yönelme ve arama eylemi,
bağlandığı kişinin varlık değerini anlamasına bu durumun devamında ise rahatlama
duygusunun eşlik etmesi şeklinde davranış ve duygu biçimlerinin tamamını
kapsamaktadır. Bebek ile birinci dereceden bakımını sağlayan arasında gelişen
bağlanmanın, güven duygusunu bebekte yer edindiren güçlü bir bağ olduğu
söylenebilir. Bebekler altıncı ile on ikinci ayları arasında ihtiyaçlarını karşılayan kişilere
bağlanmaya başlar (Sosyal vd., 2005).
Bağlanma kuramı, kendileri için önemli olan insanlarla sağlam duygusal bağlar
kurma yatkınlığının sebeplerini aydınlatan bir yaklaşımdır (Sümer ve Güngör, 1999a).
Duygusal bağlanma yatkınlığı ve ihtiyacı, yeni doğanların hayatta kalabilmeleri için
zorunludur ve gelişim yönünden fonksiyonel olan bağlanma sistemini temsil eder.
Bağlanma sistemi yeni doğanların, onların ihtiyaçlarını karşılayan kişiyle
çoğunlukla anne ile samimiyetini güçlü tutarak hem çocukların çevreden gelebilecek
herhangi bir tehlikeye karşı korunmasına yardım eder hem de onların çevrelerini
keşfedebilmeleri için önayak olur. Bakıcı ile çocuk arasında kurulan bu bağ, Bowbly’e
4
göre çocuğun etrafını keşfetmek amacıyla kullanabileceği “güvenli bir üs” devamında
da tehlike anında sığınabileceği “sağlam bir üs” görevi görür. Tehdit algılayan
çocukların bağlanma sistemleri kendiliğinden devreye girer. Bakıcının çocuğa
göstereceği tepkilerin niteliğine ve aynı zamanda bakıcının ulaşılabilirliğine göre
devreye giren bağlanma sistemi, bakıcı ile yakınlığın yeniden oluşmasına ve ilişkilerinin
onarılmasını fayda sağlar. Sonuç olarak çocuk hissedilen güvenlik duygusuna erişir
veya aksine çocukta tedirginlik ve korku gibi ayrılığı protesto tepkileri gün yüzüne çıkar
(Sümer ve Güngör, 1999a).
Bebeklerin bağlanma noktasındaki hedefleri genellikle anneleri veya
ulaşabildikleri ve çevrelerinde sık gördükleri insanlardır. Bebeğin bağlanma konusunda
hedefindeki kişi, çocuğa güven veren, rahatlık gereksinimini yerine getiren ve çocuğun
temas kurma ihtiyacını sağlayan kimsedir. Bağlanma, çocuğun bu kişilerce geliştirdiği
süreklilik arzeden güçlü duygusal bağları olarak ifade edilebilir (Bowlby, 1982).
Bağlanma sistemi, Ainsworth (1989)’ a göre bireyler dünyaya geldiği andan
itibaren kalıtımsal olarak mevcut olan bir sistemdir. Bu sistemden ötürüdür ki çocuk
sadece bakıcısı yanında olduğunda kendini güvende hisseder ve bunun devamında
çevresine ilgi göstermeye başlar (Hazan ve Shaver, 1994). Ainsworth (1989), ilişkilerde
bağlanmanın meydana gelebilmesi için, ilişkinin devamlı olması, bağın duygulara
dayanması, ayrılmadan sonra kaygı ve huzursuzluk yaşanması, kayıp halinde ağır
üzüntü yaşanması, yeniden birlikte olunduğunda ise bu durumdan memnuniyet duyması
gerektiğini söylemektedir.
Bağlanma kavramı, bazı fertlerle güçlü duygusal bağlar yaratmaya yönelmenin
insan varoluşundan gelen esas bileşen olduğunu, hatta bebeklikten yaşlılık dönemine
kadar da sürdüğünü bizlere açıklar. Bağlar bebeklik ve çocukluk süreçlerinde birinci
dereceden bakımını sağlayanlar ile kurulur; zira rahatlama, korunma ve yardım için
bakıcılarına güvenir.
Sağlıklı olmak koşuluyla bu bağlar gençlik ve olgunluk zamanlarında da devam
eder lakin devreye yeni bağlar girerek tamamlanır ve bu, birey için yeni olan bağlar
5
çoğunlukla karşı cinse yöneliktir. Bağlanma üzerine kurulmuş ilişkilerde bağın sürekli
olmasındaki en temel öğe korumadır (Bowlby, 1988).
Yaşamın ilk dönemlerini bağlanma kuramına göre incelersek, ebeveynlerin
çocuğa gösterdiği reaksiyonlar ışığında çocuk öncelikle kendisine ve devamında
çevresinden başkalarına ilişkin zihinsel temsiller yaratmaya başlar. Hayatının ilerleyen
zamanlarında bu zihinsel temsiller yakın çevresi için bir kılavuz niteliği taşır(Sümer ve
Güngör 1999b). Bowlby ’ye göre (1973, 1982), bağlanma tarzları ve bu tarzlara ilintili
olarak zihinsel modeller bir kez oluşursa değişime sürekli direnç gösterirler.
Bağlanma, anneye veya başka bir bakıcıya bağlanmanın bebeğin hayatını devam
ettirebilmesindeki işlevsel önemini vurgulayan, çocuğun bebeklik döneminden itibaren
devam eden ve aynı zamanda gelecekteki insan ilişkilerine büyük bir etki yaratan
yaklaşımdır.
1.1.1 Bağlanma Kuramları
1.1.1.1 Bowlby ’nin Bağlanma Kuramı
Çocuklar genellikle ebeveynlerine veya bakımını üstlenen kişiye karşı
sergilediği tavır ve davranışlar sürekli araştırılmaya değer ve ilgi çekici bulunmuş,
nitekim hep farklı görüşler gündeme gelmiştir. Ainsworth ve Bowbly’nin görüşleri ise
en çok benimsenmiş olanlarıdır. En çok bilinenlerinden biri ise Bowbly’nin bağlanma
kuramıdır. Ainsworth ve arkadaşları (1978) tarafından, Bowbly’nin bağlanma kuramı
farklı çalışmalarla geliştirilmiştir.
Bowlby tarafından ortaya konan bağlanma kuramına göre sistemik, sosyal,
psikodinamik, duygusal ve davranışsal bileşenler öne çıkmaktadır (Pickover, 2002).
Bowlby kuramında erken dönemdeki ilişkilere odaklanmış, bu dönemin önemli
6
olduğuna vurgu yapmıştır. Bu bakımdan Freud etkisinde olduğunu söylemek
mümkündür.
Yakın ilişkilere dair yapılmış olan çalışmalar içerisinde Bowlby’e ait kuram,
insanlar arasındaki ilişkilere en iyi biçimde açıklama getiren ve en güvenilir olan
yaklaşımlardan bir tanesi olarak ön plana çıkmaktadır. Bowlby, bağlanma ilişkilerinin
bireyin bütün hayatı süresince oldukça mühim olduğunu ve bağlanmanın insan
ilişkilerinde beşikten mezara belirleyici olduğunu ifade etmektedir. Bireyler hayatları
süresince yakın ilişkiler kurabilme gereksinimi duyduklarından başkalarına ne şekilde
bağlandıkları son derece mühimdir (Elliot ve Reis, 2003, Akt. Çelik, 2004).
Bowlby ‘nin yapmış olduğu deneysel ilk çalışmalar Londra Çocuk Danışma
Kliniği’ndeki notlarından kaynaklanmaktadır. 1928 senesinde Bowlby, Cambridge
Üniversitesi’nden mezun olup almış olduğu eğitimin ardından çocuk eğitim danışmanı
olarak çalışmıştır. Yetimhane ve okullarda uyum sorunu çeken çocuklar üzerinde
gönüllü çalışmıştır. Bu çalışma esnasında hırsızlık nedeniyle okuldan atılmış ve annesi
olmayan bir çocukla kendisinden hiç ayrılmayan kaygı düzeyi yüksek bir çocuk onun
çalışmalarını yönlendirmiştir (Bretherton, 1992). Çoğu klinik hastası okulda uyumsuz
olan, hırsızlığa yatkınlığı bulunan, sevgi eksiği olan erkek çocuklardan oluşmaktadır.
Bowlby, yapılan kırk dört adet durum incelemesinde anne eksikliği ve ayrılma ilişkisine
vurgu yapmıştır. Bowlby, bu gibi çocukların ana probleminin hayatlarının ilk
senelerinde anne figürüne gerçek bir bağlılık oluşturmaktan yoksun kalmaları sonucu
sevmeyi becerememeleri olduğunu ifade etmektedir. Bunun yanında Bowlby bir
süre ailesinin yanında çocukluğunu normal bir biçimde geçiren fakat sonrasında uzun
ayrılıklar sebebiyle acı çekmiş çocuklarda da aynı semptomları görmüştür. Bu çocuklar,
birilerine yakınlaşmaktan hep vazgeçip bu sebeple sarsıntı yaşamaktadırlar. Bu
gözlemlerin neticesinde Bowlby bebekle annenin arasında bulunan duygusal bağlılığa
gerekli önemi göstermeden gelişim sürecini anlamanın mümkün olmadığı kanaatine
varmıştır. Bu bağ bir şekilde koptuğu zaman çocuk olukça önemli ve kötü sorunlarla
karşılaşabilmektedir (Bretherton, 1992).
7
Bowlby tarafından geliştirilen “Bağlanma Kuramı”, ilk bakıcılarına çocukların
gösterdikleri duygusal bağlılığın neden ve nasıl ortaya çıkmakta olduğunu, kişiler arası
ilişkiler ve kişiliğin çocukluktaki bu bağlanmadan ne şekilde etkilendiğini açıklamaya
çalışmaktadır (Arslan, 2008). Bowlby (1973), duygusal bağ kurma ihtiyacı ve
eğiliminin yeni doğanlarda hayata devam etmek için gelişimsel bakımdan işlevsel olan
ve gerekli olan bağlanma sistemi olduğunu ifade etmektedir (Bretherton, 1992; Hazan
ve Shaver, 1994).
Etiyolojik yaklaşıma göreyse insan yavruları da dâhil olmak üzere memelilerin
tümü içgüdüsel bir bağlanma sistemiyle dünyaya gelmekte ve hayatlarını idame
ettirebilmek için bağlanmak adına bir figüre gereksinim duymaktadırlar. Bağlanılan
kişilere yakın olmak ve bu yakınlığın korunması bağlanma sistemindeki en temel
faktördür. Böylece yeni doğan hayatta kalabilme olasılığını artırmaktadır (Hamarta,
2004).
Bowlby’e ait bağlanma kuramına göre yeni doğmuş bebekler sadece yetişkin
bakımı sayesinde hayatlarını sürdürebilmektedirler. Bebekler, bakımı sunan kişi ile
etkileşim kuran dokunma, ağlama, gülme, izleme ve emme gibi reflekslerle düzenli
etkileşimler neticesinde gelişmektedirler (Bowlby, 1982). Kucaklama, yakalama,
kavrama gibi reflekslere insan yavrularının hayatta kalabilmek için hayvanlardaki kadar
gereksinim duymaması nedeniyle değeri azdır. İnsan yavrularında önem arz edenler
daha ziyade gülme, ağlama gibi işaret verici mekanizmalar olmaktadır (Miller, 1993).
Bowlby’e göre bebeklerdeki bu içgüdüsel tepkiler bebeklerin annelere, annelerin de
bebeklere yakınlaşmasını sağlamaktadır (Bretherton, 1992).
Bowlby (1982), bağlanma sisteminde üç ana işlev olduğunu ifade etmektedir.
Bunlar bakan kişiye yakın olmak, bebeğin destek ve koruma gereksiniminin
karşılanması; yeni bir şeylere başlamada, çevreyi keşfetmede bebeğin annesini güvenli
üs, sığınak olarak kullanması şeklindedir. Bakıcının ulaşılabilirlik durumu tehdit altında
olduğunda otomatik olarak bağlanma sistemi etkinleşmektedir. Bu durumda bakıcıların
çocuklara gösterecek olduğu tepkilerin özelliğine bağlı olarak etkileşime giren
bağlanma sistemi ilişkilerin onarılmasını daha kolay hale getirmekte, bakıcıyla teması
8
tekrar kurmayı sağlamakta veya neticede çocukta huzursuzluk ve kaygı yaratacak
ayrılığı protesto eden tepkileri ortaya çıkartmaktadır (Hazan ve Shaver, 1994).
Bowlby’e göre (1982), güvenli bağlanmanın olduğu hallerde çocuklar stres yaratıcı
şartlarda da güvenlik duygularını koruyabilmekte ve çevrelerini keşfedebilmektedirler.
Bebekler bağlanmanın meydana geldiği kişi ortadan kaybolduğu zaman üç çeşit tepki
vermektedirler. Bağlanmanın çözülmesi diğer bir ifadeyle sosyal çevreden geri çekilme
ve kopuş, ağlayarak durumu protesto etme veya yas ve umutsuzluk tepkileri
oluşmaktadır (Hazan ve Shaver, 1994).
Bowlby’e ait bağlanma kuramı, anne-baba-çocuk ilişkisini anlamak açısından
önem arz etmektedir. Bağlanmanın özelliği, birincil bakıcı ve bebek arasındaki
etkileşimlere, bilhassa bağlanma gerçekleştirilen bireyin destek ve güvenine bağlı
olmaktadır. Bebeklerin gereksinimlerine karşı duyarlılık gösteren bakıcılar, onların
güvenli bağlanmalarını sağlamaktadır.
1.1.1.2 Psikodinamik Kuram
Bağlanma kavramı Psikodinamik kuramda beslenmeyle açıklanmıştır. Freud,
bebeğin beslenme esnasında emme gibi oral davranışlardan haz duyduğunu ifade
etmektedir. Bu haz anne-bebek bağlanmasında oldukça önemlidir (Miller, 1993). Freud,
bebeklerin annelerine bağlanmalarını fiziksel gereksinimi giderme yani annelerin
bebeği doyurmalarıyla ilişkilendirip ifade etmektedir (Fonagy, 2001). Bu süreç
içerisinde anne ile çocuğun ilişkisindeki süreklilik ve tutarlılığın yanında çocuğun fiziki
ve duygusal olarak da beslenmesi onda güven duygusu yaratmaktadır. Bu güven
duygusuyla çocuk dış dünyaya yönelebilmekte ve egosunu geliştirebilmektedir.
Freud ve Bowlby, bebekle anne ilişkisinin hayatın tümünü etkileyebilecek
önemde olduğunu sonraki ilişkilere de temel oluşturduğunu ifade etmektedirler
(Ainsworth, 1969; Waters ve Beauchaine, 2003). Fakat bu teorinde başka insanların
bebekler tarafından neden ilginç bulundukları yanıtlanamamaktadır (Fonagy, 2001).
9
1.1.1.3 Harlow’un Kuramı
Harlow, maymunlarla yaptığı deney ile bağlanma kuramına katkı sunmuştur.
Harlow ve Zimmerman (1958), Rhesus maymunları ile yapmış oldukları araştırmada
maymunları doğumlarının arından annelerinden ayırarak belli bir süreliğine yapay
anneler ile yalnız biçimde büyütmüşlerdir. Yavru maymunların olduğu kafese bir tanesi
yumuşak kumaştan, ısıtılmış ancak yavruları beslemeyen, bir tanesiyse telden olup
üstünde süt şişesi olan iki maymun anne maketi yerleştirilmiştir. Araştırma sonucunda
yavru maymunlar, beslenme gereksinimlerini süt şişesi olan maymundan karşılasalar da
sonraki vakitlerini beslenme sunmayan fakat sıcak ve yumuşak olan anne ile geçirip
korktukları zaman yine bu anneye sarılmışlardır. Bu netice de açlığı gidermenin
bağlanma açısından yeterli olmadığına işaret etmektedir. Hayatlarının ilk senelerinde
anneleri ile etkileşim kuramamış ve gerçek bir anne-yavru ilişkisi yaşamamış
maymunların ilerleyen dönemlerde akranları ve kendi cinsleri ile bir aradayken rahatsız
oldukları ve kendilerine özgü birtakım davranışları gerçekleştiremedikleri tespit
edilmiştir (Hortaçsu, 2003).
Harlow (1962) tarafından yalnız yetiştirilen maymunlar olgunlaştıkları zaman
eşleşme konusunda yeterli olamamışlar, yapay döllenme sonucu iyi birer aile olmayı
başaramamışlardır. Kendi annelerinden ilgi görmeyen bu maymunlar çocuklarına şiddet
gösterip onlara ilgi göstermemişlerdir (akt. Keser, 2006).
Harlow tarafından yapılan deneyin neticesinde sıkı bir bağlanma için yalnızca
beslenmenin yetersiz olduğu görülmüştür. Bu deney Bowlby ‘nin anneyle etkileşimler
neticesi meydana gelen bağlanma stillerinin ilerleyen dönemlerdeki ilişkilerin niteliğine
etki edeceği görüşüne destek olmuştur.
1.1.1.4 Bilişsel Gelişim Yaklaşımı
Piaget’nin takipçilerine göre bağlanmanın gelişimi belirli bilişsel kapasitelerin
kazanılmasına bağlıdır. Bebekler, ayrılık ya da yabancı kaygısı sergilemeden evvel
insan ve nesnelerin o görmese de var olduklarını anlamak durumundadırlar. Bir bebekte
10
yabancı kaygısı görülebilmesi için bebek yüzleri ayırt edebilmelidir. Bunun içinse
bakıcıyı içselleştirmiş olmalıdır. Benzeri biçimde ayrılma kaygısı oluşabilmesi içinse
bebeklerin bakıcıyı görmeseler de onun varlığını bilmeleri, yalnızca farklı bir yerde
olduklarını anlamaları gerekmektedir. Araştırmalara göre sekiz aylık olan bebeklerde
güçlü bağlanma göstergeleriyle nesne sürekliliği neredeyse aynı zamanlarda
şekillenmektedir (Bukatko, Daehler, 1992; akt. Sümer, 2006).
1.1.1.5 Davranışçı Yaklaşım
Öğrenme teorisine göre bağlanma, diğer davranışlardaki gibi birtakım uyarıcı-
tepki mekanizmalarıyla oluşmaktadır. Bu teori, organizmalardaki açlık gibi belirli
dürtülerin birincil pekiştireçler ile tatmin edildiğini ifade etmektedir. Bunlar da
biyolojik gereksinimlerdir. Bebekten bahsedildiğindeyse en mühim birincil pekiştireç
yemek olmaktadır (Atkinson, Atkinson ve Hillgard, 1995).
Anne-çocuk bağlanması oluşmasının psikodinamik ve öğrenme teorilerinde
ifade edildiği gibi beslenmeyle alakalı olup olmadığını test etmek isteyen Harris Harlow
ve meslektaşlarının yaptığı bir deneyde (1967) annelerinden ayrılmış yavru
maymunlardan bir tanesi havludan, bir tanesi telden sahte annelerle beslenmişlerdir.
Deneyin neticesinde maymunlar hangi anneden beslendikleri fark etmeksizin havludan
anneyle vakit geçirmek istemişlerdir. Bağlanmaya dair sonraki bir testteyse korku verici
bir uyaran getirildiğinde bebek maymunların yine havludan anneye gittikleri
görülmüştür. (akt. Atkinson vd., 1995)
Harlow’un elde ettiği gözlemler bağlanma olgusunun annenin ikincil dürtüsel
özelliklerinden kazanımlarına bağlı olduğu görüşüne karşıdır. Stresli veya normal
durumlarda bebeklerin kendisini besleyen anneye gereksinim duymamaları neticesinde
Harlow “temas rahatlığı” kavramını ortaya atmıştır. Temas rahatlığı, bebeklerin fiziki
açıdan kendilerini rahatlatabilen nesnenin verdiği güvenlik duygusunun bağlanma
oluşmasında beslenmeden daha mühim olduğunu ifade etmektedir (Atkinson vd., 1995).
11
1.1.2 Yetişkin ve Çocuklarda Bağlanma Stilleri
Bu başlıkta yetişkinlik, çocukluk ve bebeklikte bağlanma kuramları anlatılmıştır.
1.1.2.1 Bebeklikte Bağlanma
Bebeklik itibariyle bağlanma davranışı görülmektedirler. Bebeklere bağlanma
figürünün varlığı rahatlık ve güven vermektedir. Bağlanma figürü bebeklerin çevrelerini
keşfedebilmeleri ve böylelikle bilişsel gelişimlerine imkân sağlayabilmek adına güvenli
bir üs görevi yapmaktadır. Bebek, çevresinden bir tehdit algıladığı zaman yetişkin
bağlanma figürü ile bir yakınlık kurarak bunu devam ettirmek istemektedir. Bebekler,
istedikleri zaman bağlanma figürüne dönebileceklerini bilmenin rahatlığı ve güveniyle
çevrelerini keşfedebilmektedirler (Güngör, 2000).
Campos ve arkadaşlarına göre (1983) bebekler için bakıcıların güvenli bir
sığınak ve üs görevi yapmaları, bebeklerle bakıcılarının aralarında bulunan bağlanmayı
değerlendirirken sıklıkla kullanılmakta olan yabancı ortam prosedürünün
geliştirilmesine katkı yapmıştır.
Ainsworth ve arkadaşları yaptıkları “Yabancı Ortam Deneyi” adlı araştırmaları
ile Bowlby kuramındaki temel varsayımları test etmişlerdir. Araştırma kapsamında
sırayla şu durumlar gerçekleştirilmiştir: Anne ve bebek rahat olan bir laboratuvar
odasına alınır, odada yalnız bırakılırlar, içeriye bir yabancı girip oturur, önce anne
sonrasında ise bebek ile konuşur. Anne odayı terk eder, sonrasında geri döner ve
yabancı kişi odadan çıkıp bebekle anneyi yalnız bırakır, anne odada bebeği yalnız
bırakır, yabancı odaya döner ve anne de geri döner. Örneklem grubu bu araştırmada 12-
18 aylık olan bebekler olmuştur. Böylece çocuklardaki bağlanma sistemlerini aktive
etmek hedeflenmiştir. Araştırmaya katılmış olan bebeklerden elde edilmiş verilerin
yabancı ile yalnız kalma, yeniden birleşme ve ayrılma hallerindeki tepkileri dikkate
alınıp Ainsworth ve arkadaşları, çocukları tarafından çocuklarda üç çeşit bağlanma şekli
ortaya çıkartılmıştır. Bunlar kaygılı-kararsız, kaçınan ve güvenli bağlanmadır (Sümer ve
Güngör, 1999b).
12
(1) Güvenli Bağlanma: Laboratuvar ortamında bu bebekler anneleri odada iken
çevreyi keşfetmişler, bir yabancıdan endişe duymuşlar ve anneleri odadan
ayrıldığında üzülüp ağlamışlar fakat geri döndüğü zaman annelerine yakınlaşıp
sarılıp rahatlayarak ardından çevreyi keşfetmeyi sürdürmüşlerdir. Ev
gözlemlerindeyse annelerin bu bebeklere ilk üç ayda diğer annelere nazaran
daha duyarlı oldukları, gereksinimlerini hemen yanıtladıkları görülmüştür
(Bretherton, 2003).
Güvenli bağlanan bebekler etraflarındaki kişiler ve dünyayla ayrılık endişesi
yaşamaksızın ilişki kurabilmektedirler. Bebeklerde güven hissi geliştiğinden
ilişkilerinde uzaklaşma ve yakınlaşmanın getirdiği endişelerle baş edebilmektedirler.
Güvenli bağlanma, bakıcıların bebek ile olmadıkları hallerde bir koruyucu görevi
görmektedirler. Güvenli bağlanmış olan bebekler bir yabancı ortama girdiği zaman
meydana gelen endişeyi ilişki çabası ile aşmaktadırlar. Bebek, yeni bir ilişkiye açık
olmakla beraber anne ortamda olmadığında keşif ve merak çabasını kaybetmemektedir.
Güvenli bağlanmış olan bebekler hem dış hem iç dünyalarında meraklı birer kâşiftirler
(Hortaçsu, 2003).
(2) Kaçınan Bağlanma: Kaçınan bağlanma davranışı geliştirmiş olan bebekler
anneleri yanlarındayken oyuncaklarıyla oynamışlar fakat annelerini güvenli bir
üs şeklinde kullanmamışlardır. Annenin odayı terk etmesi halinde az bir stres
göstermişler, anne döndüğünde onu önemsememişler, anneleri ile etkileşime
girmeyip ondan uzaklaşmış, oyuncaklarına vurmuşlardır (Ainsworth vd., 1978).
Ainsworth yaptığı ev gözlemlerinde bu annelerin bilhassa yakın fiziki temas
göstermeyenler olduklarını, bebeklerin gereksinimlerine tutarsız yanıt
verdiklerini, ağlamalarına karşıysa reddedici ve tepkisiz bir tutum sergiledikleri
görülmüştür (Karen, 1990).
(3) Kaygılı/ Kararsız Bağlanma: Kararsız bağlanmış olan bebekler güvenli
bağlanamadıklarından sürekli biçimde annelerinin nerde oldukları ile
ilgilenmektedirler ve keşif yapmamaktadırlar. Bunlar odada anneleri
yanlarındayken oyuncaklar ile hiç oynamamışlar, anneleri gidince çok üzülüp
13
bağırarak ağlamışlardır. Anneleri döndüğünde dahi kolayca
yatıştırılamamışlardır. İletişim kurmayı istemelerine karşın annelerinin
tesellilerini reddetmişlerdir. Ona bir yakınlık da göstermemişlerdir (Fonagy,
1999; Waters, 2004). Ev gözlemlerinde bu bebeklerin annelerinin çocuklarına
karşı bazen çok ilgili bazen ilgisiz, bazen duyarsız bazense duyarlı oldukları
gözlemlenmiştir. Bu anneler diğerlerine nazaran gereksinimleri giderme ve
bakım konusunda istikrarsızdırlar (Waters, 1978).
1.1.2.2 Çocuklukta ve Ergenlikte Bağlanma
Çocukluğun son dönemleriyle beraber bağlanma ergenlikte, ergen bağlanma
davranışı aileden çok akranlara yöneldiğinden değişime uğramaktadır (Hamarta, 2004).
Ergenlikte meydana gelen bu değişimler esnasında ergenlerin bebekliklerinde
bakımlarını üstlenen kişiler ile kurdukları bağlanma ilişkileri etrafı keşfetmelerinde
güvenilir bir üs görevi görmektedir. Ergenlerin aile figüründen akran gruplarına
yönelmelerine karşın bebeklikteki bağlanma ilişkileri ergen için güçlü ve kalıcı bir etki
yapmaktadır (Allen ve Land, 1999). Yeterliklerin artması ile bağlanma davranışı
ergenlikte bebekliğe kıyasla daha az görülmektedir. Bunun yanında bu dönemde
bağlanma davranışı direkt olarak fiziki yakınlık aranmasından ziyade gereksinim
olduğunda bağlanma figürü ile korku, endişe ve duygularını paylaşma şeklinde ortaya
çıkmaktadır (Damarlı, 2006).
Zimmerman ve Becker-Stoll (2002), bebeklik ile çocukluk dönemini içeren
boylamsal araştırmasında bu iki dönemin arasında bağlanma organizasyonlarında üst
düzey bir kalıcılık olduğunu ortaya koymuştur. Bu çalışma kapsamında bağlanma
zihinsel temsillerinin 16–18 yaş aralığındaki kalıcılığı incelenmiştir. Bunun yanına 16
yaşındaki kimlik statülerinin 16 ve 18’deki bağlanma temsilleri ile boylamsal ve
zamandaş ilişkisi test edilmiştir. Yapılmış olan analizlerin neticesinde bağlanma
temsillerinin büyük oranda bir kalıcılık göstermekte olduğu görülmüştür. Genel olarak
16 yaş civarı orta ergenlikte güvensiz bir bağlanma gösterenlerde ergenliğin sonlarında
daha güvenli bağlanmalar geliştirmede bir ilerleme görülmemiştir. Bu durum bilhassa
saplantılı bağlanan kişiler için geçerli olmaktadır. Bağlanma, zihinsel temsilleriyle
14
benlik kimliği statüsünün ilişkisi ele alındığındaysa güvenli bağlanma temsilleriyle
kimlik statüsü başarısının arasında ve kimlik statüsü karmaşasıyla kayıtsız bağlanmanın
arasında boylamsal ve zamandaş olarak anlamlı bir ilişki olduğu ifade edilmiştir
(Zimmermann ve Becker-Stoll, 2002).
Aileler için belirtilmiş olan yardım ve öneriler problemsiz bir ergenlik için önem
arz etmektedir. Bu yardımlar daha ziyade güvenli bağlanmadaki ergenlerin arkadaşları
ve aileleri tarafından verilmektedir. Böylelikle güvenli bağlanan ergenler yine güvenli
bağlanma stilindeki ailelere sahip olup aktivitelere daha çok katılım göstermeye ve
kendileri gibi akranları arkadaş edinmeye yönelmektedirler. Güvenli olmayan bağlanma
sergileyen ergenlerin aileleri de bu yönde olduğundan bu dönemde daha çok problem
yaşamaktadırlar. Bu nedenle güvenli bağlanma stilinde olmayanlar bireysel ilişkileri
daha zor kurmakta, anti sosyal davranışları ve suç eğilimleri yüksek olmaktadır (Cooper
ve ark., 1998).
Ergenlerde oluşan değişimlerin aile tarafından fark edilip bunlara uygun
tepkilerin verilmesi, çocuklarda sosyal davranışları cesaretlendirmektedir. Böylece
aileler ergenlerin pozitif akran gruplarının gelişimlerini düzenlemeleri adına ayarlama
stratejilerini kullanmalarını sağlamaktadırlar (Allen ve Land, 1999).
Sümer ve Güngör tarafından üniversite öğrencileri ile yapılan bir araştırmada
ilgi ve kabulün yüksek olduğu ailelerden gelmenin güvenli bağlanmayla anlamlı
seviyede bir ilişkisi olduğu saptanmıştır. Bunun yanına sıkı kontrol ve denetimin
bulunduğu ailelerden geliyor olmanınsa güvensiz bağlanmayla anlamlı seviyede ilişkisi
görülmüştür. Bu araştırmaya göre ailelerin benimsemiş oldukları çocuk yetiştirme
biçimlerinin çocuklardaki bağlanma stillerine önemli oranda etki ettiği ve bunun
ilerleyen dönemlerdeki bağlanma stillerinde etkili olduğu doğrultusunda bir netice de
çıkartmak mümkündür (Sümer ve Güngör, 1999b).
15
1.1.2.3 Yetişkinlikte Bağlanma
Araştırmacılar yetişkinlikteki bağlanma stillerinin çocukluktakiyle paralel
olduğunu, aralarındaysa bir ilişkinin var olduğunu araştırmalarıyla ortaya koymuşlardır.
Ailede mühim bir değişim olmadıkça bağlanma stillerinde de süreklilik olduğu,
değişime dirençli bir yapı kazanıldığı yine araştırmalar ile belirlenmiştir.
1.1.2.3.1 Güvenli Bağlanma Stili
Bu örüntü içerisinde başkalarına ve benliğe dair pozitif modellerin bir birleşimi
vardır. Güvenli bağlananlarda özgüven ve öz saygı da yüksek olmaktadır (Kışlak ve
Çavuşoğlu, 2006). Başkalarına güvenme hususunda daha rahat olmaktadırlar. Bunların
yanında güvenli bağlanmada kendini sevilmeye değer bulabilme, başkalarını kabul
edici, duyarlı ve sıcak olarak değerlendirmeyle alakalı inançlar da vardır (Bartholomew
ve Horowitz, 1991).
1.1.2.3.2 Saplantılı Bağlanma Stili
Bu bağlanma şeklinde olumlu başkaları ve olumsuz benlik modelinin bir
bileşimi söz konusudur. Saplantılı bağlananların ailelerinin duyarsız ve tutarsız
davranışsal örüntülerinin olduğu ifade edilmektedir. Bunun yanında bu örüntüdeki
bireylerin yüksek düzeyde kaçınma gösterdikleri ve değersizlik hissine büründükleri
belirtilmektedir. Bu bireyler diğer kişilerle yakından ilişkiye girme
gereksinimindedirler. Fakat onlarla çok yakın bir ilişkiye girmeyi istedikleri için
diğerleri onlardan uzaklaşabilmektedir (Bartholomew ve Horowitz, 1991). Saplantılı
olan kişilerin özgüvenleri azdır. Başkalarını destekleyici olarak algılamakta, bu
destekten ise pozitif biçimde yararlanamamaktadırlar. Kendilerini açma düzeyleri
düşüktür (Erözkan, 2011).
16
1.1.2.3.3 Kayıtsız Bağlanma Stili
Kayıtsız bağlanmada olumsuz başkaları ve olumlu benlik modelinin bileşimi söz
konusudur. Kayıtsız bağlanan kişiler daha ziyade kendilerini ortaya koymakta, kendi
kaynaklarını daha fazla kullanmaktadırlar. Bu örüntüde bağlanma ihtiyacının kabul
görmemesiyle alakalı daha karmaşık bir sistem vardır. Kayıtsız bağlananlar bağlanma
figüründen gelecek reddedilme ve ardından oluşacak hayal kırıklığına engel olup pozitif
benlik algılarını muhafaza etme isteğindedirler. Bu yüzden bağlanma figürleriyle
kendileri arasına mesafe koymaktadırlar. Yakın ilişkilerden kaçınıp bağımsız olmanın
önemine vurgu yapmakta, bireyler arası ilişkilerin kendileri açısından önemli
olmadığını ifade etmektedirler (Bartholomew ve Horowitz, 1991).
1.1.2.3.4 Korkulu Kaçınmacı Bağlanma Stili
Bu bağlanma şeklindeyse olumsuz başkaları ve olumsuz benlik modeli vardır.
Birey kendini sevilmeye layık görmemekte, başkalarını ise reddedici ve güvenilmez
olarak görmektedir. Bu bireylerin kaçınmaları ve kaygı seviyelerinin yüksek olduğu
ifade edilmektedir. Bunun yanında özgüvenleri eksiktir ve son derece çekingendirler.
Bu bağlanma şeklindekiler diğerleriyle yakın ilişki kurmaktan kaçınıp diğerlerinden
beklenen reddedilmeden kendilerini korumaktadırlar. Korkulu bağlanma biçimine sahip
olanların ailelerinin aşırı eleştirici ve reddedici oldukları ifade edilmektedir
(Bartholomew ve Horowitz, 1991).
1.2 Bağlanma Konusunda Yapılan Araştırmalar
Bu başlıkta bağlanma hususunda yurt dışı ve yurt içinde gerçekleştirilen
araştırmalardan bahsedilmiştir.
1.2.1 Bağlanma ile İlgili Yurtiçinde Yapılan Çalışmalar
Yurtiçinde bağlanma konulu birçok araştırma yapılmıştır. Koçak (2003) ve
Delen (2003), ilköğretim okullarındaki ergenlerde bağlanma stilini ölçebilen bir araç
17
geliştirmek istemişlerdir. Bunun içinse test tekrar test, yapı geçerliliği, ön test, iç
tutarlılık ve kapsam geçerliliğin üstünde durmuşlardır. Yapılan ilk çalışmada 367,
ikincisinde 407 öğrenci üstünde çalışma yapılmıştır. 3 hafta aralıklarla test tekrar-test
güvenirliği yapılmış, yapı geçerliliğinin belirlenmesi içinse faktör analizi
gerçekleştirilmiştir. Neticesinde ise kaçınan, kaygılı ve güvenli olarak üç faktör tespit
edilmiştir. Maddelerin elenmesi ile 11 maddeden oluşan ölçekte güvenirlik ve geçerlik
ortaya çıkmıştır.
Deniz ve arkadaşları (2006), üniversite öğrencilerinde yalnızlık ve sosyal beceri
seviyelerinin bağlanma stilleri bakımından incelemesini yapmışlardır. Örneklem Selçuk
Üniversitesi’ndeki öğrencilerden 167 erkek 216 kız olmak üzere 383 öğrenciden
meydana gelmektedir. Kullanılmış olan veri toplama araçlarıysa İlişki Ölçekleri Anketi
(İÖA), UCLA Yalnızlık Ölçeği, Kendini Tanıma Envanteri ’dir. Elde edilmiş olan
veriler güvenli bağlanma başta olmak üzere bağlanma şekillerinin sosyal duyarlılık,
duyuşsal anlatımcılık, sosyal beceri üstünde etkili olduğunu göstermiştir. Bağlanma
stilleriyle yalnızlık seviyelerinin arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. Cinsiyete
göre bakıldığında erkeklere nazaran kızlarda sosyal beceri, sosyal kontrol, duyuşsal
duyarlık, duyuşsal anlatımcılık daha yüksek bulunmuştur. Erkeklerdeki yalnızlık
puanlarıysa kızlardan yüksektir.
Seven (2006), 6 yaşındaki çocuklarda bağlanma durumlarıyla sosyal beceri
seviyelerinin ilişkisini ele almıştır. Örneklemiyse dört değişik okuldan 110 öğrenciden
meydana getirmiştir. Sosyal Beceri Değerlendirme Sistemi Öğretmen Formu
Tamamlanmamış Oyuncak Bebek Hikâyeleri ve Kişisel Bilgi Formu kullanmıştır.
Bulgular, cinsiyet açısından bir farklılığın olmadığını göstermiş fakat erkeklere nazaran
kızlarda sosyal becerilerin yüksek olduğu tespit edilmiştir. Sosyoekonomik seviyeyle
sosyal becerinin anlamlı bir ilişkisinin olduğu tespit edilmiş, erkeklere nazaran kızlarda
daha çok güvenli bağlanma geliştirildiği gözlemlenmiştir.
Ceyhan (2006), üniversite öğrencilerinde geçmişte yaşanan ayrılık kaygılarının
öğrenilmiş güçlülük, psikolojik ve kaygı belirtilerini yordama seviyesini ele almıştır.
Araştırmaya 72 erkek, 243 kız olarak toplamda 315 erkek öğrenci katılım göstermiştir.
18
Çalışma kapsamında Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri, Rosenbaum Öğrenilmiş
Güçlülük Ölçeği, Ayrılık Kaygısı Belirtileri Ölçeği kullanılmıştır. Bulgulara göre
öğrencilerin geçmişlerindeki ayrılık kaygıları öğrenilmiş güçlülük seviyelerinde mühim
bir yordayıcıdır. Bu değişkenlerin aralarında ters taraflı bir ilişkinin olduğu ortaya
konmuştur. Bunun yanında geçmişteki ayrılık kaygılarının psikolojik belirti, sürekli
kaygı, durumluk kaygı belirti seviyelerinin de mühim bir pozitif ilişkisi olduğu
görülmüştür.
Erözkan (2011), üniversite öğrencilerinde karar stratejileri ve bağlanma stillerini
aile tutumları, sınıf seviyesi, yaş ve cinsiyet bakımından betimsel yöntemle ele almıştır.
Küme örnekleme yöntemi ile Muğla Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden seçkisiz şekilde
belirlenmiş olan 504 öğrenciye (241 kız; 263 erkek) Karar Stratejileri, İlişki Ölçekleri
Anketi Ölçeği ve Bilgi Formu uygulanmıştır. Araştırmanın verileri üniversite
öğrencileri açısından bağlanma stillerinin alt boyutlarını oluşturan korkulu ve güvenli
bağlanma üstünde aile tutumları ve cinsiyetlerin arasında; karar stratejilerinin alt
boyutlarından olan bağımsız karar vermede aile tutumu ve cinsiyetler; kararsızlık ve
mantıklı karar verme üstünde aile tutumları ve yaşların arasında anlamlı bir farklılık
olduğu belirlenmiştir.
Ayaz ve arkadaşlarının (2012) yaptıkları bir araştırmada somatoform bozukluk
tanısı almış olan gençlerde kaygı seviyesi annelerinin kaygı seviyesi ve aile
işlevselliğinin araştırılması amacı ile somatoform tanısı almış olan 33 genç, kendi yaş
grubu içerisinden ruhsal bir bozukluk tanısı konmamış 28 gençle kıyaslanmıştır.
Çocukluk Çağı Anksiyete Tarama Ölçeği, Aile Değerlendirme Ölçeği, Durumluluk
Süreklilik Kaygı Ölçeği, Erişkin Bağlanma Biçimi Ölçeği kullanılan çalışmanın
neticesinde grupların aralarında cinsiyet ve yaş bağlamında farklılık tespit edilmemiştir.
Erişkin Bağlanma Biçimi Ölçeği dâhilinde somatoform bozukluk tanısı almış olan
gençlerin annelerindeki kaçınan bağlanma puanları, kontrol grubuna nazaran daha
yüksektir. Aile Değerlendirme Ölçeği anne formunda gereken ilgiyi gösterebilme,
davranış kontrolü ve duygusal tepki verebilme alt ölçekleri kapsamında vaka grubunun
puanı daha yüksek olsa da gruplar arasında çocuk formunda bir fark tespit edilmemiştir.
Gençler ve annelerin kaygı seviyelerinin vaka grubunda daha üst seviyede olduğu
belirlenmiştir (akt. Harma, 2014).
19
Mahperi Uluyol (2014) evli kimselerin bağlanma şekilleri, bireyler arası şema
örüntüsü ve psikolojik iyilik durumlarının ilişkisini ele almıştır. Bunun yanında
psikolojik iyilik durumu ve evlilik uyumunun katılanların sosyo demografik
niteliklerine göre değişimi de incelenmiştir. Araştırmada örneklem 130 kadın, 130 erkek
olarak 260 evli bireyden meydana gelmektedir. Katılanların yaşları 21-74 aralığındadır.
Katılanlara çalışma amacı kapsamında Semptom Tarama Envanteri (SA-45),Yakın
İlişkiler Yaşantılar Envanteri (YİYEII),Kişilerarası Şemalar Ölçeği (KŞÖ), Çift Uyum
Ölçeği (ÇUÖ) verilmiştir. Araştırmanın neticelerine göre kişiler arası şemalar ve
bağlanma örüntüleri için cinsiyetlerin aralarında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır.
Kaçınmacı ve kaygılı bağlanma örüntüleriyle evlilik uyumunun arasında ters taraflı
anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. Kişiler arası şemalar ve evlilik uyumundan düşmanlık
ve dostlukla anlamlı bir ilişki görülmüşken, baskınlık ve pasiflik boyutunda anlamlı
ilişki tespit edilmemiştir. Sosyo-demografik değişkenlerdense erkek ve kadınlar evlilik
süreleri, çocuk sahibi olma durumu, eşlerin yaşlarıyla evlilik uyumlarının ters yönlü
ilişkide olduğu saptanmıştır. Erkeklerden farklı şekilde kadınlarda çocuk sayısı,
çalışma, gelir düzeyi değişkenleriyle evlilik uyumları anlamlı farklılık göstermektedir.
Harma (2014), yaptığı çalışmada çiftlerin aralarındaki diyaloglarda ses ipuçlarını
kullanıp yetişkinlikteki eş düzenleme kavramını incelemeye almıştır. Bunun ile beraber
çiftlerin aralarındaki vokal koordinasyona etki edebilecek muhtemel ilişki temelli ve
kişisel farklar da ele alınmıştır. İlk çalışmaya lisans eğitimlerine Cornell
Üniversitesi'nde devam eden 24 heteroseksüel çift katılım göstermiştir (Myaş = 21.25;
SS = 1.03). Katılanlar çalışma oturumlarında Rorschach mürekkep testinde yer alan
kartlara dair hem yabancı partnerle hem de romantik partnerleriyle dengelenmiş bir
sırada konuşmuşlardır. Konuşmalar kayda alınıp vokal özellikler de kaydedilmiştir.
Temel frekans değerleriyle yapılmış olan Granger-nedensellik analizlerine göre vokal
özellikler birbirini romantik partner diyaloglarında karşılıklı olarak etkilemekte, yabancı
partner konuşmalarındaysa yalnızca kadınlar erkekleri etkilemektedir. İki seviyeli
Hiyerarşik Doğrusal Modelleme analizleriyse bağlanma temelli kaygının ve ilişki
doyumunun vokal senkronizasyona etki ettiğine işaret etmiştir. Bağlanma kaygısı,
konuşmadaki senkronla negatif, ilişki doyumuyla pozitif ilişkilidir. İkinci çalışmadaysa
romantik partner diyaloglarındaki tonlamada ayırt edilebilirlik sınanmıştır. Çalışmaya
katılım gösteren 156 kişiye (Myaş= 34.75yıl, SS=13.06) sözel içerikten arındırılan bir
20
dakikalık, yalnızca tonlama olan ses kayıtları dinletilmiş ve dinletilen kaydın yabancı
çiftlere mi yoksa romantik çiftlere mi ait olduğu sorulmuştur. Sinyal tanıma
kuramındaki analizlere göre romantik partner tonlamasındaki şans ihtimali %50 üstü bir
değer ile diğer tonlamalardan ayrılabilmiştir. Veriler, vokal düzeyde eş düzenleme
gözlemenin mümkün olduğunu göstermektedir. Bunun yanında eş düzenleme süreci
ilişki doyumu ve bağlanma kaygısından etkilenmektedir.
Ata (2010) yaptığı araştırmada okul öncesi öğretmenlerinde bağlanma
boyutlarıyla sınıf yönetimi profili ve annelerdeki aileyle işbirliği ve iletişime dair
öğretmen algılarının ilişkisini ve bu öğretmenlerin öğrencisi olan 4-5 yaşlarındaki
çocukların annelerinin bağlanma boyutlarıyla çocuk yetiştirme davranışları ve aileler ile
kurulan işbirliği ve iletişime dair öğretmen algılarının arasındaki ilişkiyi incelemeyi
amaçlamıştır. Araştırmaya, 230 okul öncesi öğretmeniyle 4-5 yaş aralığındaki çocuk
anneleri (n=230) alınmıştır. Veri toplama aracı olarak araştırmada öğretmenler için
Kişisel Bilgi Formu, II. Sınıf Yönetimi Profilleri Ölçeği, Yakın İlişkiler Envanteri
olarak 3 araç kullanılmıştır. Anneler içinse toplamda dört araç kullanılmış olup bunlar
İşbirliği Ölçeği (AÖİİÖ) Ölçeği, Aile Öğretmen İletişim, Kişisel Bilgi Formu, Yakın
İlişkiler Envanteri II, Çocuk Yetiştirme Anketi biçimindedir. Araştırmanın neticelerine
göre öğretmenlerin bağlanma kaygılarının sınıf yönetiminde tükenmiş, bağlanma
kaçınmalarınınsa ilgili sınıfın yönetim profiliyle pozitif ve anlamlı bir ilişkisinin
bulunduğu görülmüştür. Öğretmenlerin bağlanma kaygılarıyla annelerin aileler ile
kurulan işbirliği ve iletişime dair öğretmen algılarından beklenenler, katılım ve işbirliği
boyutlarının arasında negatif anlamlı ilişkiler olduğu tespit edilmişken öğretmenlerin
bağlanma kaçınmalarına dair bir ilişki tespit edilememiştir. İlgili sınıf yönetimi
profiliyle annelerin beklenti ve iletişim boyutlarına dair öğretmen algılarının arasında
pozitif ve anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. Demokratik bir sınıf yönetimi profiliyle
annelerin iletişim boyutlarına dair öğretmen algılarının arasında da pozitif ve anlamlı bir
ilişki vardır. Katı bir sınıf yönetim profiliyle annelerin katılım, işbirliği ve beklentiler
boyutlarına dair öğretmen algılarının arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki tespit
edilmiştir. Hoşgörülü bir sınıf yönetimi profiliyle annelerin katılım, işbirliği, beklentiler,
iletişim boyutlarına dair öğretmen algılarının arasında negatif ve anlamlı bir ilişki
bulunduğu tespit edilmiştir. Annelerin bağlanma kaçınmalarıyla çocuklarına yönelik
cezalandırma davranışlarının arasındaki ilişki pozitif ve anlamlıdır. Annelerin bağlanma
21
kaygılarıyla çocuklarından itaat etmelerini beklemeleri arasında pozitif ve anlamlı bir
ilişki bulunduğu görülmüştür. Annelerin bağlanma kaygılarıyla öğretmenlerin iletişim
boyutlarına dair öğretmen algılarının arasında negatif ve anlamlı bir ilişki tespit
edilirken işbirliği boyutuna dair öğretmen algılarının arasındaysa pozitif ve anlamlı bir
ilişki tespit edilmiştir. Annelerde öğretmenlere dair algılar ve bağlanma kaçınması
arasında ise ilişki görülmemiştir.
Görgü (2015), okula giden 5-6 yaş grubundaki çocukların sosyal davranışları ve
bağlanma biçimleriyle annelerindeki kişilik özellikleri ve bağlanma şekillerinin
ilişkisini farklı değişkenler bakımından ele almıştır. Araştırmada örnekler İstanbul
Avrupa yakasında okula giden 5-6 yaş grubu çocuklar ile annelerinden oluşturulmuştur.
Amaç, okula giden 5-6 yaş grubundaki çocukların sosyal davranışlarıyla bağlanmaları
ile annelerdeki kişilik özellikleri ve bağlanmanın ilişkisini farklı değişkenler
bakımından ele almaktır. Çocuklardaki sosyal beceriler; annenin eğitim durumu, yaşı,
doğumdan sonra ilk bir sene çocuğa kimin baktığı, okula devam süresi gibi değişkenlere
göre farklılaşmakta buna karşılık anne çalışma durumu ve cinsiyete göre değişiklik
olmamaktadır. Çocukların davranışsal sorunlarının doğumdan sonra ilk bir sene kim
tarafından bakıldığı, anne çalışma durumu, eğitim seviyesi ve yaşına göre farklılaştığı
ancak okul devam süresi ve cinsiyete göre bir farklılık göstermediği bulunmuştur.
Çocukların bağlanma şekillerinin okula devam süresi ve cinsiyete göre farklılık
gösterdiği ancak ilk bir sene çocuklara kim tarafından bakıldığı, anne bağlanma biçimi,
çalışma durumu, eğitim seviyesi ve yaş değişkenlerinin çocuklardaki bağlanmaya etki
etmediği görülmüştür.
Küçüködük (2015), anaokuluna devam eden çocukların annelerinin bağlanma
şekilleri ve ayrılık kaygısıyla çocuklardaki ayrılık kaygısı ve davranışların ilişkisini
incelemiştir. Bu kapsamda annelerdeki bilişsel esnekliğin ayrılma kaygısı ve bağlanma
biçimleri arasındaki aracı rolü incelenmiştir. Araştırmada örneklem 280 çocuğun
öğretmen ve annelerinden oluşmuştur. Yapılmış olan analizler kapsamında temelde
çocuğun sosyal becerileri ve ayrılık kaygısı arasında anlamlı ve aynı doğrultuda,
problem davranışları arasındaysa anlamlı ve ters yönde ilişki tespit edilmiştir. Annenin
bağlanma biçimiyle ayrılma kaygısının arasında anlamlı ve aynı yönde ilişki tespit
22
edilmiştir. Son olaraksa ayrılma kaygısı ve anne bağlanma şeklinin arasında bilişsel
esnekliğin anlamlı seviyede bir aracı rol taşımadığı tespit edilmiştir.
1.2.2 Bağlanma ile İlgili Yurtdışında Yapılan Çalışmalar
Harvey ve Byrd (2000), 95 kişiyle yapmış oldukları çalışmada üniversite
öğrencilerinin aileleriyle bağlanmaları ve problem olduğunda kurmuş oldukları iletişimi
ele almışlardır. Alınan bulgular güvenli bağlanma stilindeki kişilerin problem
olduğunda aileden destek almaya daha meyilli olduklarını göstermiştir.
Kaygılı kararsız bağlananlarsa ailelerine bir problem olduklarında
yönelmemekte, onların desteği için çok gayret sarf etmemektedirler.
Sümer ve Knight (2001), bağlanma stillerine göre aile ve iş ilişkilerinin farklılık
gösterip göstermediğini araştırmıştır. Çalışmaya 481 adet üniversite öğrencisi katılım
göstermiştir. Araştırmanın neticelerine göre saplantılı bağlananlar kayıtsız ve güvenli
bağlananlara nazaran aile ortamlarından iş ortamlarına daha olumsuz aktarımlar
yapmakta, güvenli bağlananlarsa hem aile hem iş ortamına olumlu aktarımlar
yapmaktadırlar. Saplantılı bağlananlarsa bu iki alanı diğerlerine nazaran daha az ayırt
edebilmektedirler.
Cassidy ve arkadaşları (2003), çocuklardaki akranlar arasında arkadaş seçmeye
dair algıları ele almışlardır. Bununla alakalı iki araştırma gerçekleştirilmiştir. İlkinde 91
7. sınıf öğrencisi, ikincisinde 83 adet 3. sınıf öğrencisi araştırmaya katılmıştır. Çalışma
kapsamında kukla aracılığıyla çocuklardan tanımadıkları yaşıtlarıyla alakalı görüşleri ve
tanışmayı istedikleri arkadaş tipi sorulmuştur. 7. sınıftaki öğrenciler pozitif arkadaşları
seçmişlerdir. Bunun yanı sıra üçüncü sınıfta olanların hepsi bir diğeri ile kendisiyle
alakalı düşündüklerine paralel ilişkiler düşünmüştür. Çalışma kapsamında çocukların
akran seçimleri ile kendilerini değerli görmeleri ilişkili bulunmuştur. Öbür yandan
negatif akran seçimi ile güvensiz bağlanma, depresif hastalıklar ve annenin çocuğu
reddetmesinin arasında da ilişki tespit edilmiştir (Akt. Seven, 2006).
23
Adam, Gunnar ve Tanaka (2004) yapmış oldukları çalışmalarında iki yaşında
bebeği olan 102 annede ebeveynlik ve annenin bağlanmasının arasındaki ilişkide
ebeveynsel duygu durumunun arabulucu etkilerini incelemişlerdir. Araştırmacılar çocuk
ve anne etkileşimi seanslarında öfke, komutlardaki kalite, zorlayıcılık, sorumluluk ve
sıcaklık gibi boyutları incelemişlerdir. Neticelere göre annelerin bağlanmalarıyla
ebeveynlik üstünde duygu durumun bir arabuluculuk etkisi görülmemiş ancak
ebeveynlik ve anne bağlanması arasında ilişki tespit edilmiştir. Kayıtsız annelere ve
güvenli annelere nazaran saplantılı anneler daha müdahaleci ve öfkeli çıkmışlardır.
Sıcak ilişkiler ve anne bağlanması bakımından anlamlı bir neticeye ulaşılamamış, en
olumlu puan alanlar güvenli bağlanma gösteren anneler olmuşlardır.
Wei, Vogel ve Ku (2006) yapmış oldukları araştırmada duygusal ketlenme ve
tepkilerin kişiler arası ilişkiler, negatif duygu durumu, bağlanma arasında yol
göstericiliğini ele almışlardır. Üniversite öğrencilerinin katılmış oldukları araştırmaların
neticelerine göre kaçınan ve kaygılı bağlanmanın negatif duygu durumuyla bireyler
arasındaki sorunlara farklı duygu ayarlamaları ile katkı yaptığı belirlenmiştir. Kaygılı
bağlanma ile negatif duygu durumu ve bireyler arası problem arasındaki ilişkilerin
yalnızca duygusal tepki ile yönlendirilmekte olduğu, bunun tersine kaçınan bağlanma
ile kişiler arası problemler ve olumsuz duygu durumunun yalnızca duygusal ketlenmeler
ile yönlendirilmekte olduğu belirlenmiştir.
Rönnlund ve Karlsson (2006) bağlanmanın ergenlerdeki davranışsal sorunlara ne
düzeyde etki ettiğini araştırmışlardır. Olumsuz davranışlarla güvensiz bağlanmanın
arasında yakından bir ilişki tespit edilmiş, güvenli bağlanma ile de ters yönlü bir ilişki
görülmüştür.
Roelofs, Meesters ve Muris, (2008) yaptıkları çalışmada ebeveynlerdeki
romantik bağlanmanın ve yetiştirme tutumlarının çocuklardaki bağlanmaya etkilerini
ele almışlardır. Ebeveynlerdeki bağlanma şeklini, çocuklardaki bağlanma güvenliği ve
ebeveyn tutumlarını belirleyebilmek için 3 ölçek 237 çocuğa uygulanmıştır. Araştırma
kapsamında güvensiz bağlanma gösteren ailelerin demokratik tutumlarının güvenli
24
bağlanma gösterenlere nazaran düşük olup izin verici boyutların daha çok olacağı
düşünülmüştür. Araştırma neticesinde bu düşünce desteklenmiştir.
Oosterman ve Schuengel (2008) yapmış oldukları araştırmalarında üvey
çocuklarda görülen bağlanmanın bakım verenlerin duyarlılıkları ve davranış
sorunlarıyla aralarındaki ilişkiyi ele almışlardır. Örneklem grubuysa 61 adet 26-88 aylık
çocuktan meydana getirilmiştir. Laboratuvar ortamında ve ev gözlemleriyle bakıcının
duyarlılığı ve bağlanmanın güvenliği ele alınmıştır. Üvey ebeveynlerin duyarlılıkları
bağlanma güvenliğiyle pozitif doğrultuda ilişkili bulunmuştur.
Unger ve De Luca (2014), bazı çocuk istismarlarının yetişkinlikte güvenli
olmayan bağlanmayla ilgisinin bulunduğunu, bu yetişkin bağlanma şeklinin çocuk
istismarı geçmişi ve bunun negatif neticelerinin arasında arabuluculuk yaptığını
düşünmüştür. Bu kapsamda yapmış olduğu araştırmada 294 erkek ve 552 kadın
üniversite öğrencisine çocuk istismarına dair geçmiş, demografik değişkenler, güncel
psikolojik semptomlar, öz saygı, yetişkin bağlanma şekilleriyle alakalı anket
doldurulmuştur. Çalışmadaki bulgularda fiziki istismarlar kaçınan bağlanmayla,
psikolojik yıpratmaysa kaygılı bağlanmayla alakalı bulunmuştur. Fiziki istismar ve
ihmalin arasında kaygılı bağlanmayla bir ilişki tespit edilmiştir.
25
2 ÇOCUK YETİŞTİRME TUTUMU
2.1 Annenin Çocuk Yetiştirme Tutumu
1920 sonrasında ebeveynlerin tutumları araştırma konusu olmuştur. Bu
tutumların çocukların davranışlarına etkileri davranışçı teorisyenleri bu konuda
araştırma yapmaya sevk etmiştir.
Çocuklar doğumları itibariyle bilhassa anneleriyle iletişimde olmaktadırlar.
Hatta anne karnında bile bir iletişim söz konusudur. Çocuk sürekli öğrenmekte ve
babasını, annesini model almakta, taklit etmektedir. Bu taklit olumlu ya da olumsuz
davranışın öğrenilmesine yol açabilmektedir (Bandura ve Walters,1959).
Çocukların kişilik özelliklerinin saptanmasında, çevre iletişiminde, problem
çözme becerisi ve yaratıcı düşünmelerinde aile tutumu son derece önemlidir. Çocuk,
aileden gelen bildirimleri taklit edip davranış becerileri geliştirmektedir. Düzenli,
kuralları bulunan, sevecen ve istikrarlı bir ailede büyümüş çocukları daha sağlıklı bir
şekilde sosyalleşmektedirler (Aktaş Özkafacı, 2012).
Baumrind (1967, 1971), aile tutumlarının çocuklara etkisine dair pek çok teori
ortaya koymuştur. Teorisini dört başlıkta toplamış olup bunlar bakım destek, olgunluk
beklentisi, iletişimde açıklık ve kontroldür (Yıldız, 2012).
Bakım- Destek: Çocuğa ailenin gösterdiği şefkat, bakım, fedakârlık, ilgi,
merhamet ve sevginin içtenliğiyle ilgilidir.
26
Olgunluk Beklentisi: Ailenin çocuğun gelişim alanlarında sergilediği başarıyı
ve çocuğun gelmiş olduğu noktayı dönüt sunarak ne kadar özendirdiğiyle
ilgilidir.
İletişimde Açıklık: Ailenin müşterek karar vermesi, istenmeyen durum ve
davranışların sebeplerini çocuğa açıklaması, onun düşüncelerine saygı gösterip
dinlemesidir.
Kontrol: Sosyal çevre ve ev ortamında ailenin koymuş olduğu kurallara
çocuğun uyum durumudur.
Baumrind (1967), ebeveyn tutumlarını otoriter, izin verici ve demokratik olarak
üç başlıkta toplamıştır (Yıldız, 2012):
2.1.1 Demokratik Tutum
Bu tarz ebeveynlerin bakım destek, olgunluk beklentisi, açık iletişim, kontrol
konusunda enerjileri yüksektir. Bu ailelerin çocuklardan beklentisi olgun bir davranış ve
konulan kurallara uyumdur. Çocuklara karşı ilgilidirler. Çocukları ile iletişimlerinde göz
teması kurmakta, fikirlerine saygı duymakta ve onları dinlemektedirler. Zihinsel,
gelişimsel ve sosyal açıdan gelişmeleri için onlara destek olmaktadırlar. Baumrind,
demokratik bir ailede yetişmiş olan çocukların sosyal ve zihinsel olarak yeterli olan,
özgüvenli, kendilerini ifade edebilen, yaratıcı kişiler olduğunu belirtmektedir (Aktaş
Özkafacı,2012).
Bu tarz ebeveynler çocuklarına karşı duyarlı olup kontrol, talep ve kabul
seviyeleri de yüksek olmaktadır. Cezadan ziyade destekleyici bir tutumdadırlar.
Çocukların kabiliyetleri ve bireysel yanlarının bilincindedirler. Çocuklarının
bireyselliklerini ve özgürlüklerini destekleyip onları olduğu gibi kabul etmektedirler
(Baumrind, 1967, 1971; Maccoby ve Martin, 1983).
27
Demokratik tutumdaki ailelerle çocukların arasında net bir iletişim
bulunmaktadır. Demokratik aile tutumunda düzen sağlayan sevgi ve denetimle beraber
özerklik de olmakta, birbirine ters olan sevgi ve denetim bir arada barınmaktadır
(Yavuzer, 2003).
Ailenin gözünde çocuk kendisini değerli görmek, saygı görmek istemektedir.
Ailenin ortamı çocuk için benliği tanıma olanağı sunduğu takdirde çocuk sosyal ve
başarılı olacaktır. Demokratik bir ailede evde uyulacak kurallar belli olup ev, belirli bir
rutine sahiptir (Yavuzer, 1999).
Demokratik aile ortamı sıcak olup paylaşma, işbirliği, empatik bir anlayış,
koşulsuz sevgi ve saygı vardır. Gerektiği zaman aile sınır koymakta ancak kurallar
birlikte belirlenmektedir. Korku yerine saygı vardır ve sevecenlik öne çıkmaktadır
(Özgüven, 2001).
2.1.2 İzin Verici Tutum
Bu tutumdaki ailelerde bakım ve destek boyutu oldukça yüksektir. Bu stilde olan
ebeveynler çocukları özgür bırakmakta, çocuklar istediğini yapmaktadırlar. Kurallar
oldukça düşük düzeydedir. Bu tutumdaki ebeveynler, çocuklarını kontrol altında tutmaz
ancak sıcak ve dostça davranırlar. İzin verici tutuma sahip olan ebeveynlerin yetiştirdiği
çocuklar genelde dengesiz, doymamış, iç kurallara uymayan kendi merkezli bireylerdir
(Baumrind, 1967, 1971).
Bazı durumlarda izin verici tutumdaki anne-babalar çocuklarını cezalandırılmış
olsa bile, cezalar yetersizdir ve çocuğun ciddiye almadığı durumlardır. Çocuk, ipleri
elinde tutar. Çocuğun anne-babası arasında sağlıklı bir iletişim kurulmadığı, çocuğun
ebeveynlerini umursamadığı, çocuğun çok aşırı bir sevgi ortamında yetiştiği ve
şımartıldığı söylenebilir (Turhan, 2014).
Maccoby ve Martin Baumrind’in üçlü modelini geliştirmişlerdir. Ebeveynlerin
tutumlarının iki temel boyutu bulunmaktadır. Bunlar: talep edicilik ve duyarlılıktır.
28
Baurmind tarafından geliştirilen izin verici stil, hoşgörülü / izin verici ve ihmalkâr / izin
verici olarak iki boyutta incelenebilir (Aktaş Özkafacı, 2012).
İzin verici hoşgörülü tutum: Anne ve baba, çocuğa karşı sevgi dolu bir
yaklaşım ortaya koyarlar. Çocuğa karşı kontrol, beklenti ve iletişim düzeyi
oldukça düşüktür. Çocuklarla iletişim kurulsa da, ebeveynlerin daha az saygı
gördüğü söylenebilir. Çocuğa karşı hassas ve kabul edici davranışlar sergilerler,
ancak kontrol edemezler. Çocuğa karşı ceza uygulamaları olmamaktadır.
İzin verici ihmal edici tutum: Çocuğa karşı kayıtsızlık ve ilgisizlik
bulunmaktadır. Ebeveynler çocuğun ihtiyaçları ile ilgilenmemektedirler. Bu tarz
ebeveynlerin duyarlılığı, kabulü ve kontrolü azdır. Kontrol ve denetim oldukça
düşük seviyededir (Yıldız, 2004).
2.1.3 Otoriter Tutum
Bu tutumdaki anne-babalar, yüksek düzeyde kontrol ve olgunluk beklentisine
sahip, açık iletişim ve bakım boyutlarının düşük olduğu ebeveynlerdir. Bu tutuma sahip
ebeveynler, diğer bir bakış açısıyla gerçek bir yönetici rolünü üstlenirler. Çocuğun
fikirlerine, düşüncelerine fazla önem vermedikleri gibi, görüş alışverişinde bulunmak
konusunda da çok çaba göstermezler. Ebeveyn ne isterse, çocuğun onu aynı şekilde
kabul etmesi beklenmektedir (Baumrind, 1971).
Otoriterliği benimseyen aileler, çocuklarını anlamak konusunda, düşüncelerini
algılamaya ve değer vermeye, onlarla fikir alışverişinde bulunmaya, onların istekleri ve
düşünceleri karşısında empati kurmaya çaba göstermezler. Bu, ebeveynlerin yetiştirdiği
türden bir çocuk; stres ve huzursuzluk, özgüvensizlik, sessizlik, utangaçlık ve bazı
durumlarda olumsuz bir reaksiyon ve saldırganlık gösterebilecek şekilde büyür. Sürekli
olarak eleştirilmesi sonucunda aşağılık kompleksi oluşan çocukta, kendi kararlarını
alma konusunda bir noksanlık olur ve sürekli kendini yönetecek birileri için arayıştadır.
29
2.1.4 Diğer Tutumlar
Yukarıda ifade edilenlerin dışında kültürümüzde ortaya çıkan farklı ebeveyn
tutumları da mevcuttur. Bu tutumlar: dengesiz ebeveyn tutumu, aşırı koruyucu ve
kaygılı ebeveyn tutumu, sınırsız özgürlükçü ebeveyn tutumu, mükemmeliyetçi ebeveyn
tutumu, tutarsız ebeveyn tutumu, güven veren ebeveyn tutumu, reddedici ebeveyn
tutumunu, ayrımcılık yapan ebeveyn tutumu olarak aşağıda açıklanmıştır.
2.1.4.1 Dengesiz Anne Baba Tutumu
Bu tutumda, anne ile baba arasında görüş ayrılıkları olabilir ve çocuğa karşı
değişken tutumlar sergilenebilir. Örneğin, annenin çocuğa karşı sevecen davrandığı
durum içerisinde babanın sert ve agresif olması ya da ebeveynlerden birinin önce
yumuşak bir ses tonuyla konuşurken daha sonra sesini yükseltmesi, ebeveynin kötü bir
davranış ortaya koyan çocuğunu dövmesi, ardından da dövdüğü için özür dilemesi gibi
durumları kapsar (Bilgin Aydın, 2003).
Tutarsız ve dengesiz ebeveyn tutumları çocukların kişilik gelişimlerinde oldukça
önemli sorunlar ortaya çıkartır. Çocuğun iç dünyasında sürekli bir çatışma durumu ve
huzursuzluklar belirir. Tutarsızlık gösteren bir yapının içinde olan çocuk da dengesiz bir
gelişim gösterir. Bu yapı içinde gelişen çocuklar, toplumda yer edinmekte zorlanırlar,
karar verme noktasında önemli zorluklar çekerler ve nerede ne şekilde davranmaları
gerektiği konusunda kararsızlıklar yaşarlar (Kabalı, 2012).
2.1.4.2 Aşırı Koruyucu Anne Baba Tutumu
Olağan şartlardan geç yaşlarda çocuk sahibi olan ebeveynlerde ya da geniş
aileler içinde büyümüş olup, tek çocuk sahibi olan ebeveynlerde karşılaşılan bir
tutumdur. Bu tutumdaki ebeveynlerin yetiştirdiği çocuklar, inisiyatif sahibi olurlar ve
anne-baba çocuklarının istek ve düşüncelerine çok önem verir. Bu tutumla yetişmiş olan
bireyler, ebeveynlerine hükmetmeye başlarlar ve onlara diğer tutumlara göre daha az
saygı gösterirler (Bilgin Aydın, 2003).
30
Aşırı koruyucu tutum ile büyütülen çocukların kişiliklerindeki etkilere
bakıldığında, koruyucu ebeveynlerinin sınırladığı alanlarda deneyimleme şansı olmayan
alanlar dolayısıyla zorlandıkları koşullar olduğu, yolunda gitmeyen durumlarla
karşılaştıklarında kaygılandıkları ve diğerlerine göre daha kolay huzursuzluk yaşadıkları
söylenebilir. Bu çocuklarda, girişimcilik ve bağımsız deneyimleme durumları
diğerlerine oranla daha düşüktür. Ebeveynler çocukları için pek çok fedakârlığı
yapabilecek durumdadırlar ve bu çocuğun bireyselleşmesinin önünde çok önemli bir
engeldir. Özgüveni düşük, sorumluluktan kaçınan bireyler olmaları muhtemeldir
(Yıldız, 2004).
2.1.4.3 Mükemmeliyetçi Anne Baba Tutumu
Mükemmeliyetçi ebeveynler, çocuklarından yapılabilecek olanın en iyisini talep
ederler. Her alanda ve konuda büyük başarı beklentisi içinde olurlar. İletişimde,
konuşmada, sporda, resimde, sosyal anlamda çocukları her zaman diğerlerinden daha iyi
olmalı, en iyi olmalıdır. Kendilerinin başaramadıkları pek çok şeyi çocuklarının
başarması arzusundadırlar, çocuklarını var oldukları şekilde kabul etmek yerine onların
sınırlarını zorlamayı tercih ederler. Çocukları onların gözünde yetişkin bir birey gibidir
ve çocuklarının sosyal çevrelerini dahi çoğu zaman ebeveynleri dizayn eder (Çakmak ve
Kaplan, 2015).
Mükemmeliyetçi tutumla büyüyen çocuklar, sevginin ve sevilmenin bir bedeli
olduğunu düşünürler ve bu onları güvende hissetme konusunda olumsuzluğa iter. Hırçın
davranışlar gösterebilirler ya da başarısız olma kaygısı ile çoğu zaman boyun eğmeleri
daha kolaydır. Başarısızlık korkusu kadar, başaramadıklarındaki hayal kırıklığı da
oldukça keskindir. Başarısız olduklarında kendilerini çok değersiz hissederler ve bu da
onların çok sık periyotlarda depresyon yaşamalarına neden olur. Ebeveynlerine layık
olmak adına uğraşmaları kolay yorulmalarına sebep olur, doyumsuzlaşmaya başlarlar.
Her konuda aşırı tedirginlik ve kaygı durumları görülebilir; yalan söyleme, tırnak yeme
ya da altlarını ıslatma gibi davranış ve durumlar ortaya çıkabilir. Arkadaş ilişkileri
problemlidir. Onları sıklıkla eleştirirler, çok fazla arkadaşlık beklentisi içine girerler ve
31
istedikleri olmadığında çok ani şekilde arkadaşlarından uzaklaşırlar (Mestçioğlu
Gökmoğol, 2012).
2.1.4.4 Güven Veren, Destekleyici Anne Baba Tutumu
Ebeveynler bu tutumda çocuklarını oldukları gibi kabul ederler ve her anlamda
desteklerler. Çocukların kabiliyetli oldukları konularda ortam hazırlanır, evde uyulması
gereken kurallar olduğunda beraber karar alınır ve huzurlu bir ev ortamı yaratılır.
Çocuğun düşüncelerine önem verilir ve ifade özgürlüğü kavramı iyi şekilde hissettirilir.
Olumlu bir ebeveyn tutumu olarak ifade edilebilir (Çakmak ve Kaplan, 2015).
Bu tutum ile büyüyen çocuklar, sosyal hayatında başarılı, kurallar konusunda
anlayışlı, insanlara ve çevresine saygılı, özgüvenli, aktif, sevgi ve vicdan barındıran,
huzurlu ve başarılı çocuklardır (Özkaya,2012).
2.1.4.5 Reddedici Anne Baba Tutumu
Çocuklarına düşman gibi davranmakta olan bu aileler onlara şefkat, ilgi ve sevgi
göstermemektedirler. Çocuklarının başarısızlıkları hep ön plana çıkmakta ve çocuklar
eleştirilmektedir. Emiri verici ve sert şekilde konuşup davranmaktadırlar (Çakmak ve
Kaplan, 2015).
Reddedilmiş olan çocuklara evde diğerlerinden farklı davranılmaktadır. Çocuk
için aile güven verici, sosyal ve sıcak bir ortam değildir. Aile çocuğu anlamamakta,
sevmemekte ve bir diktatör gibi onu yönetmeye uğraşmaktadır. Reddedici aileler
çocuklarına istenmediğini sürekli hissettirip onu hor görmektedirler. İlk fırsatta çocuğun
aileden uzaklaştırılması için çabalanır. Bu nedenle çocuğun aile büyüklerinin yanına
yollanması mümkündür. Bu tutumda büyüyen çocuklar yardım duygusundan uzak
olmaktadırlar. Agresif ve sinirli davranışları vardır. Sıklıkla duygusal kırgınlıklar
yaşamaktadırlar. Genelde hayvanlara ve kendisinden küçüklere şiddet göstermeye
meyillidirler.
32
Reddedici tutumun farklı farklı nedenleri olabilmektedir. Ailenin sevmediği
birine benzemesi, çocuğun çalışan anneye engel teşkil etmesi, eşlerin birbirlerini ihmal
etmesi ve eşin çocuğu kendine rakip görmesi, anne baba olmaya hazır olunmaması,
istenmeyen bebek olma gibi nedenler sayılabilse de bunlar yalnızca bahane olacak,
çocuğun reddedilmesini haklı çıkartmayacaktır (Kabalı, 2012).
Kılıç (2013)’a göre olumsuz çocuk ayrımı da bir diğer olumsuz ebeveyn
tutumudur. Çocuk ayrımı iki farklı cinsiyetten olan çocuklardan bir tanesini üstün
tutmayı ifade etmektedir. Genelde üstün tutulan taraf erkek çocuğudur.
Cinsiyetin dışında çocuk ayırma bazen bir tanesini daha çok sevme şeklinde de
olabilmektedir. Psikolojik nedenler, kişisel tecrübe, doğum sırası gibi sebeplerle
ailedekiler birbirlerinden farklı algılanabilmektedirler. En küçük çocuğun şımarık
olması düşüncesi buna örnektir (Kılıç, 2013).
Anne baba tutumunun sağlıklı olması için eğitim ve sevgi ilk sıraya konmalıdır.
Çocuk sahiplenilmeli, güven, şefkat, ilgi çocuğa verilmelidir.
Aileler olumlu tutumda çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayıp kendilerine yetme
becerilerini de geliştirmekte, eğitim ve sevgiyi en sağlıklı şekilde doğru bir oranda
vermektedirler (Kılıçarslan, 2008)
2.2 Çocuk Yetiştirme Tutumları: Kuramsal Arka Plan
2.2.1 Psikanalitik Kuram
Sosyalleşme Freud’a göre, çocukların ailelerine duydukları duygusal bağın
kişilere uzantısını ifade etmektedir. Kişilik sistemlerinde de kişinin sosyal yanıyla süper
egoya dikkat çekilmektedir (Gülay ve Akman, 2009). Bir kişinin toplumda etkili şekilde
yaşaması için o toplumdaki kurallar ve değerler sistemini kazanması gerekmektedir.
Bunlar sosyalizasyon süreçleriyle kazanılmakta olup psikanalitik kuramdaki yapısal
modelde süperego olarak anılmaktadır.
33
İd: “İlkel ben” denmektedir. Biyolojik ihtiyaçları psikolojik gerilimlere yani
isteklere dönüştürmektedir. İd, haz elde etme odaklı çalışmakta ve acıdan
kaçınmaktadır. Tamamıyla ahlak ve mantık kalıpları dışındadır ve gerçeklik
kavramından yoksun olmaktadır (Gülay ve Akman, 2009).
Ego: 6-8. aylarda, cidden evrimleşip gelişmekte ve idin amaçlarına
ulaşabilmesine yardım etmektedir. Sadece ego zihindeki imgeler ile gerçek dünya
nesnelerini ayırabilmektedir. İdin haz arayışına karşın ego gerçekliğe uyup ikincil
süreçler vasıtasıyla ihtiyaçları doyurabilecek uygun çevresel şartlar ve nesne bulana
kadar içgüdüsel doyumu erteleyip organizmanın bütünlüğünü sağlamakta ve güvenliğini
temin etmektedir (Gülay ve Akman, 2009)
Süperego: 3-5 yaşları civarında süperego egodan ayrılmaya başlamakta;
öğretmen, ebeveyn gibi otorite figürlerinin özellikleri benimsenmektedir. Süperego
vicdanı yönlendirmektedir. Böylece hoş görülmeyen davranış ve düşünceleri vicdan
cezalandırmaktadır. Çocuk tarafından bu ceza ailenin sevgisini yitirmesi biçiminde
algılanmakta ve çocuklarda güvenilir olmayan dış dünyada yalnız kalacakları endişesi
yaratmaktadır. Bu yalnızlıktan korunabilmek için güçlü anne ve babayla kurulan
özdeşimle ego, onların standartlarını benimsemektedir (Gülay ve Akman, 2009).
Özdeşim Freud’a göre, çocuk açısından duygusal bakımdan önemli olan bireyin
birçok davranış, ilgi ve değer yargısının bütünsel biçimde benimsenmesi ve kendine mal
edilmesidir. Anne baba ile iki türlü özdeşim kurulmaktadır. Rakiple özdeşim ve analitik
özdeşim kavramları şöyledir:
Analitik Özdeşim: Çocuğun bağlanmış oluğu bireyle özdeşim kurmasını ifade
etmektedir. Freud bunun oral dönemde başlayıp hayat süresince devam eden ilk sevgi
objesi olan anne ile kurulan özdeşim olduğunu belirtmektedir. Çocuk annesinden hem
sevgi açısından hem de fiziksel açıdan doyum sağlamaktadır. Sevgi nesnesi bebeklikte
yanında değilken bebek, ona ait birtakım davranışlar canlandırıp aynı doyumu yaşama
çabasındadır. Yetişkin olunduğunda da bilhassa kaygılı hallerde baba ya da anne gibi
davranmanın bireye güven vereceği ifade edilmektedir.
34
Rakiple Özdeşim: Çocukların hemcinsleri olan ebeveynleriyle kurdukları
özdeşimlerdir. Çocuklar okul öncesi döneme geldikleri zaman cinsiyetin kalıcı oluğunu
anlamaktadırlar. Bu doğrultuda cinsiyet rollerini öğrenmekte ve oyunlarında bunu
kullanmaktadırlar (Doğan, 1998).
Burada mühim olan nokta çocukların hemcinsi olan ebeveynlerin tutumlarını bir
zorlama ve baskı olmadan benimsemeleridir. Böyle kazanılmış olan davranış ve
tutumlar içselleştirilecek ve dolayısı ile ilerleyen yaşlarda kalıcı olabilecektir. Okul
öncesi dönem ailenin de çocuklarına yoğun şekilde toplumsallaşma eğitimi sunduğu bir
dönemdir. Bu eğitimin verilmesinde anne baba tarafından kullanılan yaklaşım ve
disiplin yöntemleri çocuk tarafından algılanabilecek ve ilerde hatırlanabilecektir. Bu
yüzden dikkatli olunması gerekmektedir (Mızrakçı, 1994).
2.2.2 Bilişsel Gelişim Kuramı
Bilişsel gelişim kuramında Piaget, organizmanın çevreye aktif bir uyumundan
bahsetmektedir. Gelişimin, organizma tarafından doğuştan getirilen potansiyel ile
gerçekleştiği görüşünde odak nokta organizmadır. Sosyal çevrenin etkilerini çocuktaki
potansiyelin gerçekleşebilmesinde oynamış olduğu yavaşlatıcı rol ile sınırlamaktadır.
Piaget ebeveyn tutumları ve bunun çocuklara etkilerinden söz etmemiştir. Fakat gelişim
olgusunun basamaklar biçiminde meydana geldiği ve çocukların gelişim seviyelerinde
belli birtakım sınırlılık ve kabiliyetlere sahip olduğu görüşü birtakım araştırmacıların
beklenti, davranış ve tutumlarıyla çocukların gelişim seviyelerinin arasında uyuşmaya
dair çalışmalar yapmalarına sebep olmuştur (Doğan, 1998).
Piaget’e göre çocukların her biri aynı gelişim dönemlerini izlemektedirler ve
çocukların her döneme girme yaşı hepsinde toplumsal ve fiziki çevreden
etkilenmektedir. Çocukların mevcut gelişim seviyeleriyle uyuşmayan beklentilerinse
çocuk üstünde duygusal problemler yaratabileceği saptanmıştır (Yavuzer, 2003).
Aşırı beklentiler kadar çocukların gereksinimi olan yaşa uygun uyaranların
verilmemesi de gelişime negatif etki edip aşırı durumlarda çocuk istismarı hatta
35
ihmaline neden olabilmektedir. Ailelerin bu yüzden çocuk gelişim basamaklarına dair
bilgi seviyelerinin çocuklara tutumların etki edeceği düşünülmektedir (Mızrakçı, 1994).
2.2.3 Sosyal Öğrenme Kuramı
Mekanik modelde açıklanmış olan Bandura’nın sosyal öğrenme kuramına göre
çocuklar başka kişilerin yaptıklarını gözlemleyip onların yaptıklarını yapmak suretiyle
davranış biçimleri kazanmaktadırlar. Çocuklar en çok anne ve babalarını taklit edip
model almaya meyillidirler (Gander ve Gardiner, 1995).
Bandura, insan davranışlarını incelerken kişinin yaşamış olduğu ortam içerisinde
değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapmaktadır. Öğrenme süreçlerine sosyal ortam
içerisinde bakıldığı zaman gözlem yolu ile öğrenme öncelik kazanmaktadır. Çocuk,
etrafındaki bireyleri gözlemekte ve taklit etmektedir. Bu öğrenme model alarak
öğrenmedir. Çocukların gözledikleri davranışı taklit etmeleri için modelin birtakım
niteliklerine sahip olmaları gereklidir (Mızrakçı, 1994).
Gözlem ile öğrenebilmek için modele dikkat edilmelidir. Daha sık ilişkide
olunan kişileri daha çok gözleme olanağı olacaktır. Bu yüzden yakın çevreyi meydana
getiren bu bireylerin dikkat çekme ihtimalleri daha yüksektir. Gözleyen kişiyle modelin
arasında müşterek nitelikler bulunuyorsa modelin taklit edilme ihtimali artacaktır. Bu
sebeple çocukların hemcinsleri olan ebeveynlerini daha fazla taklit etmeleri
beklenmekte, bu da Freud’un rakiple özdeşim ilkesiyle benzerlik taşımaktadır.
Kişilik gelişiminin mühim bölümünün ufak yaşlarda biçimlendiği
düşünüldüğünde bu görüşlerin geçerlilikleri daha yüksektir. Oysaki çocuk büyüdükçe
taklitte daha seçici olacaktır. Anne ve babanın model alınma durumu çocuğun onlara
benzeyip benzememe yönündeki isteğine göre değişmektedir. Bu kapsamda bireylerin
ailelerinden gözlemledikleri çocuk yetiştirme tutumunun kendilerindeki tutumlara
etkilerinin, anne babalarını onaylamalarına bağlı olduğu ifade edilmektedir (Keskin,
2005).
36
2.2.4 Sistem Modeli
Sistem modeli, sistemin korunması ve dengenin yakalanması için fonksiyon
gösterdiği görüşünü savunmaktadır. İnsan gelişiminin sosyal ve psikolojik sistemlerin
kaynaşmasıyla oluştuğu düşüncesini temel almaktadır. Bu görüşe göre insan ve çevre
karşılıklı ilişkilerde bir denge arayışındadır. Bu arayış da hayat boyunca devam
etmektedir (Keskin, 2005).
Yapısalcı perspektiften ele alındığında aşırı kopuk ve bağlı sınırlar ailede etkin
problem çözme süreçlerine engel olup kişisel gelişimi zorlaştırmaktadır. Hangi sınır
çeşidi olduğu fark etmeksizin aşırıya kaçıldığında yapılan fonksiyonlarını
kaybetmektedirler. Çünkü aile fertleri aile gereksinimleriyle otonomileri arasında
çabalarken denge kuramamaktadırlar (Worden, 2013).
Bireyin çevre şartlarından en azından bir bölümünü seçmede özgür olabilmesi ve
neticede bu çevre tarafınca biçimlendirilmesi insan davranış ve tutumlarının
değerlendirilmesindeki bakış açılarını meydana getirmektedir. Bu görüşte çevre ile
ilişkilerine de değinilmektedir. Anne, baba ve çocuğun ilişkisinin sadece ikili olarak
değil tüm çevresel unsurlarla beraber araştırılması gerektiğini ifade etmektedir
(Mızrakçı, 1994).
Etkileşim kuramı kapsamında aileler çocukların davranışlarına şekil vermeye
çalışırlarken kendileri de davranışlarını çocuklarına göre şekillendirmektedirler.
Ebeveynin çocuğa yönelik davranış ve tutumları incelenecek olursa çocukların kişilik
özellikleriyle bunun aileye yansımaları dikkate alınmak durumundadır. Aile, birbirine
geçmiş yapı ve etkileşimlerden meydana gelmektedir (Maccoby ve Martin, 1983).
İlk etkileşimler yakın çevreyle başlamakta olup sosyokültürel çevrenin de
katılmasıyla daha geniş çevrelerde etkileşim yayılmaktadır (Mızrakçı, 1994).
37
2.2.5 Bireysel Psikoloji Kuramı
Freud’a benzer biçimde Adler kuramında hayatın ilk senelerinin, toplumsal
uyum ve ilk deneyimlerin önemli olduğuna vurgu yapılmaktadır. Freud’dan farklı
şekilde insanların dürtüler ve toplumsal isteklerin arasındaki çatışmadan çok her kişinin
doğuştan getirmiş olduğu sosyal ilgiyle topluma uyum sağlayabileceği düşüncesini
yansıtmıştır. Sosyal ilgi, sosyal çevrede gelişmektedir. İlk önce anne ve aile fertleri,
sonrasındaysa aile dışındakiler bu sürece katkı yapmaktadırlar. Fakat çocukların bir
diğer kişilerle en etkili ve ilk teması anne ile olandır. Adler, annenin iki aşamalı bir
görevinin olduğunu ifade etmiştir. Birincisi sosyal ilgi olgunlaştırmada çocuğu
destekleyip cesaretlendirmektir. İkincisiyse çocuk tarafından geliştirilen bu ilginin
kendiyle ilişkisinin haricinde diğer insanlara da geçebilmesine yardım etmektir. Bunun
yanı sıra annenin eşi ve diğer çocuklara, insanlara yönelik ilgi ve sevgisi çocuk
açısından model oluşturacaktır. Annenin ilgi ve sevgisi sadece çocuğuna
yoğunlaştığında çocuk, geliştirmiş oluğu bu ilgiyi diğerlerine aktarmayı
öğrenmeyecektir. Anne ile babanın ilişkisi de çocuğun sosyal ilgisinin gelişmesinde
önemlidir. Burada mutsuz bir ilişki olduğunda çocukların sosyal ilgilerinin gelişmesi
çok zordur (Gülay ve Akman, 2009).
Sosyal ilgi, insanlık için daha iyi bir gelecek temin etme adına gayret sarf etmeyi
kapsamaktadır. Çocukluk ile başlamakta olan toplumsallaşma süreçleri toplum
içerisinde yer tutma, katkı yapma, aidiyet hissi kazanma adına verilen sosyal çabayı
ifade etmektedir. Sosyal ilgi öğrenilmekte, öğretilmekte ve kullanılmaktadır. Adler’e
göre sosyal ilgiyle empati denktir (Corey, 2008).
Adler evrensel üç yaşam görevinden söz etmektedir. Bunların ilki sosyal görev
olan arkadaşlık kurma, ikincisi evlilik ve aşka dair görevlerden olan yakın ilişki
kurabilme ve sonuncusu mesleki görev olan topluma katkı yapmadır. Tüm insanlar
milliyet, kültür, zaman, cinsiyet ve yaş fark etmeden bu görevleri gerçekleştirmelidir.
Adler kuramının önemli kısmı doğrum sırası ve kardeş ilişkilerinden
oluşmaktadır. Adler beş adet psikolojik konum belirlemiştir. Bunlar tek çocuk, en küçük
38
kardeş, ortanca, iki kardeşin ikincisi ve en büyük çocuk şeklindedir. Kişinin ailedeki
yerine dair bireysel yorum ve algısı gerçek doğum sırasından daha önemlidir. Adler
yaklaşımını savunanlar kişilerin karşı karşıya kaldıkları zorlukların sosyal boyut
olduklarını düşündüklerinden aile içindeki ilişkileri önemsemektedirler (Ansbacher ve
Ansbacher, 1964, Dreikurs, 1953; Adler, 1958; Corey, 2008: 113).
1) En küçük sürekli ailede bebek muamelesi görmekte, en fazla şımartılan olmaya
yakın olmaktadır. En küçükler kendi yollarına gitmeye meyillidirler.
2) Ortanca çocuklar genellikle kendilerini arada ezilmiş gibi hissetmektedirler.
Hayatın aldatıcılığı ve haksızlığına inanabilmektedirler. Bu kişi “zavallı ben”
denebilecek bir ruh halinde olabilmekte ve sorunlu bir çocuğa
dönüşebilmektedir.
3) İkinci çocuğun konumu farklıdır. Doğmuş olduğu günden bu yana ilgiyi bir
başka çocuk ile paylaşmaktadır. İkinci çocuk, tipik biçime bir yarışta gibi
davranmakta ve genelde sürekli tetikte olmaktadır.
4) En büyük çocuk: genelde gösterilmiş olan ilgiden en önemli payı almakta ve bir
süre tek çocuk olduğundan ilgi odağı oluşu sebebiyle şımartılmaktadır.
2.3 Çocuk Yetiştiren Anne-Baba Tutumlarının Çocuklar Üzerindeki Etkileri
2.3.1 Aile Tutumunun Çocuğa Etkisi
Yapılmış olan araştırmaların neticelerinde ailesince saygı duyulup model olunan
çocukların yaşıtlarına nazaran daha sosyal ve fedakâr oldukları belirlenmiştir.
39
2.3.1.1 Davranışçı Yaklaşıma Göre Çocuk Yetiştirirken Ailenin Davranışlarının
Çocuğa Etkileri
John Watson, modern davranışçılığın kurucusudur. Bebeklere verilen eğitimle
onların önemli insanlar olabilmeleri sağlanabileceği gibi eğitim vermeyip göz ardı
edilmeleri neticesindeyse hırsızlık gibi kötü huylar sahibi kişiler olmalarına da neden
olunabilmektedir (Sargın, 2007).
2.3.1.2 Çocuklara Boyun Eğme
Bu tarz ailelerde, çocuklar ebeveynlerine hükmetmekte onlara pek saygı
göstermemektedirler. Bu çocuklar sadece baba ve anneleri ile yetinmeyerek zaman
içerisinde ev haricindeki kişilere de egemen olabilmenin yollarını arar hale
gelmektedirler (Yavuzer, 1999).
2.3.1.3 Çocuk Ayırma
Tüm çocuklarını eşit sevdiklerini söylemelerine rağmen bazı baba ve annelerin
çocukların bazılarını daha fazla sevdikleri görülmektedir. Ebeveynler bu gibi hallerde
sevdikleri çocukları kayırmaktadırlar. Aşırı sevgiye maruz kalan bu çocuklarsa anne ve
babaları ile oynamayı tercih edip arkadaşlarına karşı baskın ve saldırgan olmaktadırlar
(Yavuzer, 1999).
2.3.2 Babanın Çocuğun Kişilik Gelişimi Üzerindeki Etkileri
Babası olmayan erkek çocuklarla olanlar kıyaslandığında babasız olanların
diğerlerine nazaran daha az saldırgan, daha bağımlı ve ilişkilerde daha zayıf oldukları,
ahlak yargıları bakımından gelişmedikleri ve okul başarılarının az oluğu, bunun yanında
maskülen kimliklerinin daha az olduğu görülebilmektedir (Yavuzer, 1999)
Babasından sevgi ve ilgi görmüş olanlarsa uyumlu, liderlik özellikleri olan ve
arkadaşları ile daha iyi ilişki kurabilen çocuklar olmaktadır. Babanın daima toleranslı
40
davranması, etkin disiplin yöntemlerini uygulamaması, annenin de uyumsuzluğu
durumunda çocuklarda çalma, okuldan kaçma gibi şeyler daha çok görülebilmektir.
(Yavuzer, 1999).
2.4 Çocuk Yetiştirme Tutumlarına Etki Eden Faktörler
Ailelerin pek çok özelliği tutumlara etki edebilmektedir. Anne baba deneyimi,
yaşı, kendi aralarındaki ilişki, eğitim seviyesi, çocuklardan beklentiler, çocukların
doğum sıraları, özellikleri, cinsiyetleri ve yaşları, ailedeki sosyo ekonomik düzey bu
tutumlara etki edebilmektedir (Dinçer, 2008).
Anne ve babanın kendi anne babasıyla ilişkisi de tutumlar üstünde etkilidir.
Kendi anne babasıyla iletişiminde kötü tecrübeler yaşayanların çocuklarına da kötü
davranmaları mümkündür. Anlayışlı, dürüst ve özgüvenli ebeveynler model olup
çocuklarına bunu öğretmekte ve olumlu bir tutum sergilemektedirler (Yavuzer, 1997).
Olgunluk seviyesi yetersiz olan ebeveynler olumsuzluklara karşı çocuklara öfke,
korku gibi sert tepkiler gösterebilmekte ve hatta bu şiddete dönebilmektedir. Bu nedenle
ailenin olgunluğuna etki eden yaş gibi unsurlar da tutumlarda etkilidir. Bu tarz
durumlarda da benzeri tepkilerin çocukta görülmesi kaçınılmazdır. Bu durum
neticesinde aile içi etkileşim ve iletişim bozuklukları meydana gelmektedir. Yeteri
olgunluğa ulaşan ailelerse davranış ve tutumlarında daha başarılı olup başarılı çocuklar
yetiştirebilmektedirler (Çaplı, 1993).
Aile içerisinde eşlerin ilişkisinin durumu çocuğa yönelik tutumda ve sağlıklı bir
aile oluşturmada önemli olmaktadır. Anne ile babanın arasında sürekli bir saygı ve sevgi
olması, eşlerin aynı düşünceleri savunuyor olmaları, doyumlu ve mutlu bir ilişki
içerisinde bulunmaları, arkadaşça ve dengeli bir ortamda çocukların büyümesini
sağlamaktadır. Eşlerin aralarındaki mutsuzluk ve anlaşmazlıkla sevgisiz, saldırgan ve
baskıcı tutum çocukların bağımlı olmalarına sebebiyet vermektedir (Dinçer, 2008).
41
Aile bireylerinden baba ve annenin eğitim seviyesi ve iş durumları da
davranışlarını etkileyen önemli etmenlerdir. Demokratik davranışların gözlendiği
ailelerde çoğunlukla baba ve annenin eğitim seviyesi yüksekken, baskıcı davranışların
gözlendiği ailelerdeyse aile bireylerinin eğitim seviyesinin düşük olduğu görülmüştür.
Anne ve babanın tecrübesizlik ve bilgisizlikleri sonucunda sürekli olarak yanlış
yapmaları, çocuklarına eğitim verirken kendi eğitimlerini rol model almaları,
çocuklarının yanlış tutumlar sergilediklerinde ve gelişimlerinin olumsuz yönde
etkilenmesine neden olmaktadır (Dinçer, 2008).
Aile bireylerinin öncesinden yarattıkları çocuk beklentileri, davranışlarını da
etkilemektedir. Bir çocuğun nasıl olması gerektiği hakkında beklentiler ile doğan bir
çocuğun kendi tahminleri ile örtüşmemesi hali, onlarda hayal kırıklığına sebep olarak ve
reddetme davranışında bulunmalarına neden olmaktadır. Reddetme davranışları da
çocuklarını sevgisiz ve alaka görmedikleri bir tarzda yetiştirmelerine sebep
olabilmektedir (Duru, 1995).
Anne ve babanın kültürel ve sosyo-ekonomik seviyesi, çocuğun yetiştirilme ve
eğitim safhalarında önemli olan bir faktördür. Sosyo-ekonomik ve kültür seviyesi
yüksek olan anne ve babalar, çocuklarına daha fazla bağımsız olma hakkı verirken, daha
az kısıtlayarak koruyucu davranmakta, demokratik davranışlar çerçevesi içerisinde
çocuklarını büyütmektedir. Sosyo-ekonomik seviyeleri orta olan aileler, kariyer
planlama ve eğitim hususunda çocuklarından daha fazla beklenti içine girerek bu
istekleri de çocuklara ergenlik zamanlarında endişe yaratmaktadır. Alt sosyo-ekonomik
seviyede bulunan ailelerse, çoğunlukla çocuklarına katı tutumlar sergilemekte ve baskı
kurarak, ses yükseltmek gibi hareketlerle çocuklarını büyütmektedirler (Alisinanoğlu,
1995).
Çocukların cinsel kimlikleri, ebeveynlerinin davranış şekillerinde farklılıklara
sebep olabilmektedir. Kültürel faktörlerin de etkisiyle aile bireyleri erkek ve kız
çocuklarına farklı tutumlar sergileyebilmektedirler. Erkek çocuklar, demokratik
yaklaşım ve anlayış ile büyütülürken, kız çocuklara despot ve baskıcı davranışlar
sergilenmektedir (Dinçer, 2008). Çocuk sayısının fazla olması, ebeveynlerin çocukları
42
ile olan iletişimini azaltırken, alaka ve sevgi açısından da bölünmelere sebep olarak,
anne ve babanın yaşça büyük çocuklara ilgi göstermediği davranışlar, küçük çocuklara
ise baskıcı ve koruyucu davranışlar sergilemelerine neden olmaktadır (Dinçer, 2008).
Ebeveynlerin çocuklara olan davranışlarını çocukların yaşları da
belirleyebilmektedir. Çocukların gelişim çağlarına göre ailenin, gereksinimlerinin
giderilmesi, buna uygun bir davranış şekli geliştirilmesi gerekmektedir. Özellikle
ergenlik çağlarında çocuğun yaşına bağlı olarak değişen gereksinim ve istekler, aile
içerisinde iletişimin kopuk olmasına sebep olabilmektedir. Ebeveynlerin ergenlik
çağlarında olan çocuklarına özellikle ilgi göstermeleri ve onların sağlıklı bir kişiliğe
sahip olmaları için çocuklarına karşı davranışlarına özen göstermeleri lazım ve
önemlidir (Gazeloğlu, 2000)
Çocukların doğum önceliği, anne ve babanın davranışlarını etkilemekte,
davranışlar üstünde etkin rol oynamaktadır. İlk çocuktan istekler daha fazla olurken,
ortanca ya da son çocuklara karşı ebeveynler ya fazla disiplinli ya da aşırı rahat bir
tutum içinde olmaktadır (Dinçer, 2008). Kitle iletişim araçları bazı ailelerin çocuklarına
karşı gösterdikleri davranışlarda etkili rollere sahip olabilmektedir. Sinema, magazin,
radyo ve televizyon tarzı araçlarda, ebeveynler ve çocuklar ile alakalı sunulan bilgiler,
ebeveynlerin çocuk yetiştirme tarzları nedeni ile çocukların gelişimlerini pozitif veya
negatif yönde etkileyebilmektedir (Haktanır ve Aktaş, 1995).
Aile bağları sağlam olarak büyüyen çocuklar, arkadaş canlısı, pozitif ve
depresiflikten uzak davranışlar sergilerken, aile bağlarının kopuk olduğu ailelerdeyse
çocuklar uyum sorunu yaşayabilmektedir. Çocuğun ilk olarak ailesinden gördüğü
olumlu bağlar, sonraki hayatı boyunca bütün hareketlerine de etki etmektedir. Başarılı
ebeveyn ve çocuk bağlarında, çocuğun bireysel olarak kontrollü olması ve ahlak
gelişimine ortam yaratması oldukça önemlidir. Çocuğun sorumluluk bilincine sahip
olması ve başına gelen durumlar ve bunların sonuçları ile başa çıkabilmesi için ailesinin
desteğine gereksinim duymaktadır. Ebeveynler tarafından yaratılan sağlıklı ortam,
çocuğun mevcut ve gelecekteki hayatı açısından da sağlıklı ve başarılı olmasında büyük
rol oynamaktadır (Nazik, 2003).
43
Ergenlik çağı, aileden ayrı şekilde duygusal bağımsızlığın edinilmesi, cinsiyete
uygun sosyal rol modellerin gelişimi, çocuğun kendine ait değer yargılarının
oluşturulması, toplumsal rolleri belirleyerek gelecekte bu rollere dair kararların alınması
gereken bir zamandır. Benlik edinme ve kendine dair olumlu bir ben duygusunun
oluşması bu dönem içerisinde kazanılmaktadır. Bu sebeple ebeveynlerin davranışları
özellikle de ergenlik çağında karakter oluşumunda, kişilik ve gelişim sürecinde önemli
bir yere sahiptir. Ergenliğe adım atmış çocukların kendilerine duydukları güven,
bağımsızlığını edinme becerileri, sosyal bağ kurma yetenekleri ve hayata karşı
davranışları büyük ölçüde ebeveynlerinden gördükleri davranışlardan etkilenmektedir
(Nelsen ve Erwin, 2002).
2.5 Çocuk Yetiştirme Konusunda Yapılan Araştırmalar
Balkaya (1998), anaokuluna gitmeye başlayan 3-6 yaş arasındaki çocuk ile
yaptığı okula uyum dönemini etkileyen faktörleri incelediği çalışmasında 200 çocuk ile
çalışmıştır. Çalışmanın neticesinde 3–4 yaşındaki çocukların ötekilerden, kız çocukların
erkeklerden, kardeşe sahip olmayan çocuklardaysa kardeşi olanlara oranla daha fazla
endişeli oldukları, endişeli çocukların ailelerinin genellikle fazla korumacı davranışlar
sergiledikleri gözlenmiştir.
Önder ve Kamaraj (1998), yapmış oldukları çalışmada beş ve altı yaş
çocuklarının sosyal-duygusal gelişimleri üstünde eğitici dramanın etkisini incelemiş,
deney-kontrol grubundaki çocuklara sekiz hafta süresince hazırlanmış olan eğitici
drama programına tabii tutmuşlardır. Verilen eğitim neticesinde, eğitici drama
programının beş ve altı yaş çocuklarda sosyal-duygusal gelişimlerine pozitif yönde
etkisi olduğu neticesine varmışlardır.
Topçugil (2002), yaptığı çalışmada annelerin davranış kontrolü ile çocukların
sosyal-duygusal gelişimleri arasındaki bağlantıyı araştırmıştır. Program neticesinde
annelerin davranış kontrolü ve sosyal-duygusal ilişkilerinde olumsuz ve anlamlı bir bağ
görülmüştür. Buna yönelik annelerin hareketlerindeki kontrol azaldıkça, çocukların
sosyal-duygusal gelişimlerinde olumlu sonuçlar olduğuna kanaat getirilmiştir.
44
Güven ve Arkadaşları (2004), yapmış oldukları araştırmada, okul öncesi eğitim
alan ve almayan ilköğretim birinci sınıf öğrencilerinin duygusal ve sosyal uyum
seviyelerini kıyaslamışlardır. Çalışmanın verilerini yaşları 6.0-6.11 ay arası olan 248 kız
ve 242 erkek olmak üzere toplamda 490 öğrenciden oluşturmuştur. Çalışmada veri
toplama aracı olarak ‘Marmara Sosyal Duygusal Uyum Ölçeği’ kullanılmıştır. Çalışma
neticesinde, okul öncesi eğitimi alan çocukların sosyal-duygusal uyum puanları
almayanlara göre istatistiksel olarak büyük ölçüde yüksek çıkmıştır. Bunun yanında, kız
öğrencilerdeki sosyal-duygusal uyum puanlarının, erkeklere nazaran büyük ölçüde daha
yüksek olduğu, çocukların sosyal-duygusal uyum puan ortalamalarının ailede bulunan
çocuk sayısına göre de değişkenlik gösterdiği, çocuk sayısı fazlalaştıkça, sosyal-
duygusal uyum seviyelerinin büyük oranda azaldığı ve annenin eğitim seviyesi
yükseldikçe çocukların sosyal-duygusal uyum seviyelerinin de yükseldiğine dair
neticelere ulaşılmıştır.
Özden (2006), İlköğretim 3. sınıfta öğrenim gören öğrencilerin sosyal ve
duygusal uyumlarına işbirlikçi öğrenme programının etkisini ölçmek için yaptığı
araştırmada, 90 öğrenciyle deneysel yöntemle çalışmış, çalışmanın örneklerini Marmara
Üniversitesi Sosyal ve Duygusal Uyum Ölçeği (MASDU) ile toplamıştır. Projenin
neticesinde işbirlikçi öğrenme programının sosyal ve duygusal uyumları bakımından
deney grubu lehine olumlu bir değişkenlik gösterdiğine kanaat getirilmiştir.
Özgülük (2006), bütün gün ve yarım gün eğitim veren okul öncesi eğitim
kuruşlarına giden 5–6 yaş çocuklarının, devam ettikleri çalışmaların eğitim
zamanlarının sosyal ve duygusal gelişimleri üstündeki faktörlerini incelediği
araştırmasında 200 anasınıfı çocuğu ile birlikte çalışmıştır. Çalışmanın neticesine göre,
bütün gün eğitim programı alan çocukların yarım günlük eğitim programı alan
çocuklardan, sosyal ve duygusal açıdan daha gelişmiş olduklarını, çocukların cinsel
kimliklerinin sosyal ve duygusal gelişimleri üzerinde etkisi olmadığı, bununla beraber
sosyo-ekonomik seviyenin çocukların sosyal ve duygusal gelişimlerini pozitif biçimde
etkilediğini gözlenmiştir.
45
Seven (2006), anasınıfına giden altı yaş grubundaki çocukların sosyal yetenek
seviyeleri ile bağlanma durumları arasındaki bağlantıların araştırılması hakkında
çalışmalar yapmıştır. Çalışmanın verileri Muş ilindeki tesadüf sonucu seçilen dört
okulun anasınıflarındaki 56’sı erkek, 54’ü kız 110 çocuk oluşturmuştur. Çalışmanın
neticesinde, bağlanma güvenliği ile sosyal yetenekler ve sosyal yeteneklerin alt
ölçekleri olan işbirliği, atılganlık ve öz-kontrol yetenekleri arasında orta seviyede,
olumlu ve pozitif bağlantılar olduğu gözlenmiştir. Cinsel kimlik, aile bireylerinin
eğitim seviyesi ile sosyal yetenek seviyesi arasında gözle görülür farklar bulunmamıştır.
Buna rağmen, sosyoekonomik seviye ile sosyal yetenek seviyeleri arasında fazlaca
farklar tespit edilmiştir. Bunların haricinde çocukların cinsel kimlikleri ve sosyo-
ekonomik seviyelerindeki farklılıklara göre sosyal yetenekleri ve bağlanma durumları
arasında çeşitli farklılıklar gözlenmiştir.
Şentürk (2007), 60–72 aylık çocukların çalışan ve çalışmayan annelerinin çocuk
yetiştirme tarzları ile bu çocukların sosyal-duygusal uyum seviyelerini tespit etmek için
yaptığı araştırmada, çalışan ve çalışmayan annenin çocuk yetiştirme tarzları ile 60–72
aylık çocuklarının sosyal-duygusal uyum seviyesi arasında; annenin korumacı yapıda
çocuk yetiştirme, baskı ile çocuk yetiştirme, demokratik çocuk yetiştirme davranışlarına
göre istatistiksel açıdan anlamlı bir değişkenlik olduğunu tespit etmiştir. Bunlarla
birlikte ev kadınlığını reddetme ve karı-koca uyumsuzluğuna göre ise kayda değer bir
değişiklik göstermediği gözlenmiştir.
Eminoğlu (2007), dört-beş yaş çocuklarının sosyal tutumları ile aileden
gördükleri tutumlar arasındaki bağlantıları araştırmak için yaptığı çalışmada 101
öğrenci ve 20 öğretmen ile veriler toplamıştır. Kişisel Bilgi Formu, Ebeveyn Kendi
Davranışını Değerlendirme Ölçeği, Davranış Derecelendirme Ölçeği ile veriler
toplamıştır. Çalışma neticesinde, çocukların sosyal tutumları ile anne babanın tutumları
arasındaki bağlantıya dair veriler incelendiğinde; babaların EKDDÖ’ye bağlı normların
belirginliği boyutu ile çocukların DDÖ’ye ait sosyal ilişkiler boyutu puanları arasında
aynı yönde doğrusal bir bağlantı saptamıştır. Annelerin EKDDÖ’nün boyutlarından
aldıkları ortalama puanlarının arasında eğitim seviyelerine göre alaka ve sevgi gösterme
ve ayrıcalıklardan mahrum bırakma seviyelerinde istatistiksel olarak gözle görülür bir
fark olduğu ortaya çıkmıştır. Bunların yanında çocukların DDÖ’nün sosyal ilişkiler
46
çerçevesinde aldıkları ortalama puanlarında okul öncesi eğitim kuruluşuna gitme
süresine göre istatistiksel anlamda büyük bir fark olduğu sonucuna varılmıştır.
Günindi (2008), okul öncesi eğitim kuruluşlarına giden altı yaş çocuklarının
sosyal uyum yetenekleri ile anne-babalarının empati becerileri arasındaki bağlantının
araştırılması için yaptığı araştırmada 180 çocuk ve onların ebeveynleri ile çalışılmıştır.
Çalışmanın sonucunda, ebeveynlerinin empati yetenek puanları arttıkça, okul öncesi
eğitim kuruluşlarına giden altı yaş çocuklarının sosyal uyum yetenek seviyelerinin
yükseldiği; bunların yanında ebeveynlerinin de eğitim seviyelerinin yüksek olması,
çocukların okul öncesi eğitime devam etme zamanı gibi farkların çocukların sosyal
uyum yeteneklerini de pozitif manada değiştirdiği gözlenmiştir.
Chen ve diğerleri (2005), araştırmalarında Çinli çocukların okula uyumları ve
sosyal uyumları ile ebeveynlerine olan ilişkileri arasındaki bağı araştırmıştır.
Araştırmanın neticesi olarak ebeveynleri ile sağlam ilişkileri olan çocukların sosyal
yeterlilik ve sosyal yetenek açısından anne ve baba ile bağları iyi olmayan çocuklara
oranla daha pozitif oldukları sonuçlarına varılmıştır.
Velderman ve ark. (2006), yapmış oldukları araştırmada çalışmada tek çocuklu
ve 77 anneden oluşan bir projede çalışmışlardır. Annelere ebeveynlik yetenekleri
üzerine eğitim verilmiş ve çocukların sorunlu tutumları araştırılmıştır. İncelemenin
sonucunda katılan annelerin çocuklarının içe ve dışa dair sorunlu tutumlarının
azalmasında pozitif yönde etkisi olduğu sonucuna varılmıştır.
Bhatnagar ve Sharma’nın yapmış oldukları çalışmada 189 Hintli ebeveynle
ailenin eğitim seviyesi ile çocuğun uyum problemi arasındaki bağlantıyı tespit etmek
için çalışmışlardır. Çalışmanın sonunda çocuğun sosyal uyumu ile annenin eğitim
seviyesi arasında anlamlı bir ilişki olduğu sonucuna varılmıştır(akt. Tabak, 2007).
Davidov ve Grusec (2006), yapmış oldukları araştırmada 6-8 yaş arası 106
çocuk, arkadaşları, aileleri ve öğretmenleri ile çalışma olanağı bulmuşlardır. Çalışmanın
konusunu da çocukların aileleri ile olan bağlarının yaşıtlarıyla bağlarını nasıl etkilediği
47
oluşturmaktadır. Çalışmanın sonucu olarak, olumlu, kabul eden, sıcak ilişkilerin
yaşandığı ailelerden gelmiş çocukların empati yeteneklerinin reddedilen, dışlanan
akranlarına oranla daha fazla olduğu tespit edilmiştir.
Brodeski ve Hembrough (2005), yaptıkları araştırmada 347 okul öncesindeki
çocuk ile sorunlu durumlar ve sorunlar ile başa çıkma metotları hakkında çocuklara
örnekleme olaylar verilerek bu durumlar karşısında ne şekilde davranışlarda
bulunacakları hakkında sorular yöneltilmiştir. Çalışmaların sonucunda çocukların
yaşadıkları negatif tutumlar karşısında (itme, vurma gibi) %35 seviyesinde negatif
çözüm metotlarına yöneldikleri gözlenmiştir.
48
3 YÖNTEM
Araştırmanın bu bölümünde araştırma grubunun özelliklerine, araştırmanın
sınırlılıkları, varsayımları, modeli, anketlerin toplanması, analiz edilmesi ve bulguların
yorumlanmasında izlenen yöntemlere yer verilmiştir.
3.1 Araştırmanın Amacı ve Modeli
Ebeveynlerin birbiri arasındaki ilişkilerindeki olumlu ve olumsuz durumlar
çocuklarına yansımaktadır. Aile yapılarında her ne kadar tüm bireyler çocuklara bakım
verse de günümüzde çoğunlukla anneler çocuklar ile zaman geçirmektedir. Bu durumda
annelerin yakın ilişkilerindeki tutumu çocuklarına olan yaklaşımlarını
etkileyebilmektedir. Literatürde yapılan çalışmalarda anne-çocuk ilişkisi üzerine yapılan
çalışmalarda evlilikte kadın ve erkek birey arasındaki uyumun, anneler ile çocuklar
arasındaki olumsuz ilişkiyi etkilediği (Yüceol, 2016), kaçınmacı bağlanma stiline sahip
annelerin çocuklarına karşı demokratik tutumlarının azaldığı (Güner, 2011) yönünde
bulgular söz konusudur. Bu bağlamda annelerin çocuk yetiştirme tutumlarında, yakın
ilişkilerinde sahip oldukları bağlanma stilinin bir etkisi olması mümkündür.
Araştırmada annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri ebeveynlik tutumları ile
yakın ilişkilerindeki bağlanma stilleri arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığını ortaya
koymak amacıyla ilişkisel tarama modeline göre düzenlenmiştir. İlişkisel tarama
modelleri, iki veya daha çok değişken arasında birlikte değişimin varlığını belirlemeyi
amaçlayan araştırma modelleridir. Bu tür bir düzenlemede, aralarında ilişki aranacak
değişkenler, tekil taramada olduğu gibi, ayrı ayrı sembolleştirilir. Değişkenler
arasındaki ilişki, karşılıklı bağımlılık ya da kısmi bağımlılık seklinde olabileceği gibi,
her ikisini de etkileyen değişkenden dolayı tam bağımsızlık seklinde de olabilir (Karasar
2016).
49
3.2 Araştırmanın Problemi ve Alt Problemleri
Araştırmanın amacı doğrultusunda belirlenmiştir. Problem cümlesi şu şekilde
ifade edilebilir: “Annelerin yakın ilişkilerinde bağlanma stilleri ile çocuk yetiştirme
tutumları arasında ilişki var mıdır?”
Araştırmanın alt problemleri ise şu şekilde ifade edilebilir:
Annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri demokratik ebeveyn tutumu ile
yakın ilişkilerinde gösterdikleri korkulu bağlanma düzeyleri arasında anlamlı ilişki var
mıdır?
Annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri demokratik ebeveyn tutumu ile
yakın ilişkilerinde gösterdikleri kayıtsız bağlanma düzeyleri arasında anlamlı ilişki var
mıdır?
Annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri demokratik ebeveyn tutumu ile
yakın ilişkilerinde gösterdikleri güvenli bağlanma düzeyleri arasında anlamlı ilişki var
mıdır?
Annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri demokratik ebeveyn tutumu ile
yakın ilişkilerinde gösterdikleri saplantılı bağlanma düzeyleri arasında anlamlı ilişki var
mıdır?
Annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri otoriter ebeveyn tutumu ile
yakın ilişkilerinde gösterdikleri korkulu bağlanma düzeyleri arasında anlamlı ilişki var
mıdır?
Annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri otoriter ebeveyn tutumu ile
yakın ilişkilerinde gösterdikleri kayıtsız bağlanma düzeyleri arasında anlamlı ilişki var
mıdır?
50
Annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri otoriter ebeveyn tutumu ile
yakın ilişkilerinde gösterdikleri güvenli bağlanma düzeyleri arasında anlamlı ilişki var
mıdır?
Annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri otoriter ebeveyn tutumu ile
yakın ilişkilerinde gösterdikleri saplantılı bağlanma düzeyleri arasında anlamlı ilişki var
mıdır?
Annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri koruyucu ebeveyn tutumu ile
yakın ilişkilerinde gösterdikleri korkulu bağlanma düzeyleri arasında anlamlı ilişki var
mıdır?
Annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri koruyucu ebeveyn tutumu ile
yakın ilişkilerinde gösterdikleri kayıtsız bağlanma düzeyleri arasında anlamlı ilişki var
mıdır?
Annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri koruyucu ebeveyn tutumu ile
yakın ilişkilerinde gösterdikleri güvenli bağlanma düzeyleri arasında anlamlı ilişki var
mıdır?
Annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri koruyucu ebeveyn tutumu ile
yakın ilişkilerinde gösterdikleri saplantılı bağlanma düzeyleri arasında anlamlı ilişki var
mıdır?
Annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri izin verici ebeveyn tutumu ile
yakın ilişkilerinde gösterdikleri korkulu bağlanma düzeyleri arasında anlamlı ilişki var
mıdır?
Annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri izin verici ebeveyn tutumu ile
yakın ilişkilerinde gösterdikleri kayıtsız bağlanma düzeyleri arasında anlamlı ilişki var
mıdır?
51
Annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri izin verici ebeveyn tutumu ile
yakın ilişkilerinde gösterdikleri güvenli bağlanma düzeyleri arasında anlamlı ilişki var
mıdır?
Annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri izin verici ebeveyn tutumu ile
yakın ilişkilerinde gösterdikleri saplantılı bağlanma düzeyleri arasında anlamlı ilişki var
mıdır?
3.3 Araştırmanın Varsayımları
1. Araştırmaya katılan tüm katılımcıların test maddelerini içtenlikle ve objektif
olarak cevapladıkları kabul edilmektedir.
2. Araştırma örnekleminin evreni gerekli sınırlar içerisinde temsil ettiği
varsayılmıştır.
3. Kullanılan ölçme araçları, ölçtükleri özellikler bakımından geçerli ve
güvenilirdirler.
3.4 Araştırmanın Sınırlılıkları
1. Araştırmanın verileri Başakşehir bölgesinde yaşamakta olan 2-6 yaş arası
çocuğa sahip annelerden elde edilen gözlemler ile sınırlıdır.
2. Annelerin çocuk yetiştirme tutumlarına dair verileri, Ebeveynlik Tutum
Ölçeğinin nitelikleri ile kısıtlıdır.
3. Annelerin bağlanma stillerine dair verileri, İlişki Ölçeklerinin soruları ile
kısıtlıdır.
52
3.5 Evren ve Örneklem
Araştırmanın evrenini İstanbul ilinde Başakşehir bölgesinde yaşamakta olan 2-6
yaş arası çocuk sahibi anneler oluşturmaktadır. Bu evrenin ülke ortalamasına kıyasla
ekonomik ve eğitim düzeyi gibi demografiklerde daha yüksek olduğu göz önüne
alınmalıdır. Araştırmanın örneklemi evrenin içinde yer alan ve çalışmaya katılması
uygun olan bireylerden oluşan bir örneklem seçme yoluna gidilen, kolayda örnekleme
yolu ile seçilmiştir. Bu tekniğe göre araştırmacı çalışması için gerekli olan hacimdeki
örneklemi sağlamak için en kolay ulaşılabilir olan uygun profildeki denekler ile
görüşerek veri toplar (Gürbüz ve Şahin). Yazıcıoğlu ve Erdoğan (2004) tarafından
hazırlanan örneklem büyüklüğü tablosunda belirtilen kriterlere göre p=0.8 ve q=0.2
olasılıklarında ±0.5 örnekleme hatasıyla α=0.05 güven aralığında 1000000 kişinin
üzerinde oluşan bir evrende en az 246 kişilik bir örneklem ile çalışılması gerekmektedir
(Yazıcıoğlu ve Erdoğan, 2004). Araştırmada 283 kişi ile anket çalışması yapılmıştır.
Verilerin toplanması aşamasında araştırmaya gönüllükle katılmayı kabul eden bireylere
kapalı zarf usulü ile Ebeveynlik Tutum Ölçeği (ETÖ), İlişki Ölçekleri Anketi (İÖA) ve
Sosyo Demografik Form içeren anket formu sunulmuştur. İletilen anketlerin tamamı
geri alınmıştır. Araştırmada aykırı değer oluşturan 33 anket analizlere dâhil
edilmemiştir ve 250 kişiden oluşan anketler değerlendirilmiştir.
53
Araştırmaya katılan bireylere ait demografik bilgiler Tablo 1 ‘da verilmiştir.
Tablo 1. Demografik Bilgiler
n %
Yaş
24-29 Yaş 58 23.2
30-34 Yaş 121 48.4
35 Yaş ve Üzeri 71 28.4
Evlenme Yaşı 18-23 Yaş 109 43.6
24 Yaş ve Üzeri 141 56.4
Ekonomik Durumla İlgili Algı
Yeterli Değil 23 9.2
Kısmen Yeterli 64 25.6
Yeterli 127 50.8
Oldukça Yeterli 36 14.4
Eğitim Durumu
İlköğretim Mezunu 28 11.2
Lise Mezunu 64 25.6
Ön Lisans Mezunu 31 12.4
Lisans Mezunu 99 39.6
Yüksek Lisans Mezunu 28 11.2
Çalışma Durumu
Çalışıyor 87 34.8
Ev Hanımı 111 44.4
Şuanda Çalışmıyor 52 20.8
Meslek
Ev hanımı 111 44.4
Sağlık Personeli/Öğretmen/Memur 89 35.6
Özel Sektör 50 20.0
Toplam 250 100.0
Araştırmaya katılan annelerin %23,2’i (n=58) 24-29 yaş, %48,4’i (n=121) 30-34
yaş, %28,4’i (n=71) 35 yaş ve üzeridir. Annelerin %43,6’i (n=109) 18-23 yaş, %56,4’i
(n=141) 24 yaş ve üzeri iken evlenmiştir. Annelerin %9,2’i (n=23) yeterli olmadığını,
%25,6’i (n=64) kısmen yeterli, %50,8’i (n=127) yeterli ve %14,4’i (n=36) oldukça
yeterli olduğunu belirtmiştir. Annelerin %11,2’i (n=28) ilköğretim mezunu, %25,6’i
(n=64) lise mezunu, %12,4’i (n=31) ön lisans mezunu, %39,6’i (n=99) lisans mezunu
ve %11,2’i (n=28) yüksek lisans mezunudur. Annelerin %34,8’i (n=87) çalışmakta iken,
%44,4’i (n=111) ev hanımı, %20,8’i (n=52) mesleği olduğunu fakat şuanda
çalışmadığını belirtmiştir. Annelerin %44,4’i (n=111) ev hanımı, %35,6’i (n=89) sağlık
personeli/öğretmen/memur ve %20,0’i (n=50) özel sektör çalışanıdır.
54
Tablo 2. Çocuk ve Çocuk Yetiştirme Rutinine Dair Bilgiler
n %
Toplam Çocuk Sayısı
1 Çocuk 92 36.8
2 Çocuk 104 41.6
3 ve 4 Çocuk 54 21.6
Evlilikte Çocuk Sahibi Olunan Yıl
1. Yılında 80 32.0
2. Yılında 100 40.0
3. Yılında 39 15.6
4. ve Sonraki Yıllarında 31 12.4
Çocuğu Yetiştirirken Sosyal Destek Alma Durumu
Hayır 149 59.6
Aile-Akraba Desteği 63 25.2
Bakıcı Yardımı 20 8.0
Psikolojik destek 18 7.2
Çocuğun Emzirilme Süresi
1-4 Ay 21 8.4
5-8 Ay 22 8.8
9-12 Ay 22 8.8
13-16 Ay 29 11.6
17-20 Ay 40 16.0
21 Ay Ve Üzeri 116 46.4
Toplam 250 100.0
Annelerin %36.8'i (n=92) 1 çocuk, %41.6'i (n=104) 2 çocuk, %21.6'i (n=54) 3
ve 4 çocuk sahibidir. Annelerin %32.0'i (n=80) evliliğin 1. yılında, %40.0'i (n=100) 2.
yılında, %15.6'i (n=39) 3. yılında, %12.4'i (n=31) 4. ve sonraki yıllarında çocuk sahibi
olduğunu belirtmiştir. Annelerin %59.6'i (n=149) çocuk yetiştirirken herhangi bir destek
almadığını, %25.2'i (n=63) aile-akraba desteği, %8.0'i (n=20) bakıcı yardımı, %7.2'i
(n=18) psikolojik danışmanlık aldığını belirtmiştir. Annelerin %8.4'i (n=21) çocuğunu
1-4 ay, %8.8'i (n=22) 5-8 ay, %8.8'i (n=22) 9-12 ay, %11.6'i (n=29) 13-16 ay, %16.0'i
(n=40) 17-20 ay, %46.4'i (n=116) 21 ay ve üzeri süre ile emzirdiğini belirtmiştir.
55
Tablo 3. Ebeveynlere ve Çocukluk Dönemine Dair Bilgiler
n %
Kardeş Sayısı
1 Kardeş 48 19.2
2 Kardeş 79 31.6
3 Kardeş 59 23.6
4 Kardeş 33 13.2
5 ve Üzeri 31 12.4
Ailenin Çocukları Arasındaki Sıra
İlk Çocuk 103 41.2
İkinci Çocuk 83 33.2
Üçüncü Çocuk 29 11.6
Dördüncü ve Üzeri Sıradaki
Çocuk 35 14.0
Anne Eğitim Durumu
Okuma Yazma Yok 38 15.2
İlköğretim Mezunu 170 68.0
Lise ve Üzeri 42 16.8
Anne Mesleği Ev Hanımı 205 82.0
Meslek Sahibi 45 18.0
Baba Eğitim Durumu
İlköğretim Mezunu 145 58.0
Lise Mezunu 65 26.0
Lisans ve Üzeri 40 16.0
Baba Mesleği
Emekli 52 20.8
Esnaf 58 23.2
Memur 45 18.0
Serbest Meslek 62 24.8
İşçi 33 13.2
Çocukken Emzirilme Süresi
1-4 Ay 69 27.6
5-8 Ay 46 18.4
9-12 Ay 41 16.4
13-16 Ay 26 10.4
17-20 Ay 27 10.8
21 Ay Ve Üzeri 41 16.4
Çocukluk Döneminde Annenin Çalışma
Durumu
Çalışmıyordu 217 86.8
Çalışıyordu 33 13.2
Toplam 250 100.0
Annelerin %19.2'i (n=48) 1 kardeş, %31.6'i (n=79) 2 kardeş, %23.6'i (n=59) 3
kardeş, %13.2'i (n=33) 4 kardeş, %12.4'i (n=31) 5 ve üzeri sayıda kardeşe sahip
olduğunu belirtmiştir. Annelerin %41.2'i (n=103) ailesinin ilk çocuğu, %33.2'i (n=83)
ikinci çocuk, %11.6'i (n=29) üçüncü çocuk, %14.0'i (n=35) dördüncü ve üzeri sıradaki
çocuğu olduğunu belirtmiştir. Annelerin %15.2'i (n=38) annesinin okuma yazma
bilmediğini, %68.0'i (n=170) ilköğretim mezunu, %16.8'i (n=42) lise ve üzeri
56
kurumlardan mezun olduklarını belirtmişlerdir. Annelerin %82.0'i (n=205) ev hanımı,
%18.0'i (n=45) meslek sahibi olduğunu belirtmiştir. Annelerin %58.0'i (n=145)
babasının ilköğretim mezunu, %26.0'i (n=65) lise mezunu, %16.0'i (n=40) lisans ve
üzeri eğitim kurumlardan mezun olduğunu belirtmiştir. Annelerin %20.8'i (n=52)
babasının emekli, %23.2'i (n=58) esnaf, %18.0'i (n=45) memur, %24.8'i (n=62) serbest
meslek sahibi, %13.2'i (n=33) işçi olduğunu belirtmiştir. Annelerin %27.6'i (n=69)
çocukken 1-4 ay, %18.4'i (n=46) 5-8 ay, %16.4'i (n=41) 9-12 ay, %10.4'i (n=26) 13-16
ay, %10.8'i (n=27) 17-20 ay, %16.4'i (n=41) 21 ay ve üzeri süre ile emzirdiğini
belirtmiştir. Annelerin %86.8'i (n=217) çocukluk döneminde annesinin çalışmadığını,
%13.2'i (n=33) çalıştığını belirtmiştir.
3.6 Veri Toplama Araçları
Araştırmada annelerin çocuk yetiştirme tutumlarını belirlemek için “Ebeveynlik
Tutum Ölçeği (ETÖ)”, yakın ilişkilerindeki bağlanma stillerini belirlemek için “İlişki
Ölçekleri Anketi (İÖA)” ve demografik bilgilerine ilişkin bilgileri elde etmek için
“Sosyo Demografik Form” kullanılmıştır.
3.6.1 Sosyodemografik Veri Formu
Sosyodemografik veri formunun kullanım amacı uygulanan anketlere katkı
sağlayan bireyler hakkında detaylı bilgi edinmektir. Anket ve belirli formları
pekiştirmek, istenilen verileri tamamlamak üzere sorular oluşturulmuştur. Yaş, cinsiyet,
eğitim durumu ve katılımcıların çocuklarına ait demografik bilgiler gibi çeşitli bilgilere
bu şekilde ulaşılmaktadır.
3.6.2 Ebeveynlik Tutum Ölçeği (ETÖ)
Ebeveyn tutum ölçeği, Karabulut Demir ve Şendil (2008) tarafından
geliştirilmiştir. Bu ölçek 2-6 yaş arasındaki çocukların aileleri tarafından nasıl bir
tutumla yetiştirildiğini göstermektedir. Bu ölçek dört alt boyutta incelenmektedir. Bu
boyutlar; demokratik tutum, izin verici tutum, aşırı koruyucu, otoriter tutumdur. Toplam
57
46 maddedir ve bu ölçek okul öncesi 2-6 yaş dönemdeki çocuğun ebeveyni tarafından
doldurulur. Demokratik tutum boyutunda 17 madde vardır. İzin verici tutum boyutu ise
9 maddeyle ölçülmüştür: Aşırı koruyucu tutum 9 madde ile ölçülmüştür: Otoriter
tutumu ölçen madde sayısı 11’dir. Ebeveyn tutum ölçeği 5’li likert tarzdadır. Demir ve
Şendil (2008) ‘in ETÖ’nün güvenirlik analizleri sonucu Cronbach alfa değerleri
“demokratik” boyut için. 83, “otoriter” boyut için. 76, “aşırı koruyucu” boyut için. 75
ve “izin verici” boyut için ise. 74 olarak bulunmuştur. Geçerlik ve güvenirlik analizleri
sonuçları, bu çalışma ile oluşturulan Ebeveyn Tutum Ölçeğinin (ETÖ), yeterli düzeyde
psikometrik özelliklere sahip olduğunu göstermiştir.
3.6.3 İlişki Ölçekleri Anketi (İÖA)
Griffin ve Bartholomew (1994) tarafından geliştirilen ve Türkçeye Sümer ve
Güngör (1999) tarafından uyarlanan likert tipindeki anket, güvenli, korkulu, kayıtsız ve
saplantılı olmak üzere dört bağlanma stilini belirlemek için kullanılmaktadır. İÖA 30
maddeden oluşmaktadır. Söz konusu 30 maddeden 17 madde puanlandırmada
kullanılmaktadır. Maddeler 1 (bana hiç uygun değil) ile 7 (bana tamamen uygun)
aralığında değerlendirilmektedir. Anketteki bir madde ters çevrilerek saplantılı
bağlanma alt boyutuna dâhil edilmektedir. Anket boyutlarının iç tutarlılığı sırasıyla
güvenli. 37, korkulu. 65, kayıtsız. 43 ve saplantılı. 35 olarak belirlenmiştir.
3.7 Verilerin Çözümlenmesi
Araştırmada veri toplama aşamasında elde edilen veriler belirlenen kodlamalara
uygun olarak Microsoft Excel paket programına girilmiştir. Kayıp gözlem analizi ve
frekans tabloları ile eksik bir verinin olup olmadığı ve veri girişlerinin doğruluğu
kontrol edilmiştir. Sonrasında veriler SPSS 21 paket programına aktarılmıştır. Öncelikle
kullanılan ölçeklerin iç tutarlılıkları ölçülmüştür.
58
Tablo 4. Ölçeklerin Güvenilirliği
Cronbach's Alpha Madde Sayısı
Ebeveynlik Tutum Ölçeği .73 46
Demokratik Tutum .83 16
Otoriter Tutum .70 12
Koruyucu Tutum .78 8
İzin Verici Tutum .63 10
İlişki Ölçekleri .85 30
Korkulu Bağlanma .66 4
Kayıtsız Bağlanma .60 5
Güvenli Bağlanma .52 5
Saplantılı Bağlanma .46 4
Tablo 4’da yer alan bilgilere göre kullanılan ölçek ve alt boyutlarının iç tutarlılık
katsayılarının, güvenli bağlanma ve saplantılı bağlanma boyutları haricinde istatistiksel
olarak belirlenmiş alt sınırın üstünde olduğu belirlenmiştir (.60≤α). Buna göre söz
konusu güvenli bağlanma ve saplantılı bağlanma boyutlarına ait bulguların bu bilgi
dâhilinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Analizlere başlamadan önce hangi yöntemlerin kullanılacağının belirlenmesi için
bağımlı değişkenlerin normallik özelliği gösterip göstermediği test edilmiştir.
Tablo 5. Normalliğin İncelenmesi
Kolmogorov-Smirnov Z Çarpıklık Basıklık
Z p İstatistik Std. Hata İstatistik Std. Hata
Demokratik Tutum 1.259 .084 -.604 .154 -.079 .307
Otoriter Tutum 1.342 .055 .143 .154 -.309 .307
Koruyucu Tutum 1.477 .025 .197 .154 -.235 .307
İzin Verici Tutum 1.325 .060 .283 .154 -.386 .307
Korkulu Bağlanma 1.451 .030 .170 .154 -.819 .307
Kayıtsız Bağlanma 1.054 .216 .008 .154 -.478 .307
Güvenli Bağlanma 1.542 .017 .446 .154 -.002 .307
Saplantılı Bağlanma 1.694 .006 .549 .154 -.217 .307
Kolmogorov Smirnov Testi sonuçlarına göre araştırmada incelenen
değişkenlerin çoğunluğunun normallik göstermekte olduğu belirlenmiştir. Çarpıklık ve
basıklık istatistikleri incelendiğinde ise tüm değişkenlerin değerlerinin -1 ve +1
aralığında olduğu ve buna göre normal dağılım gösterdikleri belirlenmiştir. Bu noktada
59
verilerin çözümlenmesinde parametrik analiz tekniklerinin kullanılmasına karar
verilmiştir. Araştırmada Bağımsız Örnekler T-Testi, ANOVA ve Pearson Korelasyon
Analizi kullanılarak veriler analiz edilmiştir.
60
4 BULGULAR
Araştırmanın bu bölümünde belirlenen alt problemlere yanıt aramak için
uygulanan istatistiksel testleri bulgu ve yorumlarına yer verilmiştir.
4.1 Annelerin Çocuk Yetiştirme Tutumları İle Bağlanma Stilleri Arasındaki
İlişkilerin İncelenmesi
Annelerin çocuk yetiştirme tutumları ile bağlanma stilleri arasındaki ilişkilerin
anlamlılığının test edilmesi doğrultusunda yapılan Pearson Korelasyon analizi sonuçları
Tablo 6 ‘da sergilenmiştir.
Tablo 6. Çocuk Yetiştirme Tutumları İle Bağlanma Stilleri Arasındaki
İlişkilerin Değerlendirilmesi
1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8.
1. Demokratik Tutum 1
2. Otoriter Tutum -.28**
1
3. Koruyucu Tutum -.01 .29**
1
4. İzin Verici Tutum -.05 .23**
.13 1
5. Korkulu Bağlanma -.01 .23**
.39**
-.01 1
6. Kayıtsız Bağlanma .10 .02 .05 -.11 .51**
1
7. Güvenli Bağlanma -.05 .21**
.03 .09 .03 .04 1
8. Saplantılı Bağlanma -.08 .31**
.22**
.09 .48**
.41**
.43**
1
Tablo 6 ‘da verilen Pearson Korelasyon analizi bulgularına göre; annelerin
çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri demokratik tutum ile otoriter tutum (r(248)=-.28)
arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki bulunduğu görülmektedir (p<.001). Fakat
annelerin sergiledikleri demokratik tutum ile koruyucu tutum, izin verici tutum, korkulu
bağlanma, kayıtsız bağlanma, güvenli bağlanma ve saplantılı bağlanma arasında anlamlı
bir ilişkinin olmadığı gözlenmektedir (p>.05).
Annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri otoriter tutum ile koruyucu
tutum (r(248)=.29) , izin verici tutum (r(248)=.23) , korkulu bağlanma (r(248)=.23), güvenli
bağlanma (r(248)=.21) ve saplantılı bağlanma (r(248)=.31) arasında pozitif yönde anlamlı
61
bir ilişki bulunduğu görülmektedir (p<.001). Fakat annelerin sergiledikleri otoriter
tutum ile kayıtsız bağlanma arasında anlamlı bir ilişkinin olmadığı gözlenmektedir
(p>.05).
Annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri koruyucu tutum ile korkulu
bağlanma (r(248)=.39) ve saplantılı bağlanma (r(248)=.22) arasında pozitif yönde anlamlı
bir ilişki bulunduğu görülmektedir (p<.001). Fakat annelerin sergiledikleri koruyucu
tutum ile izin verici tutum, kayıtsız bağlanma ve güvenli bağlanma arasında anlamlı bir
ilişkinin olmadığı gözlenmektedir (p>.05).
Annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri izin verici tutum ile korkulu
bağlanma, kayıtsız bağlanma, güvenli bağlanma ve saplantılı bağlanma arasında anlamlı
bir ilişkinin olmadığı gözlenmektedir (p>.05).
Annelerin yakın ilişkilerinde gösterdikleri korkulu bağlanma ile kayıtsız
bağlanma (r(248)=.51) ve saplantılı bağlanma (r(248)=.48) arasında pozitif yönde anlamlı
bir ilişki bulunduğu görülmektedir (p<.001). Fakat annelerin gösterdikleri korkulu
bağlanma ve güvenli bağlanma arasında anlamlı bir ilişkinin olmadığı gözlenmektedir
(p>.05).
Annelerin yakın ilişkilerinde gösterdikleri kayıtsız bağlanma ve saplantılı
bağlanma (r(248)=.41) arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunduğu görülmektedir
(p<.001). Fakat annelerin gösterdikleri kayıtsız bağlanma ve güvenli bağlanma arasında
anlamlı bir ilişkinin olmadığı gözlenmektedir (p>.05).
Annelerin yakın ilişkilerinde gösterdikleri güvenli bağlanma ve saplantılı
bağlanma (r(248)=.43) arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunduğu görülmektedir
(p<.001).
62
Tablo 7. En Çok Gösterilen Bağlanma Stili İle Demografik Bilgiler
Arasındaki İlişkinin İncelenmesi
Romantik İlişkilerde Bağlanma Profili Ki-Kare
Testi Saplantılı Güvenli Kayıtsız Korkulu
n % n % n % n % χ2/p
Ekonomik
Durumla İlgili
Algı
Yeterli Değil 10 43.5 3 13.0 7 30.4 3 13.0
χ2=3.400* Kısmen Yeterli 7 10.9 9 14.1 30 46.9 18 28.1
Yeterli 15 11.8 31 24.4 59 46.5 22 17.3
Oldukça Yeterli 2 5.6 9 25.0 18 50.0 7 19.4
Çalışma
Durumu
Çalışıyor 15 17.2 20 23.0 37 42.5 15 17.2
χ2=13.133* Ev Hanımı 15 13.5 27 24.3 43 38.7 26 23.4
Şuanda
Çalışmıyor 4 7.7 5 9.6 34 65.4 9 17.3
Çocuğu
Yetiştirirken
Sosyal Destek
Alma Durumu
Hayır 17 11.4 20 13.4 76 51.0 36 24.2
χ2=25.926*
Aile-Akraba
Desteği 7 11.1 18 28.6 26 41.3 12 19.0
Bakıcı Yardımı 6 30.0 6 30.0 6 30.0 2 10.0
Psikolojik Destek 4 22.2 8 44.4 6 33.3 0 0.0
Çocuğun
Emzirilme
Süresi
1-4 Ay 5 23.8 3 14.3 5 23.8 8 38.1
χ2=29.207*
5-8 Ay 1 4.5 7 31.8 10 45.5 4 18.2
9-12 Ay 8 36.4 5 22.7 7 31.8 2 9.1
13-16 Ay 4 13.8 2 6.9 16 55.2 7 24.1
17-20 Ay 3 7.5 8 20.0 18 45.0 11 27.5
21 Ay Ve Üzeri 13 11.2 27 23.3 58 50.0 18 15.5
Baba Eğitim
Durumu
İlköğretim
Mezunu 20 13.8 21 14.5 69 47.6 35 24.1
χ2=18.707* Lise Mezunu 5 7.7 24 36.9 28 43.1 8 12.3
Lisans ve Üzeri 9 22.5 7 17.5 17 42.5 7 17.5
Baba Mesleği
Emekli 5 9.6 7 13.5 29 55.8 11 21.2
χ2=36.528*
Esnaf 8 13.8 8 13.8 30 51.7 12 20.7
Memur 7 15.6 22 48.9 10 22.2 6 13.3
Serbest Meslek 6 9.7 11 17.7 28 45.2 17 27.4
İşçi 8 24.2 4 12.1 17 51.5 4 12.1
Tablo 7’de yer alan Ki-Kare Testi sonuçları değerlendirildiğinde; annelerin
yakın ilişkilerde gösterdikleri bağlanma stilleri ile ekonomik durumla ilgili algı (χ2(3,
N=144)=3.400; p<.05), çalışma durumu (χ2(2, N=144)=13.133; p<.05), çocuğu yetiştirirken
sosyal destek alma durumu (χ2(3, N=144)=25.926; p<.05), çocuğun emzirilme süresi (χ2(5,
N=144)=29.207; p<.05), baba eğitim durumu (χ2(2, N=144)=18.707; p<.05) ve baba mesleği
(χ2(4, N=144)=36.528; p<.05) arasında anlamlı bir ilişki olduğu gözlenmiştir.
63
Ekonomik durumunu yeterli bulan annelerin arasında güvenli bağlanma stilini
gösteren bireylerin, ekonomik durumunu yeterli bulmayan bireylerde saplantılı
bağlanma stilini gösteren bireylerin daha fazla olduğu belirlenmiştir.
Meslek sahibi olduğu halde şuanda çalışmayan annelerin arasında kayıtsız
bağlanma stilini gösteren bireylerin daha fazla olduğu belirlenmiştir.
Çocuğunu yetiştirirken herhangi bir sosyal destek almayan ve aile-akrabadan
yardım alan annelerin arasında kayıtsız bağlanma stilini gösteren bireylerin daha fazla
olduğu belirlenmiştir. Çocuğunu yetiştirirken herhangi bir psikolojik destek alan
annelerin arasında güvenli bağlanma stilini gösteren bireylerin daha fazla olduğu
belirlenmiştir.
Çocuğunu 1-4 ay arasında emziren annelerin arasında korkulu bağlanma stilini
gösteren bireylerin daha fazla olduğu belirlenmiştir.
Babası lise mezunu olan annelerin arasında güvenli bağlanma stilini gösteren
bireylerin daha fazla olduğu belirlenmiştir.
Babası memur olan annelerin arasında güvenli bağlanma stilini gösteren
bireylerin daha fazla olduğu belirlenmiştir.
64
4.2 Annelerin Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Demografik Bilgilere Göre
İncelenmesi
Tablo 8. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Yaş Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi
Yaşı n x̄ ss F sd 1/2 p
Demokratik Tutum
24-29 Yaş 58 68.8 7.1
.717 2/247 .489 30-34 Yaş 121 69.7 7.3
35 Yaş ve Üzeri 71 68.4 7.8
Otoriter Tutum
24-29 Yaş 58 25.1 4.7
.615 2/247 .542 30-34 Yaş 121 25.2 4.9
35 Yaş ve Üzeri 71 26.0 5.6
Koruyucu Tutum
24-29 Yaş 58 27.1 5.9
2.342 2/247 .098 30-34 Yaş 121 26.2 5.6
35 Yaş ve Üzeri 71 24.9 5.8
İzin Verici Tutum
24-29 Yaş 58 22.6 5.3
.625 2/247 .536 30-34 Yaş 121 23.3 4.7
35 Yaş ve Üzeri 71 23.6 5.1
Tablo 8’de verilen ANOVA bulgularına göre; farklı yaşlardaki annelerin
çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri demokratik tutum (F(2/247)=.717; p=.489), otoriter
tutum (F(2/247)=.615; p=.542), koruyucu tutum (F(2/247)=2.342; p=.098) ve izin verici
tutum (F(2/247)=.625; p=.536) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık
bulunmadığı görülmektedir (p>.05).
Tablo 9. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Evlenme Yaşı Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Evlenme Yaşı n x̄ ss t sd p
Demokratik Tutum 18-23 Yaş 109 67.7 7.5
-2.654 248 .008 24 Yaş ve Üzeri 141 70.2 7.2
Otoriter Tutum 18-23 Yaş 109 25.9 5.3
1.319 248 .188 24 Yaş ve Üzeri 141 25.0 4.8
Koruyucu Tutum 18-23 Yaş 109 27.3 6.2
3.110 248 .002 24 Yaş ve Üzeri 141 25.0 5.3
İzin Verici Tutum 18-23 Yaş 109 22.9 5.4
-1.080 248 .281 24 Yaş ve Üzeri 141 23.5 4.5
65
Tablo 9’da verilen Bağımsız Örneklem T-Testi bulgularına göre; farklı yaşlarda
evlenen annelerin çocuklarını yetiştirirken otoriter tutum (t(248)=1.319; p=.188) ve izin
verici tutum (t(248)=-1.080; p=.281) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
farklılık bulunmadığı görülmektedir (p>.05).
Bulgulara göre; farklı yaşlarda evlenen annelerin çocuklarını yetiştirirken
sergiledikleri demokratik tutum (t(248)=-2.654; p=.008) ve koruyucu tutum (t(248)=3.110;
p=.002) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunduğu
görülmektedir (p<.05). Buna göre 24 yaş ve üzeri annelerin çocuklarını yetiştirirken
sergiledikleri demokratik tutum düzeyi 18-23 yaş arasında evlenen annelere kıyasla
daha yüksektir. Buna ek olarak 18-23 yaş arasında evlenen annelerin çocuklarını
yetiştirirken sergiledikleri koruyucu tutum düzeyi 24 yaş ve üzeri annelere kıyasla daha
yüksektir.
Tablo 10. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Ekonomik Durumla İlgili Algı
Açısından Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Ekonomik Durumla İlgili Algı n x̄ ss F sd 1/2 p
Demokratik Tutum
Yeterli Değil 23 67.0 6.5
2.005 3/246 .114 Kısmen Yeterli 64 68.2 8.0
Yeterli 127 69.4 7.4
Oldukça Yeterli 36 71.3 6.6
Otoriter Tutum
Yeterli Değil 23 28.0 4.3
3.452 3/246 .017 Kısmen Yeterli 64 26.0 4.5
Yeterli 127 25.0 5.1
Oldukça Yeterli 36 24.3 5.4
Koruyucu Tutum
Yeterli Değil 23 28.3 4.0
2.647 3/246 .051 Kısmen Yeterli 64 25.4 6.3
Yeterli 127 25.5 5.4
Oldukça Yeterli 36 27.5 6.7
İzin Verici Tutum
Yeterli Değil 23 24.3 5.2
1.063 3/246 .366 Kısmen Yeterli 64 23.1 4.8
Yeterli 127 23.4 4.8
Oldukça Yeterli 36 22.1 5.4
Tablo 10'da verilen ANOVA bulgularına göre; ekonomik durumları farklı olan
annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri demokratik tutum (F(3/246)=2.005;
p=.114), koruyucu tutum (F(3/246)=2.647; p=.051) ve izin verici tutum (F(3/246)=1.063;
66
p=.366) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadığı
görülmektedir (p>.05).
Bulgulara göre; ekonomik durumları farklı olan annelerin çocuklarını
yetiştirirken sergiledikleri otoriter tutum (F(3/246)=3.452; p=.017) düzeyleri arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunduğu görülmektedir (p<.05). Buna göre
ekonomik durumun yeterli olmadığını düşünen annelerin çocuklarını yetiştirirken
sergiledikleri otoriter tutum düzeyi, ekonomik durumunu daha yeterli bulan annelere
kıyasla daha yüksektir.
Tablo 11. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Eğitim Durumu Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Eğitim Durumu n x̄ ss F sd 1/2 p
Demokratik Tutum
İlköğretim Mezunu 28 68.0 7.3
4.477 4/245 .002
Lise Mezunu 64 66.3 8.2
Ön Lisans Mezunu 31 69.0 6.8
Lisans Mezunu 99 70.7 6.8
Yüksek Lisans Mezunu 28 71.3 6.5
Otoriter Tutum
İlköğretim Mezunu 28 25.9 5.7
2.999 4/245 .019
Lise Mezunu 64 26.6 5.4
Ön Lisans Mezunu 31 26.7 4.4
Lisans Mezunu 99 24.4 4.5
Yüksek Lisans Mezunu 28 24.1 5.1
Koruyucu Tutum
İlköğretim Mezunu 28 30.0 6.9
4.689 4/245 .001
Lise Mezunu 64 26.0 5.4
Ön Lisans Mezunu 31 26.3 6.7
Lisans Mezunu 99 24.8 5.1
Yüksek Lisans Mezunu 28 26.1 5.1
İzin Verici Tutum
İlköğretim Mezunu 28 23.9 5.6
1.375 4/245 .243
Lise Mezunu 64 22.3 4.9
Ön Lisans Mezunu 31 22.5 5.2
Lisans Mezunu 99 23.6 4.8
Yüksek Lisans Mezunu 28 24.2 4.3
Tablo 11'de verilen ANOVA bulgularına göre; eğitim durumları farklı olan
annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri izin verici tutum (F(4/245)=1.375;
p=.243) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadığı
görülmektedir (p>.05).
67
Bulgulara göre; eğitim durumları farklı olan annelerin çocuklarını yetiştirirken
sergiledikleri demokratik tutum (F(4/245)=4.477; p=.002), otoriter tutum (F(4/245)=2.999;
p=.019) ve koruyucu tutum (F(4/245)=4.689; p=.001) düzeyleri arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir farklılık bulunduğu görülmektedir (p<.05). Buna göre yüksek lisans
mezunu annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri demokratik tutum düzeyi,
eğitim düzeyi daha düşük olan annelere kıyasla daha yüksektir. Lise ve ön lisans
mezunu olan annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri otoriter tutum düzeyi
eğitim düzeyi daha yüksek olan annelere kıyasla daha yüksektir. İlköğretim mezunu
annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri koruyucu tutum düzeyi eğitim düzeyi
daha yüksek olan annelere kıyasla daha yüksektir.
Tablo 12. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Çalışma Durumu Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Çalışma Durumu n x̄ ss F sd 1/2 p
Demokratik Tutum
Çalışıyor 87 71.2 6.7
7.699 2/247 .001 Ev Hanımı 111 67.2 7.9
Şuanda Çalışmıyor 52 69.7 6.5
Otoriter Tutum
Çalışıyor 87 24.9 5.2
3.291 2/247 .039 Ev Hanımı 111 26.3 5.1
Şuanda Çalışmıyor 52 24.3 4.4
Koruyucu Tutum
Çalışıyor 87 25.6 5.5
2.460 2/247 .087 Ev Hanımı 111 26.9 5.7
Şuanda Çalışmıyor 52 24.9 6.1
İzin Verici Tutum
Çalışıyor 87 24.2 4.8
2.847 2/247 .060 Ev Hanımı 111 23.0 4.9
Şuanda Çalışmıyor 52 22.2 5.0
Tablo 12’de verilen ANOVA bulgularına göre; çalışan ve çalışmayan annelerin
çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri koruyucu tutum (F(2/247)=2.460; p=.087) ve izin
verici tutum (F(2/247)=2.847; p=.060) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
farklılık bulunmadığı görülmektedir (p>.05).
Bulgulara göre; çalışan ve çalışmayan annelerin çocuklarını yetiştirirken
sergiledikleri demokratik tutum (F(2/247)=7.699; p=.001), otoriter tutum (F(2/247)=3.291;
p=.039) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunduğu
görülmektedir (p<.05). Buna göre çalışan annelerin çocuklarını yetiştirirken
68
sergiledikleri demokratik tutum düzeyi ev hanımı ve şu anda çalışmayan annelere
kıyasla daha yüksektir. Buna ev hanımı olan annelerin çocuklarını yetiştirirken
sergiledikleri otoriter tutum düzeyi diğer annelere kıyasla daha yüksektir.
Tablo 13. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Meslek Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Meslek n x̄ ss F sd 1/2 p
Demokratik Tutum
Ev hanımı 111 67.2 7.9
7.448 2/247 .001 Sağlık Personeli/Öğretmen/Memur 89 71.0 6.2
Özel Sektör 50 70.0 7.5
Otoriter Tutum
Ev hanımı 111 26.4 5.0
4.235 2/247 .016 Sağlık Personeli/Öğretmen/Memur 89 24.4 4.8
Özel Sektör 50 24.9 5.2
Koruyucu Tutum
Ev hanımı 111 27.0 5.7
2.943 2/247 .055 Sağlık Personeli/Öğretmen/Memur 89 25.6 6.0
Özel Sektör 50 24.8 5.3
İzin Verici Tutum
Ev hanımı 111 23.0 5.0
1.187 2/247 .307 Sağlık Personeli/Öğretmen/Memur 89 23.0 4.8
Özel Sektör 50 24.2 4.9
Tablo 13'de verilen ANOVA bulgularına göre; farklı mesleklere sahip annelerin
çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri koruyucu tutum (F(2/247)=2.943; p=.055) ve izin
verici tutum (F(2/247)=1.187; p=.307) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
farklılık bulunmadığı görülmektedir (p>.05).
Bulgulara göre; farklı mesleklere sahip annelerin çocuklarını yetiştirirken
sergiledikleri demokratik tutum (F(2/247)=7.448; p=.001), otoriter tutum (F(2/247)=4.235;
p=.016) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunduğu
görülmektedir (p<.05). Buna göre meslek sahibi annelerin çocuklarını yetiştirirken
sergiledikleri demokratik tutum düzeyi ev hanımı annelere kıyasla daha yüksektir. Buna
ev hanımı olan annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri otoriter tutum düzeyi
meslek sahibi annelere kıyasla daha yüksektir.
69
4.3 Annelerin Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Çocuk ve Çocuk Yetiştirme
Rutinine Dair Bilgilere Göre İncelenmesi
Tablo 14. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Toplam Çocuk Sayısı Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Toplam Çocuk Sayısı n x̄ ss F sd 1/2 p
Demokratik Tutum
1 Çocuk 92 70.8 6.5
8.186 2/247 .000 2 Çocuk 104 69.3 8.0
3 ve 4 Çocuk 54 65.8 6.7
Otoriter Tutum
1 Çocuk 92 23.5 4.2
11.283 2/247 .000 2 Çocuk 104 26.5 5.0
3 ve 4 Çocuk 54 26.5 5.5
Koruyucu Tutum
1 Çocuk 92 25.3 5.7
1.348 2/247 .262 2 Çocuk 104 26.5 5.4
3 ve 4 Çocuk 54 26.4 6.4
İzin Verici Tutum
1 Çocuk 92 23.0 4.9
.250 2/247 .779 2 Çocuk 104 23.4 5.0
3 ve 4 Çocuk 54 23.4 4.9
Tablo 14’de verilen ANOVA bulgularına göre; toplam çocuk sayıları farklı olan
annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri koruyucu tutum (F(2/247)=1.348; p=.262)
ve izin verici tutum (F(2/247)=.250; p=.779) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı
bir farklılık bulunmadığı görülmektedir (p>.05).
Bulgulara göre; toplam çocuk sayıları farklı olan annelerin çocuklarını
yetiştirirken sergiledikleri demokratik tutum (F(2/247)=8.186; p=.000), otoriter tutum
(F(2/247)=11.283; p=.000) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık
bulunduğu görülmektedir (p<.05). Buna göre tek çocuk sahibi annelerin çocuklarını
yetiştirirken sergiledikleri demokratik tutum düzeyi, 2 ve daha üzeri sayıda çocuk sahibi
olan annelere kıyasla daha yüksektir. Buna 2 ve daha üzeri sayıda çocuk sahibi olan
annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri otoriter tutum düzeyi tek çocuk sahibi
annelere kıyasla daha yüksektir.
70
Tablo 15. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Evlilikte Çocuk Sahibi Olunan
Yıl Açısından Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Evlilikte Çocuk Sahibi Olunan Yıl n x̄ ss F sd 1/2 p
Demokratik Tutum
1. Yılında 80 68.0 8.2
1.971 3/246 .119 2. Yılında 100 68.8 7.2
3. Yılında 39 71.3 6.4
4. ve Sonraki Yıllarında 31 70.2 6.8
Otoriter Tutum
1. Yılında 80 25.6 4.8
.844 3/246 .471 2. Yılında 100 25.5 4.5
3. Yılında 39 24.3 6.2
4. ve Sonraki Yıllarında 31 26.1 5.7
Koruyucu Tutum
1. Yılında 80 26.3 5.6
.931 3/246 .426 2. Yılında 100 26.4 5.6
3. Yılında 39 25.9 5.6
4. ve Sonraki Yıllarında 31 24.5 7.0
İzin Verici Tutum
1. Yılında 80 22.9 5.1
1.105 3/246 .348 2. Yılında 100 22.9 5.0
3. Yılında 39 23.8 4.0
4. ve Sonraki Yıllarında 31 24.5 5.1
Tablo 15’de verilen ANOVA bulgularına göre; evliliğinin farklı yıllarında çocuk
sahibi olan annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri demokratik tutum
(F(3/246)=1.971; p=.119), otoriter tutum (F(3/246)=.844; p=.471), koruyucu tutum
(F(3/246)=.931; p=.426) ve izin verici tutum (F(3/246)=1.105; p=.348) düzeyleri arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadığı görülmektedir (p>.05).
71
Tablo 16. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Çocuğu Yetiştirirken Sosyal
Destek Alma Durumu Açısından Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Çocuğu Yetiştirirken Sosyal Destek Alma Durumu n x̄ ss F sd 1/2 p
Demokratik Tutum
Hayır 149 69.2 8.0
1.258 3/246 .289 Aile-Akraba Desteği 63 69.5 6.8
Bakıcı Yardımı 20 70.2 7.0
Psikolojik destek 18 66.0 4.0
Otoriter Tutum
Hayır 149 25.7 4.9
5.271 3/246 .002 Aile-Akraba Desteği 63 25.1 5.0
Bakıcı Yardımı 20 21.8 5.4
Psikolojik destek 18 21.8 3.7
Koruyucu Tutum
Hayır 149 26.5 6.1
1.777 3/246 .152 Aile-Akraba Desteği 63 26.0 5.6
Bakıcı Yardımı 20 24.8 4.3
Psikolojik destek 18 23.6 4.7
İzin Verici Tutum
Hayır 149 22.6 4.7
4.172 3/246 .007 Aile-Akraba Desteği 63 24.0 4.7
Bakıcı Yardımı 20 23.1 4.7
Psikolojik destek 18 26.4 6.1
Tablo 16'da verilen ANOVA bulgularına göre; çocuk yetiştirirken sosyal destek
alan ve almayan annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri demokratik tutum
(F(3/246)=1.258; p=.289), koruyucu tutum (F(3/246)=1.777; p=.152) düzeyleri arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadığı görülmektedir (p>.05).
Bulgulara göre; çocuk yetiştirirken sosyal destek alan ve almayan annelerin
çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri otoriter tutum (F(3/246)=5.271; p=.002) ve izin
verici tutum (F(3/246)=4.172; p=.007) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
farklılık bulunduğu görülmektedir (p<.05). Buna göre çocuklarını yetiştirirken destek
almayan annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri otoriter tutum düzeyi bakıcı
yardımı alan annelere kıyasla daha yüksektir. Çocuklarını yetiştirirken psikolojik destek
alan annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri izin verici tutum düzeyi diğer
annelere kıyasla daha yüksektir.
72
Tablo 17. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Çocuğun Emzirilme Süresi
Açısından Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Çocuğun Emzirilme Süresi n x̄ ss F sd 1/2 p
Demokratik Tutum
1-4 Ay 21 70.3 5.8
1.412 5/244 .220
5-8 Ay 22 67.9 7.8
9-12 Ay 22 67.1 6.2
13-16 Ay 29 71.6 6.7
17-20 Ay 40 67.9 8.9
21 Ay Ve Üzeri 116 69.3 7.3
Otoriter Tutum
1-4 Ay 21 23.3 4.4
1.867 5/244 .101
5-8 Ay 22 25.9 5.1
9-12 Ay 22 24.3 5.1
13-16 Ay 29 27.3 4.3
17-20 Ay 40 25.3 4.9
21 Ay Ve Üzeri 116 25.5 5.2
Koruyucu Tutum
1-4 Ay 21 26.8 6.3
.603 5/244 .697
5-8 Ay 22 26.7 6.0
9-12 Ay 22 24.8 4.6
13-16 Ay 29 26.8 5.4
17-20 Ay 40 25.2 5.6
21 Ay Ve Üzeri 116 26.1 6.0
İzin Verici Tutum
1-4 Ay 21 21.2 4.4
1.966 5/244 .084
5-8 Ay 22 24.3 5.0
9-12 Ay 22 21.9 5.1
13-16 Ay 29 24.9 5.4
17-20 Ay 40 23.1 4.9
21 Ay Ve Üzeri 116 23.3 4.7
Tablo 17'de verilen ANOVA bulgularına göre; farklı süreler boyunca çocuklarını
emziren annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri demokratik tutum
(F(5/244)=1.412; p=.220), otoriter tutum (F(5/244)=1.867; p=.101), koruyucu tutum
(F(5/244)=.603; p=.697) ve izin verici tutum (F(5/244)=1.966; p=.084) düzeyleri arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadığı görülmektedir (p>.05).
73
4.4 Annelerin Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Ebeveynlere ve Çocukluk
Dönemine Dair Bilgilere Göre İncelenmesi
Tablo 18. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Kardeş Sayısı Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Kardeş Sayısı n x̄ ss F sd 1/2 p
Demokratik Tutum
1 Kardeş 48 70.2 8.3
.977 4/245 .421
2 Kardeş 79 69.8 7.0
3 Kardeş 59 68.4 6.6
4 Kardeş 33 68.4 7.4
5 ve Üzeri 31 67.6 8.5
Otoriter Tutum
1 Kardeş 48 22.9 4.5
4.276 4/245 .002
2 Kardeş 79 25.7 4.7
3 Kardeş 59 26.5 4.1
4 Kardeş 33 26.2 5.0
5 ve Üzeri 31 25.6 6.9
Koruyucu Tutum
1 Kardeş 48 24.3 4.7
1.407 4/245 .232
2 Kardeş 79 26.3 6.3
3 Kardeş 59 26.8 5.8
4 Kardeş 33 26.2 6.2
5 ve Üzeri 31 26.4 5.1
İzin Verici Tutum
1 Kardeş 48 21.8 4.3
2.010 4/245 .094
2 Kardeş 79 23.2 4.7
3 Kardeş 59 23.2 5.3
4 Kardeş 33 24.7 4.8
5 ve Üzeri 31 24.1 5.5
Tablo 18'de verilen ANOVA bulgularına göre; kardeş sayıları farklı olan
annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri demokratik tutum (F(4/245)=.977;
p=.421), koruyucu tutum (F(4/245)=1.407; p=.232) ve izin verici tutum (F(4/245)=2.010;
p=.094) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadığı
görülmektedir (p>.05).
Bulgulara göre; kardeş sayıları farklı olan annelerin çocuklarını yetiştirirken
sergiledikleri otoriter tutum (F(4/245)=4.276; p=.002) düzeyleri arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir farklılık bulunduğu görülmektedir (p<.05). Buna göre 2 ve üzeri
sayıda kardeşe sahip annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri otoriter tutum
düzeyi 1 kardeşi olan annelere kıyasla daha yüksektir.
74
Tablo 19. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Ailenin Çocukları Arasındaki
Sıra Açısından Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Ailenin Çocukları Arasındaki Sıra n x̄ ss F sd 1/2 p
Demokratik Tutum
İlk Çocuk 103 69.7 7.6
1.665 3/246 .175 İkinci Çocuk 83 69.4 6.6
Üçüncü Çocuk 29 69.1 8.4
Dördüncü ve Üzeri Sıradaki Çocuk 35 66.6 7.6
Otoriter Tutum
İlk Çocuk 103 24.7 4.7
1.622 3/246 .185 İkinci Çocuk 83 25.7 4.8
Üçüncü Çocuk 29 26.9 4.8
Dördüncü ve Üzeri Sıradaki Çocuk 35 25.5 6.4
Koruyucu Tutum
İlk Çocuk 103 26.0 6.0
.336 3/246 .800 İkinci Çocuk 83 25.7 5.4
Üçüncü Çocuk 29 26.8 6.3
Dördüncü ve Üzeri Sıradaki Çocuk 35 26.4 5.7
İzin Verici Tutum
İlk Çocuk 103 22.6 4.7
1.628 3/246 .183 İkinci Çocuk 83 23.3 5.4
Üçüncü Çocuk 29 24.7 4.7
Dördüncü ve Üzeri Sıradaki Çocuk 35 23.8 4.5
Tablo 19'da verilen ANOVA bulgularına göre; kardeşleri arasındaki sırası farklı
olan annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri demokratik tutum (F(3/246)=1.665;
p=.175), otoriter tutum (F(3/246)=1.622; p=.185), koruyucu tutum (F(3/246)=.336; p=.800)
ve izin verici tutum (F(3/246)=1.628; p=.183) düzeyleri arasında istatistiksel olarak
anlamlı bir farklılık bulunmadığı görülmektedir (p>.05).
75
Tablo 20. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Anne Eğitim Durumu Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Anne Eğitim Durumu n x̄ ss F sd 1/2 p
Demokratik Tutum
Okuma Yazma Yok 38 68.6 7.7
1.996 2/247 .138 İlköğretim Mezunu 170 68.7 7.6
Lise ve Üzeri 42 71.2 6.2
Otoriter Tutum
Okuma Yazma Yok 38 26.3 6.5
5.776 2/247 .004 İlköğretim Mezunu 170 25.8 4.7
Lise ve Üzeri 42 23.1 4.2
Koruyucu Tutum
Okuma Yazma Yok 38 27.1 5.2
.831 2/247 .437 İlköğretim Mezunu 170 25.8 6.0
Lise ve Üzeri 42 26.0 5.5
İzin Verici Tutum
Okuma Yazma Yok 38 24.4 4.6
2.116 2/247 .123 İlköğretim Mezunu 170 23.3 4.8
Lise ve Üzeri 42 22.1 5.4
Tablo 20'de verilen ANOVA bulgularına göre; kendi annelerinin eğitim
düzeyleri farklı olan annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri demokratik tutum
(F(2/247)=1.996; p=.138), koruyucu tutum (F(2/247)=.831; p=.437) ve izin verici tutum
(F(2/247)=2.116; p=.123) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık
bulunmadığı görülmektedir (p>.05).
Bulgulara göre; kendi annelerinin eğitim düzeyleri farklı olan annelerin
çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri otoriter tutum (F(2/247)=5.776; p=.004) düzeyleri
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunduğu görülmektedir (p<.05). Buna
göre kendi annesinin okuma yazması olmayan ve ilköğretim mezunu olan annelerin
çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri otoriter tutum düzeyi, kendi annesi lise ve üzeri
eğitim kurumlarından mezun olan annelere kıyasla daha yüksektir.
76
Tablo 21. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Anne Mesleği Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Anne Mesleği n x̄ ss t sd p
Demokratik Tutum Ev Hanımı 205 69.0 7.5
-.748 248 .455 Meslek Sahibi 45 69.9 6.9
Otoriter Tutum Ev Hanımı 205 26.0 4.9
3.766 248 .000 Meslek Sahibi 45 22.9 5.0
Koruyucu Tutum Ev Hanımı 205 26.2 6.0
1.181 248 .239 Meslek Sahibi 45 25.1 4.8
İzin Verici Tutum Ev Hanımı 205 23.3 4.9
.334 248 .739 Meslek Sahibi 45 23.0 4.8
Tablo 21'de verilen Bağımsız Örneklem T-Testi bulgularına göre; kendi
annelerinin meslekleri farklı olan annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri
demokratik tutum (t(248)=-.748; p=.455), koruyucu tutum (t(248)=1.181; p=.239) ve izin
verici tutum (t(248)=.334; p=.739) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
farklılık bulunmadığı görülmektedir (p>.05).
Bulgulara göre; kendi annelerinin meslekleri farklı olan annelerin çocuklarını
yetiştirirken sergiledikleri otoriter tutum (t(248)=3.766; p=.000) düzeyleri arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunduğu görülmektedir (p<.05). Buna göre
kendi annesi ev hanımı olan annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri otoriter
tutum düzeyi, kendi meslek sahibi olan annelere kıyasla daha yüksektir.
77
Tablo 22. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Baba Eğitim Durumu Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Baba Eğitim Durumu n x̄ ss F sd 1/2 p
Demokratik Tutum
İlköğretim Mezunu 145 69.0 7.7
.074 2/247 .929 Lise Mezunu 65 69.3 7.2
Lisans ve Üzeri 40 69.4 7.0
Otoriter Tutum
İlköğretim Mezunu 145 26.2 5.4
5.564 2/247 .004 Lise Mezunu 65 25.0 4.8
Lisans ve Üzeri 40 23.3 3.2
Koruyucu Tutum
İlköğretim Mezunu 145 26.2 5.5
.407 2/247 .666 Lise Mezunu 65 26.2 6.8
Lisans ve Üzeri 40 25.3 5.1
İzin Verici Tutum
İlköğretim Mezunu 145 23.5 4.8
1.802 2/247 .167 Lise Mezunu 65 23.4 4.9
Lisans ve Üzeri 40 21.9 5.2
Tablo 22'de verilen ANOVA bulgularına göre; kendi babalarının eğitim
düzeyleri farklı olan annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri demokratik tutum
(F(2/247)=.074; p=.929), koruyucu tutum (F(2/247)=.407; p=.666) ve izin verici tutum
(F(2/247)=1.802; p=.167) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık
bulunmadığı görülmektedir (p>.05).
Bulgulara göre; kendi babalarının eğitim düzeyleri farklı olan annelerin
çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri otoriter tutum (F(2/247)=5.564; p=.004) düzeyleri
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunduğu görülmektedir (p<.05). Buna
göre kendi babasının okuma yazması olmayan ve ilköğretim mezunu olan annelerin
çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri otoriter tutum düzeyi, kendi babası lise ve üzeri
eğitim kurumlarından mezun olan annelere kıyasla daha yüksektir.
78
Tablo 23. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Baba Mesleği Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Baba Mesleği n x̄ ss F sd 1/2 p
Demokratik Tutum
Emekli 52 69.7 8.2
.639 4/245 .635
Esnaf 58 68.9 8.3
Memur 45 68.1 6.5
Serbest Meslek 62 68.8 7.3
İşçi 33 70.6 5.9
Otoriter Tutum
Emekli 52 25.5 4.2
3.396 4/245 .010
Esnaf 58 25.4 5.1
Memur 45 24.1 4.2
Serbest Meslek 62 24.8 5.5
İşçi 33 28.1 5.4
Koruyucu Tutum
Emekli 52 24.8 4.9
2.490 4/245 .044
Esnaf 58 26.3 5.3
Memur 45 25.0 6.2
Serbest Meslek 62 26.2 6.1
İşçi 33 28.5 6.3
İzin Verici Tutum
Emekli 52 23.8 4.5
3.330 4/245 .011
Esnaf 58 22.3 4.7
Memur 45 25.6 4.9
Serbest Meslek 62 22.2 4.9
İşçi 33 22.5 5.4
Tablo 23'de verilen ANOVA bulgularına göre; kendi babalarının meslekleri
farklı olan annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri demokratik tutum
(F(4/245)=.639; p=.635) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık
bulunmadığı görülmektedir (p>.05).
Bulgulara göre; kendi babalarının meslekleri farklı olan annelerin çocuklarını
yetiştirirken sergiledikleri otoriter tutum (F(4/245)=3.396; p=.010), koruyucu tutum
(F(4/245)=2.490; p=.044) ve izin verici tutum (F(4/245)=3.330; p=.011) düzeyleri arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunduğu görülmektedir (p<.05). Buna göre
kendi babası işçi olan annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri otoriter ve
koruyucu tutum düzeyi, diğer annelere kıyasla daha yüksektir. Kendi babası memur
olan annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri izin verici tutum düzeyi, diğer
annelere kıyasla daha yüksektir.
79
Tablo 24. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Çocukken Emzirilme Süresi
Açısından Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Çocukken Emzirilme Süresi n x̄ ss F sd 1/2 p
Demokratik Tutum
1-4 Ay 69 71.1 6.6
1.919 5/244 .092
5-8 Ay 46 67.5 6.3
9-12 Ay 41 69.7 8.4
13-16 Ay 26 67.3 9.6
17-20 Ay 27 68.5 6.0
21 Ay Ve Üzeri 41 68.6 7.6
Otoriter Tutum
1-4 Ay 69 24.3 5.0
1.292 5/244 .268
5-8 Ay 46 26.7 4.8
9-12 Ay 41 25.6 4.8
13-16 Ay 26 25.0 6.1
17-20 Ay 27 25.9 4.5
21 Ay Ve Üzeri 41 25.5 5.1
Koruyucu Tutum
1-4 Ay 69 26.7 5.6
1.166 5/244 .327
5-8 Ay 46 27.1 6.1
9-12 Ay 41 25.9 5.9
13-16 Ay 26 25.8 5.7
17-20 Ay 27 24.3 4.9
21 Ay Ve Üzeri 41 25.2 6.2
İzin Verici Tutum
1-4 Ay 69 23.1 4.9
1.409 5/244 .222
5-8 Ay 46 22.9 5.3
9-12 Ay 41 22.8 5.3
13-16 Ay 26 21.7 4.1
17-20 Ay 27 24.3 3.8
21 Ay Ve Üzeri 41 24.5 5.0
Tablo 24'de verilen ANOVA bulgularına göre; çocukken kendi anneleri
tarafından farklı süreler boyunca emzirilen annelerin çocuklarını yetiştirirken
sergiledikleri demokratik tutum (F(5/244)=1.919; p=.092), otoriter tutum (F(5/244)=1.292;
p=.268), koruyucu tutum (F(5/244)=1.166; p=.327) ve izin verici tutum (F(5/244)=1.409;
p=.222) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadığı
görülmektedir (p>.05).
80
Tablo 25. Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Çocukluk Döneminde Annenin
Çalışma Durumu Açısından Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Çocukluk Döneminde Annenin Çalışma
Durumu n x̄ ss t sd p
Demokratik Tutum Çalışmıyordu 217 69.2 7.5
.649 248 .517 Çalışıyordu 33 68.3 7.2
Otoriter Tutum Çalışmıyordu 217 25.5 5.0
1.090 248 .277 Çalışıyordu 33 24.5 5.4
Koruyucu Tutum Çalışmıyordu 217 26.0 5.9
-.547 248 .585 Çalışıyordu 33 26.5 5.2
İzin Verici Tutum Çalışmıyordu 217 23.1 4.9 -
1.293 248 .197
Çalışıyordu 33 24.3 5.3
Tablo 25'de verilen Bağımsız Örneklem T-Testi bulgularına göre; çocukluk
döneminde annesi çalışan ve çalışmayan annelerin çocuklarını yetiştirirken
sergiledikleri demokratik tutum (t(248)=.649; p=.517), otoriter tutum (t(248)=1.090;
p=.277), koruyucu tutum (t(248)=-.547; p=.585) ve izin verici tutum (t(248)=-1.293;
p=.197) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadığı
görülmektedir (p>.05).
Tablo 26. Bağlanma Stillerinin Yaş Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi
Yaşı n x̄ ss F sd 1/2 p
Korkulu Bağlanma
24-29 Yaş 58 3.6 1.3
.652 2/247 .522 30-34 Yaş 121 3.4 1.4
35 Yaş ve Üzeri 71 3.5 1.4
Kayıtsız Bağlanma
24-29 Yaş 58 4.0 1.1
.002 2/247 .998 30-34 Yaş 121 4.0 1.3
35 Yaş ve Üzeri 71 4.0 1.2
Güvenli Bağlanma
24-29 Yaş 58 3.3 1.0
2.681 2/247 .070 30-34 Yaş 121 3.0 1.1
35 Yaş ve Üzeri 71 3.3 1.2
Saplantılı Bağlanma
24-29 Yaş 58 3.3 1.2
.836 2/247 .435 30-34 Yaş 121 3.0 1.2
35 Yaş ve Üzeri 71 3.2 1.2
Tablo 26'da verilen ANOVA bulgularına göre; farklı yaşlardaki yakın
ilişkilerinde sergiledikleri korkulu bağlanma (F(2/247)=.652; p=.522), kayıtsız bağlanma
(F(2/247)=.002; p=.998), güvenli bağlanma (F(2/247)=2.681; p=.070) ve saplantılı bağlanma
81
(F(2/247)=.836; p=.435) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık
bulunmadığı görülmektedir (p>.05).
4.5 Annelerin Bağlanma Stillerinin Demografik Bilgilere Göre İncelenmesi
Tablo 27. Bağlanma Stillerinin Evlenme Yaşı Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi
Evlenme Yaşı n x̄ ss t sd p
Korkulu Bağlanma 18-23 Yaş 109 3.5 1.4
.736 248 .462 24 Yaş ve Üzeri 141 3.4 1.4
Kayıtsız Bağlanma 18-23 Yaş 109 3.9 1.3
-.641 248 .522 24 Yaş ve Üzeri 141 4.0 1.2
Güvenli Bağlanma 18-23 Yaş 109 3.2 1.2
.505 248 .614 24 Yaş ve Üzeri 141 3.1 1.1
Saplantılı Bağlanma 18-23 Yaş 109 3.2 1.2
.703 248 .483 24 Yaş ve Üzeri 141 3.1 1.2
Tablo 27'de verilen Bağımsız Örneklem T-Testi bulgularına göre; farklı yaşlarda
evlenen yakın ilişkilerinde sergiledikleri korkulu bağlanma (t(248)=.736; p=.462),
kayıtsız bağlanma (t(248)=-.641; p=.522), güvenli bağlanma (t(248)=.505; p=.614) ve
saplantılı bağlanma (t(248)=.703; p=.483) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı
bir farklılık bulunmadığı görülmektedir (p>.05).
82
Tablo 28. Bağlanma Stillerinin Ekonomik Durumla İlgili Algı Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Ekonomik Durumla İlgili Algı n x̄ ss F sd 1/2 p
Korkulu Bağlanma
Yeterli Değil 23 2.9 1.4
4.607 3/246 .004 Kısmen Yeterli 64 3.8 1.3
Yeterli 127 3.3 1.2
Oldukça Yeterli 36 3.7 1.7
Kayıtsız Bağlanma
Yeterli Değil 23 3.5 1.4
2.228 3/246 .085 Kısmen Yeterli 64 4.2 1.3
Yeterli 127 3.9 1.1
Oldukça Yeterli 36 4.1 1.2
Güvenli Bağlanma
Yeterli Değil 23 3.1 1.4
.486 3/246 .692 Kısmen Yeterli 64 3.0 1.1
Yeterli 127 3.2 1.0
Oldukça Yeterli 36 3.2 1.3
Saplantılı Bağlanma
Yeterli Değil 23 3.4 1.4
1.969 3/246 .119 Kısmen Yeterli 64 3.3 1.0
Yeterli 127 3.1 1.2
Oldukça Yeterli 36 2.8 1.3
Tablo 28'de verilen ANOVA bulgularına göre; ekonomik durumları farklı olan
yakın ilişkilerinde sergiledikleri kayıtsız bağlanma (F(3/246)=2.228; p=.085), güvenli
bağlanma (F(3/246)=.486; p=.692) ve saplantılı bağlanma (F(3/246)=1.969; p=.119)
düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadığı görülmektedir
(p>.05).
Bulgulara göre ekonomik durumları farklı olan yakın ilişkilerinde sergiledikleri
korkulu bağlanma (F(3/246)=4.607; p=.004) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı
bir farklılık bulunduğu görülmektedir (p<.05). Buna göre ekonomik durumunu kısmen
yeterli gören annelerin yakın ilişkilerinde gösterdikleri korkulu bağlanma düzeyi,
ekonomik durumunu yeterli bulan annelere kıyasla daha yüksektir.
83
Tablo 29. Bağlanma Stillerinin Eğitim Durumu Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi
Eğitim Durumu n x̄ ss F sd 1/2 p
Korkulu Bağlanma
İlköğretim Mezunu 28 3.8 1.8
1.574 4/245 .182
Lise Mezunu 64 3.6 1.3
Ön Lisans Mezunu 31 3.6 1.4
Lisans Mezunu 99 3.3 1.2
Yüksek Lisans Mezunu 28 3.1 1.4
Kayıtsız Bağlanma
İlköğretim Mezunu 28 3.8 1.5
1.111 4/245 .352
Lise Mezunu 64 3.9 1.1
Ön Lisans Mezunu 31 4.2 1.4
Lisans Mezunu 99 4.1 1.2
Yüksek Lisans Mezunu 28 3.7 1.1
Güvenli Bağlanma
İlköğretim Mezunu 28 2.9 1.5
.639 4/245 .635
Lise Mezunu 64 3.3 1.1
Ön Lisans Mezunu 31 3.3 1.0
Lisans Mezunu 99 3.1 1.1
Yüksek Lisans Mezunu 28 3.1 0.9
Saplantılı Bağlanma
İlköğretim Mezunu 28 3.3 1.4
1.327 4/245 .261
Lise Mezunu 64 3.4 1.2
Ön Lisans Mezunu 31 3.2 1.1
Lisans Mezunu 99 3.0 1.2
Yüksek Lisans Mezunu 28 2.9 1.0
Tablo 29'da verilen ANOVA bulgularına göre; eğitim durumları farklı olan
yakın ilişkilerinde sergiledikleri korkulu bağlanma (F(4/245)=1.574; p=.182), kayıtsız
bağlanma (F(4/245)=1.111; p=.352), güvenli bağlanma (F(4/245)=.639; p=.635) ve saplantılı
bağlanma (F(4/245)=1.327; p=.261) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
farklılık bulunmadığı görülmektedir (p>.05).
84
Tablo 30. Bağlanma Stillerinin Çalışma Durumu Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Çalışma Durumu n x̄ ss F sd 1/2 p
Korkulu Bağlanma
Çalışıyor 87 3.2 1.3
2.407 2/247 .092 Ev Hanımı 111 3.6 1.4
Şuanda Çalışmıyor 52 3.6 1.3
Kayıtsız Bağlanma
Çalışıyor 87 3.9 1.2
6.529 2/247 .002 Ev Hanımı 111 3.8 1.2
Şuanda Çalışmıyor 52 4.5 1.3
Güvenli Bağlanma
Çalışıyor 87 3.3 1.1
1.128 2/247 .325 Ev Hanımı 111 3.1 1.1
Şuanda Çalışmıyor 52 3.0 1.1
Saplantılı Bağlanma
Çalışıyor 87 2.9 1.2
2.774 2/247 .064 Ev Hanımı 111 3.3 1.3
Şuanda Çalışmıyor 52 3.2 1.0
Tablo 30'da verilen ANOVA bulgularına göre; çalışan ve çalışmayan yakın
ilişkilerinde sergiledikleri korkulu bağlanma (F(2/247)=2.407; p=.092), güvenli bağlanma
(F(2/247)=1.128; p=.325) ve saplantılı bağlanma (F(2/247)=2.774; p=.064) düzeyleri
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadığı görülmektedir (p>.05).
Bulgulara göre; çalışan ve çalışmayan yakın ilişkilerinde sergiledikleri kayıtsız
bağlanma (F(2/247)=6.529; p=.002) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
farklılık bulunduğu görülmektedir (p<.05). Buna göre meslek sahibi olduğu halde şu
anda çalışmayan annelerin yakın ilişkilerinde gösterdikleri kayıtsız bağlanma düzeyi,
çalışan ve ev hanımı annelere kıyasla daha yüksektir.
85
Tablo 31. Bağlanma Stillerinin Meslek Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi
Meslek n x̄ ss F sd 1/2 p
Korkulu Bağlanma
Ev hanımı 111 3.6 1.4
2.676 2/247 .071 Sağlık Personeli/Öğretmen/Memur 89 3.5 1.2
Özel Sektör 50 3.1 1.4
Kayıtsız Bağlanma
Ev hanımı 111 3.9 1.2
1.576 2/247 .209 Sağlık Personeli/Öğretmen/Memur 89 4.2 1.1
Özel Sektör 50 3.9 1.5
Güvenli Bağlanma
Ev hanımı 111 3.2 1.1
.372 2/247 .690 Sağlık Personeli/Öğretmen/Memur 89 3.2 1.0
Özel Sektör 50 3.0 1.3
Saplantılı Bağlanma
Ev hanımı 111 3.3 1.3
2.580 2/247 .078 Sağlık Personeli/Öğretmen/Memur 89 3.1 1.2
Özel Sektör 50 2.9 1.0
Tablo 31'de verilen ANOVA bulgularına göre; farklı mesleklere sahip yakın
ilişkilerinde sergiledikleri korkulu bağlanma (F(2/247)=2.676; p=.071), kayıtsız bağlanma
(F(2/247)=1.576; p=.209), güvenli bağlanma (F(2/247)=.372; p=.690) ve saplantılı bağlanma
(F(2/247)=2.580; p=.078) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık
bulunmadığı görülmektedir (p>.05).
86
4.6 Annelerin Bağlanma Stillerinin Çocuk ve Çocuk Yetiştirme Rutinine Dair
Bilgilere Göre İncelenmesi
Tablo 32. Bağlanma Stillerinin Toplam Çocuk Sayısı Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Toplam Çocuk Sayısı n x̄ ss F sd 1/2 p
Korkulu Bağlanma
1 Çocuk 92 3.3 1.5
2.043 2/247 .132 2 Çocuk 104 3.4 1.2
3 ve 4 Çocuk 54 3.8 1.3
Kayıtsız Bağlanma
1 Çocuk 92 4.1 1.2
1.535 2/247 .218 2 Çocuk 104 3.8 1.1
3 ve 4 Çocuk 54 4.1 1.4
Güvenli Bağlanma
1 Çocuk 92 3.1 1.1
.571 2/247 .566 2 Çocuk 104 3.1 1.0
3 ve 4 Çocuk 54 3.3 1.3
Saplantılı Bağlanma
1 Çocuk 92 3.1 1.1
.965 2/247 .383 2 Çocuk 104 3.1 1.3
3 ve 4 Çocuk 54 3.3 1.2
Tablo 32'de verilen ANOVA bulgularına göre; toplam çocuk sayıları farklı olan
yakın ilişkilerinde sergiledikleri korkulu bağlanma (F(2/247)=2.043; p=.132), kayıtsız
bağlanma (F(2/247)=1.535; p=.218), güvenli bağlanma (F(2/247)=.571; p=.566) ve saplantılı
bağlanma (F(2/247)=.965; p=.383) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
farklılık bulunmadığı görülmektedir (p>.05).
87
Tablo 33. Bağlanma Stillerinin Evlilikte Çocuk Sahibi Olunan Yıl
Açısından Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Evlilikte Çocuk Sahibi Olunan Yıl n x̄ ss F sd 1/2 p
Korkulu Bağlanma
1. Yılında 80 3.6 1.3
3.123 3/246 .027 2. Yılında 100 3.5 1.3
3. Yılında 39 2.9 1.4
4. ve Sonraki Yıllarında 31 3.1 1.5
Kayıtsız Bağlanma
1. Yılında 80 4.1 1.3
2.062 3/246 .106 2. Yılında 100 4.0 1.1
3. Yılında 39 3.6 1.3
4. ve Sonraki Yıllarında 31 4.2 1.2
Güvenli Bağlanma
1. Yılında 80 3.2 1.2
.574 3/246 .632 2. Yılında 100 3.2 1.1
3. Yılında 39 3.0 1.0
4. ve Sonraki Yıllarında 31 3.0 1.1
Saplantılı Bağlanma
1. Yılında 80 3.2 1.3
1.029 3/246 .380 2. Yılında 100 3.1 1.2
3. Yılında 39 2.9 1.3
4. ve Sonraki Yıllarında 31 3.3 1.0
Tablo 33'de verilen ANOVA bulgularına göre; evliliğinin farklı yıllarında çocuk
sahibi olan yakın ilişkilerinde sergiledikleri kayıtsız bağlanma (F(3/246)=2.062; p=.106),
güvenli bağlanma (F(3/246)=.574; p=.632) ve saplantılı bağlanma (F(3/246)=1.029; p=.380)
düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadığı görülmektedir
(p>.05).
Bulgulara göre; evliliğinin farklı yıllarında çocuk sahibi olan yakın ilişkilerinde
sergiledikleri korkulu bağlanma (F(3/246)=3.123; p=.027) düzeyleri arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir farklılık bulunduğu görülmektedir (p<.05). Buna göre evliliğinin 1.
ve 2. yılında çocuk sahibi olan annelerin yakın ilişkilerinde gösterdikleri korkulu
bağlanma düzeyi, evliliğinin 3. ve sonraki yıllarında çocuk sahibi olan annelere kıyasla
daha yüksektir.
88
Tablo 34. Bağlanma Stillerinin Çocuğu Yetiştirirken Sosyal Destek Alma
Durumu Açısından Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Çocuğu Yetiştirirken Sosyal Destek Alma Durumu n x̄ ss F sd 1/2 p
Korkulu Bağlanma
Hayır 149 3.6 1.4
.894 3/246 .445 Aile-Akraba Desteği 63 3.3 1.4
Bakıcı Yardımı 20 3.3 1.5
Psikolojik destek 18 3.1 1.4
Kayıtsız Bağlanma
Hayır 149 4.0 1.2
.325 3/246 .807 Aile-Akraba Desteği 63 3.9 1.1
Bakıcı Yardımı 20 3.8 1.4
Psikolojik destek 18 4.0 1.5
Güvenli Bağlanma
Hayır 149 2.9 1.1
5.776 3/246 .001 Aile-Akraba Desteği 63 3.5 1.1
Bakıcı Yardımı 20 3.4 1.1
Psikolojik destek 18 3.7 1.3
Saplantılı Bağlanma
Hayır 149 3.1 1.2
.704 3/246 .551 Aile-Akraba Desteği 63 3.0 1.1
Bakıcı Yardımı 20 3.1 1.3
Psikolojik destek 18 3.5 1.3
Tablo 34'de verilen ANOVA bulgularına göre; çocuk yetiştirirken sosyal destek
alan ve almayan yakın ilişkilerinde sergiledikleri korkulu bağlanma (F(3/246)=.894;
p=.445), kayıtsız bağlanma (F(3/246)=.325; p=.807) ve saplantılı bağlanma (F(3/246)=.704;
p=.551) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadığı
görülmektedir (p>.05).
Bulgulara göre; çocuk yetiştirirken sosyal destek alan ve almayan yakın
ilişkilerinde sergiledikleri güvenli bağlanma (F(3/246)=5.776; p=.001) düzeyleri arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunduğu görülmektedir (p<.05). Buna göre
çocuk yetiştirirken aile-akraba desteği, bakıcı yardımı ve psikolojik destek olmak üzere
sosyal destek alan annelerin yakın ilişkilerinde sergiledikleri güvenli bağlanma düzeyi,
herhangi bir sosyal destek almayan annelere kıyasla daha yüksektir.
89
Tablo 35. Bağlanma Stillerinin Çocuğun Emzirilme Süresi Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Çocuğun Emzirilme Süresi n x̄ ss F sd 1/2 p
Korkulu Bağlanma
1-4 Ay 21 3.6 1.5
.852 5/244 .514
5-8 Ay 22 3.4 1.2
9-12 Ay 22 3.0 1.3
13-16 Ay 29 3.3 1.4
17-20 Ay 40 3.6 1.2
21 Ay Ve Üzeri 116 3.5 1.4
Kayıtsız Bağlanma
1-4 Ay 21 4.1 1.1
.759 5/244 .580
5-8 Ay 22 4.0 1.1
9-12 Ay 22 3.7 1.7
13-16 Ay 29 3.7 1.5
17-20 Ay 40 4.1 1.1
21 Ay Ve Üzeri 116 4.1 1.1
Güvenli Bağlanma
1-4 Ay 21 3.3 1.4
1.147 5/244 .336
5-8 Ay 22 3.3 1.2
9-12 Ay 22 3.0 1.2
13-16 Ay 29 2.7 0.8
17-20 Ay 40 3.3 1.0
21 Ay Ve Üzeri 116 3.2 1.1
Saplantılı Bağlanma
1-4 Ay 21 3.2 1.1
.337 5/244 .890
5-8 Ay 22 3.3 1.3
9-12 Ay 22 3.3 1.2
13-16 Ay 29 3.2 1.4
17-20 Ay 40 3.0 1.1
21 Ay Ve Üzeri 116 3.1 1.2
Tablo 35'de verilen ANOVA bulgularına göre; farklı süreler boyunca çocuklarını
emziren yakın ilişkilerinde sergiledikleri korkulu bağlanma (F(5/244)=.852; p=.514),
kayıtsız bağlanma (F(5/244)=.759; p=.580), güvenli bağlanma (F(5/244)=1.147; p=.336) ve
saplantılı bağlanma (F(5/244)=.337; p=.890) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı
bir farklılık bulunmadığı görülmektedir (p>.05).
90
4.7 Annelerin Bağlanma Stillerinin Ebeveynlere ve Çocukluk Dönemine Dair
Bilgilere Göre İncelenmesi
Tablo 36. Bağlanma Stillerinin Kardeş Sayısı Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi
Kardeş Sayısı n x̄ ss F sd 1/2 p
Korkulu Bağlanma
1 Kardeş 48 3.3 1.4
.669 4/245 .614
2 Kardeş 79 3.5 1.5
3 Kardeş 59 3.6 1.2
4 Kardeş 33 3.2 1.0
5 ve Üzeri 31 3.5 1.5
Kayıtsız Bağlanma
1 Kardeş 48 3.9 1.1
.895 4/245 .467
2 Kardeş 79 4.0 1.1
3 Kardeş 59 4.2 1.4
4 Kardeş 33 4.1 1.3
5 ve Üzeri 31 3.7 1.5
Güvenli Bağlanma
1 Kardeş 48 3.1 1.0
4.246 4/245 .002
2 Kardeş 79 3.2 1.0
3 Kardeş 59 3.5 1.3
4 Kardeş 33 2.9 0.9
5 ve Üzeri 31 2.6 1.2
Saplantılı Bağlanma
1 Kardeş 48 2.9 1.1
1.755 4/245 .139
2 Kardeş 79 3.2 1.2
3 Kardeş 59 3.4 1.2
4 Kardeş 33 2.9 1.2
5 ve Üzeri 31 3.0 1.4
Tablo 36'da verilen ANOVA bulgularına göre; kardeş sayıları farklı olan yakın
ilişkilerinde sergiledikleri korkulu bağlanma (F(4/245)=.669; p=.614), kayıtsız bağlanma
(F(4/245)=.895; p=.467) ve saplantılı bağlanma (F(4/245)=1.755; p=.139) düzeyleri arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadığı görülmektedir (p>.05).
Bulgulara göre; kardeş sayıları farklı olan yakın ilişkilerinde sergiledikleri
güvenli bağlanma (F(4/245)=4.246; p=.002) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı
bir farklılık bulunduğu görülmektedir (p<.05). Buna göre 3 kardeş sahibi olan annelerin
yakın ilişkilerinde sergiledikleri güvenli bağlanma düzeyi, 4 ve üzeri sayıda kardeşi
olan annelere kıyasla daha yüksektir.
91
Tablo 37. Bağlanma Stillerinin Ailenin Çocukları Arasındaki Sıra
Açısından Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Ailenin Çocukları Arasındaki Sıra n x̄ ss F sd 1/2 p
Korkulu Bağlanma
İlk Çocuk 103 3.2 1.3
3.160 3/246 .025 İkinci Çocuk 83 3.6 1.4
Üçüncü Çocuk 29 4.0 1.3
Dördüncü ve Üzeri Sıradaki Çocuk 35 3.3 1.3
Kayıtsız Bağlanma
İlk Çocuk 103 3.8 1.1
7.940 3/246 .000 İkinci Çocuk 83 4.3 1.1
Üçüncü Çocuk 29 4.5 1.3
Dördüncü ve Üzeri Sıradaki Çocuk 35 3.5 1.3
Güvenli Bağlanma
İlk Çocuk 103 3.2 1.2
1.727 3/246 .162 İkinci Çocuk 83 3.2 1.0
Üçüncü Çocuk 29 3.3 1.1
Dördüncü ve Üzeri Sıradaki Çocuk 35 2.8 1.2
Saplantılı Bağlanma
İlk Çocuk 103 2.9 1.0
5.836 3/246 .001 İkinci Çocuk 83 3.5 1.3
Üçüncü Çocuk 29 3.4 1.3
Dördüncü ve Üzeri Sıradaki Çocuk 35 2.7 1.1
Tablo 37'de verilen ANOVA bulgularına göre; kardeşleri arasındaki sırası farklı
olan yakın ilişkilerinde sergiledikleri güvenli bağlanma (F(3/246)=1.727; p=.162)
düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadığı görülmektedir
(p>.05).
Bulgulara göre; kardeşleri arasındaki sırası farklı olan yakın ilişkilerinde
sergiledikleri korkulu bağlanma (F(3/246)=3.160; p=.025), kayıtsız bağlanma
(F(3/246)=7.940; p=.000) ve saplantılı bağlanma (F(3/246)=5.836; p=.001) düzeyleri
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunduğu görülmektedir (p<.05). Buna
göre ailesinin 2. ve 3. çocuğu olan annelerin yakın ilişkilerinde sergiledikleri korkulu,
kayıtsız ve saplantılı bağlanma düzeyi, diğer annelere kıyasla daha yüksektir.
92
Tablo 38. Bağlanma Stillerinin Anne Eğitim Durumu Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Anne Eğitim Durumu n x̄ ss F sd 1/2 p
Korkulu Bağlanma
Okuma Yazma Yok 38 3.7 1.5
.534 2/247 .587 İlköğretim Mezunu 170 3.4 1.3
Lise ve Üzeri 42 3.4 1.6
Kayıtsız Bağlanma
Okuma Yazma Yok 38 4.1 1.5
.206 2/247 .814 İlköğretim Mezunu 170 4.0 1.2
Lise ve Üzeri 42 3.9 1.2
Güvenli Bağlanma
Okuma Yazma Yok 38 2.9 1.2
2.225 2/247 .110 İlköğretim Mezunu 170 3.2 1.2
Lise ve Üzeri 42 2.9 0.9
Saplantılı Bağlanma
Okuma Yazma Yok 38 3.3 1.3
1.929 2/247 .148 İlköğretim Mezunu 170 3.2 1.2
Lise ve Üzeri 42 2.8 1.2
Tablo 38'de verilen ANOVA bulgularına göre; kendi annelerinin eğitim
düzeyleri farklı olan yakın ilişkilerinde sergiledikleri korkulu bağlanma (F(2/247)=.534;
p=.587), kayıtsız bağlanma (F(2/247)=.206; p=.814), güvenli bağlanma (F(2/247)=2.225;
p=.110) ve saplantılı bağlanma (F(2/247)=1.929; p=.148) düzeyleri arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir farklılık bulunmadığı görülmektedir (p>.05).
Tablo 39. Bağlanma Stillerinin Anne Mesleği Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi
Anne Mesleği n x̄ ss t sd p
Korkulu Bağlanma Ev Hanımı 205 3.5 1.4
.400 248 .690 Meslek Sahibi 45 3.4 1.4
Kayıtsız Bağlanma Ev Hanımı 205 4.0 1.2
.217 248 .828 Meslek Sahibi 45 4.0 1.1
Güvenli Bağlanma Ev Hanımı 205 3.2 1.1
.409 248 .683 Meslek Sahibi 45 3.1 1.0
Saplantılı Bağlanma Ev Hanımı 205 3.2 1.2
1.018 248 .310 Meslek Sahibi 45 3.0 1.1
Tablo 39’da verilen Bağımsız Örneklem T-Testi bulgularına göre; kendi
annelerinin meslekleri farklı olan yakın ilişkilerinde sergiledikleri korkulu bağlanma
(t(248)=.400; p=.690), kayıtsız bağlanma (t(248)=.217; p=.828), güvenli bağlanma
93
(t(248)=.409; p=.683) ve saplantılı bağlanma (t(248)=1.018; p=.310) düzeyleri arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadığı görülmektedir (p>.05).
Tablo 40. Bağlanma Stillerinin Baba Eğitim Durumu Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Baba Eğitim Durumu n x̄ ss F sd 1/2 p
Korkulu Bağlanma
İlköğretim Mezunu 145 3.6 1.4
1.038 2/247 .356 Lise Mezunu 65 3.3 1.4
Lisans ve Üzeri 40 3.3 1.3
Kayıtsız Bağlanma
İlköğretim Mezunu 145 4.0 1.2
.227 2/247 .797 Lise Mezunu 65 4.1 1.2
Lisans ve Üzeri 40 3.9 1.2
Güvenli Bağlanma
İlköğretim Mezunu 145 3.0 1.0
8.139 2/247 .000 Lise Mezunu 65 3.6 1.3
Lisans ve Üzeri 40 3.1 1.1
Saplantılı Bağlanma
İlköğretim Mezunu 145 3.2 1.2
.413 2/247 .662 Lise Mezunu 65 3.2 1.2
Lisans ve Üzeri 40 3.0 1.2
Tablo 40'da verilen ANOVA bulgularına göre; kendi babalarının eğitim
düzeyleri farklı olan yakın ilişkilerinde sergiledikleri korkulu bağlanma (F(2/247)=1.038;
p=.356), kayıtsız bağlanma (F(2/247)=.227; p=.797) ve saplantılı bağlanma (F(2/247)=.413;
p=.662) düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadığı
görülmektedir (p>.05).
Bulgulara göre; kendi babalarının eğitim düzeyleri farklı olan yakın ilişkilerinde
sergiledikleri güvenli bağlanma (F(2/247)=8.139; p=.000) düzeyleri arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir farklılık bulunduğu görülmektedir (p<.05). Buna göre kendi babası
lise mezunu olan annelerin yakın ilişkilerinde sergiledikleri güvenli bağlanma düzeyi,
diğer annelere kıyasla daha yüksektir.
94
Tablo 41. Bağlanma Stillerinin Baba Mesleği Açısından Farklılaşmasının
Değerlendirilmesi
Baba Mesleği n x̄ ss F sd 1/2 p
Korkulu Bağlanma
Emekli 52 3.5 1.1
3.617 4/245 .007
Esnaf 58 3.7 1.3
Memur 45 2.8 1.2
Serbest Meslek 62 3.5 1.6
İşçi 33 3.8 1.4
Kayıtsız Bağlanma
Emekli 52 4.0 1.1
2.250 4/245 .064
Esnaf 58 4.0 1.1
Memur 45 3.6 1.2
Serbest Meslek 62 4.0 1.3
İşçi 33 4.5 1.4
Güvenli Bağlanma
Emekli 52 3.3 1.1
5.988 4/245 .000
Esnaf 58 2.9 1.0
Memur 45 3.7 1.1
Serbest Meslek 62 2.8 1.0
İşçi 33 3.3 1.4
Saplantılı Bağlanma
Emekli 52 3.1 1.2
3.666 4/245 .006
Esnaf 58 3.2 1.3
Memur 45 2.9 1.0
Serbest Meslek 62 3.0 1.2
İşçi 33 3.8 1.0
Tablo 41'de verilen ANOVA bulgularına göre; kendi babalarının meslekleri
farklı olan yakın ilişkilerinde sergiledikleri kayıtsız bağlanma (F(4/245)=2.250; p=.064)
düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadığı görülmektedir
(p>.05).
Bulgulara göre; kendi babalarının meslekleri farklı olan yakın ilişkilerinde
sergiledikleri korkulu bağlanma (F(4/245)=3.617; p=.007), güvenli bağlanma
(F(4/245)=5.988; p=.000) ve saplantılı bağlanma (F(4/245)=3.666; p=.006) düzeyleri
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunduğu görülmektedir (p<.05). Buna
göre kendi babası işçi olan annelerin yakın ilişkilerinde sergiledikleri korkulu ve
saplantılı bağlanma düzeyi, diğer annelere kıyasla daha yüksektir. Kendi babası memur
olan annelerin yakın ilişkilerinde sergiledikleri güvenli bağlanma düzeyi, diğer annelere
kıyasla daha yüksektir.
95
Tablo 42. Bağlanma Stillerinin Çocukken Emzirilme Süresi Açısından
Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Çocukken Emzirilme Süresi n x̄ ss F sd 1/2 p
Korkulu Bağlanma
1-4 Ay 69 3.5 1.5
.715 5/244 .612
5-8 Ay 46 3.6 1.2
9-12 Ay 41 3.1 1.1
13-16 Ay 26 3.4 1.5
17-20 Ay 27 3.6 1.6
21 Ay Ve Üzeri 41 3.4 1.4
Kayıtsız Bağlanma
1-4 Ay 69 3.7 1.2
1.615 5/244 .157
5-8 Ay 46 4.3 1.2
9-12 Ay 41 4.2 1.1
13-16 Ay 26 3.9 1.4
17-20 Ay 27 3.8 1.2
21 Ay Ve Üzeri 41 4.0 1.3
Güvenli Bağlanma
1-4 Ay 69 3.1 1.3
.872 5/244 .500
5-8 Ay 46 3.2 0.9
9-12 Ay 41 3.1 0.9
13-16 Ay 26 3.4 1.3
17-20 Ay 27 2.9 1.0
21 Ay Ve Üzeri 41 3.3 1.2
Saplantılı Bağlanma
1-4 Ay 69 3.1 1.2
1.115 5/244 .353
5-8 Ay 46 3.3 1.2
9-12 Ay 41 2.8 1.0
13-16 Ay 26 3.3 1.3
17-20 Ay 27 3.1 1.3
21 Ay Ve Üzeri 41 3.2 1.2
Tablo 42'de verilen ANOVA bulgularına göre; çocukken kendi anneleri
tarafından farklı süreler boyunca emzirilen yakın ilişkilerinde sergiledikleri korkulu
bağlanma (F(5/244)=.715; p=.612), kayıtsız bağlanma (F(5/244)=1.615; p=.157), güvenli
bağlanma (F(5/244)=.872; p=.500) ve saplantılı bağlanma (F(5/244)=1.115; p=.353)
düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadığı görülmektedir
(p>.05).
96
Tablo 43. Bağlanma Stillerinin Çocukluk Döneminde Annenin Çalışma
Durumu Açısından Farklılaşmasının Değerlendirilmesi
Çocukluk Döneminde Annenin Çalışma Durumu n x̄ ss t sd p
Korkulu Bağlanma Çalışmıyordu 217 3.4 1.4
-.688 248 .492 Çalışıyordu 33 3.6 1.3
Kayıtsız Bağlanma Çalışmıyordu 217 4.0 1.2
.406 248 .685 Çalışıyordu 33 3.9 1.2
Güvenli Bağlanma Çalışmıyordu 217 3.2 1.1
.472 248 .637 Çalışıyordu 33 3.1 1.1
Saplantılı Bağlanma Çalışmıyordu 217 3.2 1.2
.865 248 .388 Çalışıyordu 33 3.0 1.0
Tablo 43'de verilen Bağımsız Örneklem T-Testi bulgularına göre; çocukluk
döneminde annesi çalışan ve çalışmayan yakın ilişkilerinde sergiledikleri korkulu
bağlanma (t(248)=-.688; p=.492), kayıtsız bağlanma (t(248)=.406; p=.685), güvenli
bağlanma (t(248)=.472; p=.637) ve saplantılı bağlanma (t(248)=.865; p=.388) düzeyleri
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadığı görülmektedir (p>.05).
97
5 SONUÇ
Çalışmada annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri otoriter tutum ile
koruyucu tutum, izin verici tutum, korkulu bağlanma, güvenli bağlanma ve saplantılı
bağlanma arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunduğu belirlenmiştir.
Çalışmada annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri koruyucu tutum ile
korkulu bağlanma ve saplantılı bağlanma arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki
bulunduğu belirlenmiştir.
Araştırma sonucunda annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri
demokratik tutumun yaşa, ekonomik durum algısına, evlilikte çocuk sahibi olunan yıla,
çocuğu yetiştirirken sosyal destek alma durumuna, çocuğun emzirilme süresine, kardeş
sayısına, kendi ailesinin çocukları arasındaki sırasına, anne eğitim durumuna, anne
mesleğine, baba eğitim durumuna, baba mesleğine, çocukken emzirilme süresine ve
çocukluk döneminde annenin çalışma durumuna göre farklılık göstermez iken toplam
çocuk sayısına, evlenme yaşına, çalışma durumuna, mesleğe ve eğitim durumuna göre
farklılık gösterdiği belirlenmiştir.
Araştırma sonucunda annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri otoriter
tutumun çocuğun emzirilme süresine, ailenin çocukları arasındaki sıraya, evlenme
yaşına, çocukken emzirilme süresine, çocukluk döneminde annenin çalışma durumuna,
evlilikte çocuk sahibi olunan yıla ve yaşına göre farklılık göstermez iken anne
mesleğine, toplam çocuk sayısına, çocuğu yetiştirirken sosyal destek alma durumuna,
kardeş sayısına, anne eğitim durumuna, baba eğitim durumuna, baba mesleğine,
mesleğe, ekonomik durumla ilgili algıya, eğitim durumuna ve çalışma durumuna göre
farklılık gösterdiği belirlenmiştir.
Araştırma sonucunda annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri koruyucu
tutumun mesleğe, çalışma durumuna, yaşına, çocuğu yetiştirirken sosyal destek alma
durumuna, kardeş sayısına, anne mesleğine, toplam çocuk sayısına, çocukken emzirilme
süresine, evlilikte çocuk sahibi olunan yıla, anne eğitim durumuna, çocukluk döneminde
98
annenin çalışma durumuna, baba eğitim durumuna, çocuğun emzirilme süresine ve
ailenin çocukları arasındaki sıraya göre farklılık göstermez iken eğitim durumuna,
evlenme yaşına, baba mesleğine ve ekonomik durumla ilgili algıya göre farklılık
gösterdiği belirlenmiştir.
Araştırma sonucunda annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri izin verici
tutumun çalışma durumuna, çocuğun emzirilme süresine, kardeş sayısına, anne eğitim
durumuna, baba eğitim durumuna, ailenin çocukları arasındaki sıraya, çocukluk
döneminde annenin çalışma durumuna, çocukken emzirilme süresine, eğitim durumuna,
evlenme yaşına, mesleğe, evlilikte çocuk sahibi olunan yıla, ekonomik durumla ilgili
algıya, yaşına, anne mesleğine ve toplam çocuk sayısına göre farklılık göstermez iken
çocuğu yetiştirirken sosyal destek alma durumuna ve baba mesleğine göre farklılık
gösterdiği belirlenmiştir.
Araştırma sonucunda annelerin yakın ilişkilerinde gösterdikleri korkulu
bağlanma stilinin mesleğe, çalışma durumuna, toplam çocuk sayısına, eğitim durumuna,
baba eğitim durumuna, çocuğu yetiştirirken sosyal destek alma durumuna, evlenme
yaşına, çocukluk döneminde annenin çalışma durumuna, çocuğun emzirilme süresine,
yaşına, anne eğitim durumuna, çocukken emzirilme süresine, kardeş sayısına ve anne
mesleğine göre farklılık göstermez iken ekonomik durumla ilgili algıya, baba
mesleğine, ailenin çocukları arasındaki sıraya ve evlilikte çocuk sahibi olunan yıla göre
farklılık gösterdiği belirlenmiştir.
Araştırma sonucunda annelerin yakın ilişkilerinde gösterdikleri kayıtsız
bağlanma stilinin baba mesleğine, ekonomik durumla ilgili algıya, evlilikte çocuk sahibi
olunan yıla, çocukken emzirilme süresine, mesleğe, toplam çocuk sayısına, eğitim
durumuna, kardeş sayısına, evlenme yaşına, çocuğun emzirilme süresine, çocukluk
döneminde annenin çalışma durumuna, baba eğitim durumuna, çocuğu yetiştirirken
sosyal destek alma durumuna, anne eğitim durumuna, anne mesleğine ve yaşına göre
farklılık göstermez iken ailenin çocukları arasındaki sıraya ve çalışma durumuna göre
farklılık gösterdiği belirlenmiştir.
99
Araştırma sonucunda annelerin yakın ilişkilerinde gösterdikleri saplantılı
bağlanma stilinin çalışma durumuna, mesleğe, ekonomik durumla ilgili algıya, kardeş
sayısına, anne eğitim durumuna, eğitim durumuna, anne mesleğine, çocukken emzirilme
süresine, evlilikte çocuk sahibi olunan yıla, toplam çocuk sayısına, çocukluk döneminde
annenin çalışma durumuna, yaşına, evlenme yaşına, çocuğu yetiştirirken sosyal destek
alma durumuna, baba eğitim durumuna ve çocuğun emzirilme süresine göre farklılık
göstermez iken ailenin çocukları arasındaki sıraya ve baba mesleğine göre farklılık
gösterdiği belirlenmiştir.
Bulgulara göre 24 yaş ve üzeri annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri
demokratik tutum düzeyinin, 18-23 yaş arasında evlenen annelere kıyasla daha yüksek
olduğu belirlenmiştir. Buna ek olarak 18-23 yaş arasında evlenen annelerin çocuklarını
yetiştirirken sergiledikleri koruyucu tutum düzeyinin, 24 yaş ve üzeri annelere kıyasla
daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
Bulgulara göre ekonomik durumun yeterli olmadığını düşünen annelerin
çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri demokratik tutum düzeyinin, ekonomik
durumunu daha yeterli bulan annelere kıyasla daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
Bulgulara göre yüksek lisans mezunu annelerin çocuklarını yetiştirirken
sergiledikleri demokratik tutum düzeyinin, eğitim düzeyi, daha düşük olan annelere
kıyasla daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Lise ve önlisans mezunu olan annelerin
çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri otoriter tutum düzeyinin, eğitim düzeyi, daha
yüksek olan annelere kıyasla daha yüksek olduğu belirlenmiştir. İlköğretim mezunu
annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri koruyucu tutum düzeyinin, eğitim
düzeyinin, daha yüksek olan annelere kıyasla daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
Bulgulara göre çalışan annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri
demokratik tutum düzeyinin, ev hanımı ve şu anda çalışmayan annelere kıyasla daha
yüksek olduğu belirlenmiştir. Buna ev hanımı olan annelerin çocuklarını yetiştirirken
sergiledikleri otoriter tutum düzeyinin, diğer annelere kıyasla daha yüksek olduğu
belirlenmiştir.
100
Bulgulara göre meslek sahibi annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri
demokratik tutum düzeyinin, ev hanımı annelere kıyasla daha yüksek olduğu
belirlenmiştir. Buna ev hanımı olan annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri
otoriter tutum düzeyinin, meslek sahibi annelere kıyasla daha yüksek olduğu
belirlenmiştir.
Bulgulara göre tek çocuk sahibi annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri
demokratik tutum düzeyinin, 2 ve daha üzeri sayıda çocuk sahibi olan annelere kıyasla
daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Buna 2 ve daha üzeri sayıda çocuk sahibi olan
annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri otoriter tutum düzeyinin, tek çocuk
sahibi annelere kıyasla daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
Bulgulara göre çocuklarını yetiştirirken destek almayan annelerin çocuklarını
yetiştirirken sergiledikleri otoriter tutum düzeyinin, bakıcı yardımı alan annelere kıyasla
daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Çocuklarını yetiştirirken psikolojik destek alan
annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri izin verici tutum düzeyinin, diğer
annelere kıyasla daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
Bulgulara göre 2 ve üzeri sayıda kardeşe sahip annelerin çocuklarını yetiştirirken
sergiledikleri otoriter tutum düzeyinin, 1 kardeşi olan annelere kıyasla daha yüksek
olduğu belirlenmiştir.
Bulgulara göre kendi annesinin okuma yazması olmayan ve ilköğretim mezunu
olan annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri otoriter tutum düzeyinin, kendi
annesi lise ve üzeri eğitim kurumlarından mezun olan annelere kıyasla daha yüksek
olduğu belirlenmiştir.
Bulgulara göre kendi annesi ev hanımı olan annelerin çocuklarını yetiştirirken
sergiledikleri otoriter tutum düzeyinin, kendi meslek sahibi olan annelere kıyasla daha
yüksek olduğu belirlenmiştir.
101
Bulgulara göre kendi babasının okuma yazması olmayan ve ilköğretim mezunu
olan annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri otoriter tutum düzeyinin, kendi
babası lise ve üzeri eğitim kurumlarından mezun olan annelere kıyasla daha yüksek
olduğu belirlenmiştir.
Bulgulara göre kendi babası işçi olan annelerin çocuklarını yetiştirirken
sergiledikleri otoriter ve koruyucu tutum düzeyinin, diğer annelere kıyasla daha yüksek
olduğu belirlenmiştir. Kendi babası memur olan annelerin çocuklarını yetiştirirken
sergiledikleri izin verici tutum düzeyinin, diğer annelere kıyasla daha yüksek olduğu
belirlenmiştir.
Bulgulara göre ekonomik durumunu kısmen yeterli gören annelerin yakın
ilişkilerinde gösterdikleri korkulu bağlanma düzeyinin, ekonomik durumunu yeterli
bulan annelere kıyasla daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
Bulgulara göre meslek sahibi olduğu halde şu anda çalışmayan annelerin yakın
ilişkilerinde gösterdikleri kayıtsız bağlanma düzeyinin, çalışan ve ev hanımı annelere
kıyasla daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
Bulgulara göre evliliğinin 1. ve 2. yılında çocuk sahibi olan annelerin yakın
ilişkilerinde gösterdikleri korkulu bağlanma düzeyinin, evliliğinin 3. ve sonraki
yıllarında çocuk sahibi olan annelere kıyasla daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
Bulgulara göre çocuk yetiştirirken aile-akraba desteği, bakıcı yardımı ve
psikolojik destek olmak üzere sosyal destek alan annelerin yakın ilişkilerinde
sergiledikleri güvenli bağlanma düzeyinin, herhangi bir sosyal destek almayan annelere
kıyasla daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
Bulgulara göre 3 kardeş sahibi olan annelerin yakın ilişkilerinde sergiledikleri
güvenli bağlanma düzeyinin, 4 ve üzeri sayıda kardeşi olan annelere kıyasla daha
yüksek olduğu belirlenmiştir.
102
Bulgulara göre ailesinin 2. ve 3. çocuğu olan annelerin yakın ilişkilerinde
sergiledikleri korkulu, kayıtsız ve saplantılı bağlanma düzeyinin, diğer annelere kıyasla
daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
Bulgulara göre kendi babası lise mezunu olan annelerin yakın ilişkilerinde
sergiledikleri güvenli bağlanma düzeyinin, diğer annelere kıyasla daha yüksek olduğu
belirlenmiştir.
Bulgulara göre kendi babası işçi olan annelerin yakın ilişkilerinde sergiledikleri
korkulu ve saplantılı bağlanma düzeyinin, diğer annelere kıyasla daha yüksek olduğu
belirlenmiştir. Kendi babası memur olan annelerin yakın ilişkilerinde sergiledikleri
güvenli bağlanma düzeyinin, diğer annelere kıyasla daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
Ekonomik durumunu yeterli bulan annelerin arasında güvenli bağlanma stilini
gösteren bireylerin, ekonomik durumunu yeterli bulmayan bireylerde saplantılı
bağlanma stilini gösteren bireylerin daha fazla olduğu belirlenmiştir.
Meslek sahibi olduğu halde şuanda çalışmayan annelerin arasında kayıtsız
bağlanma stilini gösteren bireylerin daha fazla olduğu belirlenmiştir.
Çocuğunu yetiştirirken herhangi bir sosyal destek almayan ve aile-akrabadan
yardım alan annelerin arasında kayıtsız bağlanma stilini gösteren bireylerin daha fazla
olduğu belirlenmiştir. Çocuğunu yetiştirirken herhangi bir psikolojik destek alan
annelerin arasında güvenli bağlanma stilini gösteren bireylerin daha fazla olduğu
belirlenmiştir.
Çocuğunu 1-4 ay arasında emziren annelerin arasında korkulu bağlanma stilini
gösteren bireylerin daha fazla olduğu belirlenmiştir.
Babası lise mezunu olan annelerin arasında güvenli bağlanma stilini gösteren
bireylerin daha fazla olduğu belirlenmiştir.
103
Babası memur olan annelerin arasında güvenli bağlanma stilini gösteren
bireylerin daha fazla olduğu belirlenmiştir.
104
5.1 TARTIŞMA
Ebeveynlerin birbiri arasındaki ilişkilerindeki olumlu ve olumsuz durumlar
çocuklarına yansımaktadır. Aile yapılarında her ne kadar tüm bireyler çocuklara bakım
verse de günümüzde çoğunlukla anneler çocuklar ile zaman geçirmektedir. Bu durumda
annelerin yakın ilişkilerindeki tutumu çocuklarına olan yaklaşımlarını
etkileyebilmektedir. Çeşitli çalışmalarda göre evlilikte kadın ve erkek birey arasındaki
uyumun, anneler ile çocuklar arasındaki olumsuz ilişkiyi etkilediği (Yüceol, 2016),
kaçınmacı bağlanma stiline sahip annelerin çocuklarına karşı demokratik tutumlarının
azaldığı (Güner, 2011) belirlenmiştir. Bu bağlamda annelerin çocuk yetiştirme
tutumlarında, yakın ilişkilerinde sahip oldukları bağlanma stilinin bir etkisi olması
mümkündür. Araştırmada annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri ebeveynlik
tutumları ile bağlanma stilleri arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığını belirlemektir.
Bu bölümde çalışmada elde edilen bulgular diğer çalışmaların bulguları ile
karşılaştırmalı olarak incelenmiştir.
Çalışmada annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri demokratik tutum ile
otoriter tutum arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki bulunduğu belirlenmiştir. Benzer
şekilde Halıcıoğlu (2004) tarafından annelerin empatik beceri düzeyleri ile çocuk
yetiştirme tutumları arasındaki ilişkinin incelenmesi üzerine Ankara ilinde 532 annenin
katılımı ile yapılan çalışmada da, demokratik tutum ile disiplinli tutum arasında anlamlı
bir ilişkinin olduğu belirlenmiştir.
Araştırma sonucunda annelerin çocuklarını yetiştirmede sergiledikleri otoriter ve
koruyucu tutumun ekonomik duruma göre farklılaştığı belirlenmiştir. Buna göre eğitim
düzeyi düşük olan annelerin gösterdikleri otoriter ve koruyucu tutum daha yüksektir.
Benzer şekilde Uçmaz Halıcıoğlu (2004) tarafından yapılan çalışmaya göre de alt gelir
grubundaki anneler çocuklarına karşı daha fazla otoriter ve koruyucu tutum
göstermektedirler. Bu çalışmadan farklı olarak Şanlı (2007) yapılan araştırmada
annelerin otoriter ve koruyucu tutumlarının ekonomik duruma göre farklılaşmadığı
belirlenmiştir.
105
Bulgulara göre 18-23 yaş arasında evlenen annelerin çocuklarını yetiştirirken
sergiledikleri koruyucu tutum düzeyinin, 24 yaş ve üzeri annelere kıyasla daha yüksek
olduğu belirlenmiştir. İlişkilendirilebilir olarak Ayyıldız (2005) tarafından 382 annenin
katılımı ile Zonguldak il merkezinde 0-6 yaş çocuğu olan annelerin çocuk yetiştirme
tutumları üzerine yapılan çalışmada 24 yaş altındaki annelerin koruyucu tutum
sergileme düzeylerinin daha ileri yaşlardaki annelere kıyasla daha yüksek olduğu
belirlenmiştir.
Bulgulara göre yüksek lisans mezunu annelerin çocuklarını yetiştirirken
sergiledikleri demokratik tutum düzeyinin, eğitim düzeyinin, daha düşük olan annelere
kıyasla daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Benzer şekilde Mızrakçı (1994) tarafından
yapılan çalışmada üniversite mezunu annelerin çocuklarına karşı sergiledikleri
demokratik (yetkin) tutumun, eğitim düzeyi daha düşük annelere kıyasla daha yüksek
olduğu belirlenmiştir. Ayyıldız (2005) tarafından yapılan çalışmada da üniversite
mezunu annelerin demokratik tutumunun, eğitim düzeyleri daha düşük annelere kıyasla
daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Çalışmada lise ve önlisans mezunu olan annelerin
çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri otoriter tutum düzeyinin, eğitim düzeyi daha
yüksek olan annelere kıyasla daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Benzer şekilde
Mızrakçı (1994) tarafından yapılan çalışmada ilkokul mezunu annelerin çocuklarına
karşı sergiledikleri otoriter tutumun, eğitim düzeyi daha yüksek olan annelere kıyasla
daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Destekleyici nitelikte Ayyıldız (2005) tarafından
yapılan çalışmada eğitim düzeyi düşük olan annelerde otoriter tutumun, eğitim düzeyi
daha yüksek annelere kıyasla daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Çalışmada ilköğretim
mezunu annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri koruyucu tutum düzeyinin,
eğitim düzeyinin, daha yüksek olan annelere kıyasla daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
Benzer nitelikte Ayyıldız (2005) tarafından yapılan araştırmada eğitim düzeyi düşük
olan annelerde koruyucu tutumun, eğitim düzeyi daha yüksek annelere kıyasla daha
yüksek olduğu belirlenmiştir. Şanlı (2007) tarafından İzmir ili Buca ilçesinde
anaokullarında okumakta olan 390 öğrencinin annesi olan bireylerle yapılan araştırmada
da ilköğretim ve lise mezunu annelerin gösterdikleri koruyucu tutumun, üniversite
mezunu annelere kıyasla daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
106
Bulgulara göre çalışan annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri
demokratik tutum düzeyinin, ev hanımı ve şu anda çalışmayan annelere kıyasla daha
yüksek olduğu belirlenmiştir. Bu bulgularla uyumlu olarak Şentürk (2007) tarafından
yapılan 5–6 yaş çocukların çalışan ve çalışmayan annelerinin çocuk yetiştirme tutumları
üzerine yapılan çalışmada, çalışan annelerin gösterdikleri demokratik tutum düzeyinin,
çalışmayan annelere kıyasla daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Buna ek olarak ev
hanımı olan annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri otoriter tutum düzeyinin,
diğer annelere kıyasla daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Bulguları destekler nitelikte
olarak Ayyıldız (2005) tarafından düzenlenen araştırmada çalışmayan annelerin
çocuklarına karşı gösterdikleri otoriter tutum düzeyinin, çalışan annelere kıyasla daha
yüksek olduğu belirlenmiştir. Şanlı (2007) tarafından yapılan araştırmada da çalışmayan
annelerin çocuklarına gösterdikleri otoriter tutumun, çalışan annelere kıyasla daha
yüksek olduğu belirlenmiştir. Sarı (2017) tarafından yapılan çalışmada işçi ve ev hanımı
olan annelerin otoriter tutum düzeylerinin, diğer annelere kıyasla daha yüksek olduğu
belirlenmiştir.
Bulgulara göre 2 ve daha üzeri sayıda çocuk sahibi olan annelerin çocuklarını
yetiştirirken sergiledikleri otoriter tutum düzeyinin, tek çocuk sahibi annelere kıyasla
daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Bulguları destekler nitelikte olarak Ayyıldız (2005)
tarafından düzenlenen araştırmada da 2 ve daha üzeri sayıda çocuk sahibi olan annelerin
otoriter tutum düzeyinin, tek çocuk sahibi annelere kıyasla daha yüksek olduğu
belirlenmiştir. Sarı (2017) tarafından anasınıfına devam eden 5-6 yaş grubu çocukların,
annelerinin çocuk yetiştirme tutumlarının, çocuğun sosyal uyum ve becerilerine
etkisinin incelenmesi üzerine Ankara ilinde yaşamakta olan 700 anne ile yapılan
çalışmada, 2 ve daha üzeri çocuk sahibi annelerin otoriter tutumunun, tek çocuk sahibi
annelere kıyasla daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
Güner (2011) tarafından 4-6 yaş aralığında 65 çocuk ve anneleri ile yapılan
çalışmada annelerde kaçınmacı bağlanma ile demokratik bağlanma arasında negatif
yönde bir ilişki olduğu bulunmuştur. Bu araştırmada otoriter tutum ile demokratik tutum
arasında negatif bir ilişki olduğu ve otoriter tutum ile korkulu bağlanma, güvenli
bağlanma ve saplantılı bağlanma arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunduğu
belirlenmiştir.
107
5.2 ÖNERİLER
Araştırmada bağlanma stillerine yönelik uygulanan ölçekte düşük iç tutarlılık
olduğu gözlenmiştir. İlişki Ölçeklerin faktörel yapısının daha güncel bir çalışmada
tekrar incelenmesi önerilmektedir.
Bu çalışmada ve Şentürk (2007) tarafından yapılan çalışmada uyumlu olarak
çalışan annelerin çocuklarını yetiştirirken sergiledikleri demokratik tutum düzeyinin,
çalışmayan annelere kıyasla daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Bireylerin ekonomik
özgürlüğünün ruh hallerinde ve etrafındaki bireylere gösterdikleri davranışlar üzerinde
etkili olduğu pek çok çalışmada tespit edilmiştir. Sarı (2017) tarafından yapılan
çalışmada çocuğuna karşı demokratik tutum gösteren annelerin çocuklarının sosyal
uyum düzeylerinin yükseldiği, otoriter tutum gösteren annelerin çocuklarının ise sosyal
uyumsuzluk düzeylerinin yükseldiği saptanmıştır. Bu durumda demokratik tutumun
olumlu çıktıları göz önünde bulundurularak, devlet ve ilgili kurumlarca kadınların
ekonomik özgürlüğünün arttırılması ve çocuklarına bakım verirken çalışma
imkânlarının iyileştirilmesi üzerine çalışmalar yapılması önerilmektedir.
İlaslan (2009) tarafından anneleri güvenli bağlanan çocukların da güvenli
bağlanma stili gösterdikleri, anneleri saplantılı ve korkulu bağlanan çocukların ise
kaçıngan bağlanma stili gösterdikleri belirlenmiştir. Bu çalışmada annelerin yakın
ilişkilerde bağlanma stilleri ile ebeveynlik tutumları arasındaki ilişkiler araştırılmış ve
doğrulanmıştır. Gelecekte düzenlenecek çalışmalarda annelerin bağlanma stilleri ile
çocukların bağlanma stilleri arasında, annelerin çocuk yetiştirmede sergiledikleri
tutumların aracılık rolünün incelenmesi önerilebilir.
108
KAYNAKÇA
Adam, E. K., Gunnar, M. R., & Tanaka, A. (2004). Adult Attachment, Parent Emotion
and Observed Parenting Behavior: Mediator and Moderator Models. Child
Development, 110-122.
Ainsworth, M. D. S. (1969). Object relations, dependency, an attachment; a teoretical
review of the ınfant-mother relationship. Child Development, 40 (4), 969-1025.
Ainsworth, M. D. S. (1989). Attachments beyond infancy. American Psychologist, 44
(4), 709-716.
Ainsworth, M. D. S., Blehar, M. C., Waters, E., & Wall S. (1978). Pattern of
attachment: A Psychological Study Of The Strange Situation. Hillsdale, NJ:
Erlbaum.
Aktaş Özkafacı, A. (2012). Annenin Çocuk Yetiştirme Tutumunun Çocuğun Sosyal
Beceri Düzeyi Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Yüksek lisans Tezi, Arel
Üniveristesi, İstanbul.
Alisinanoğlu, F. (1995). Üniversite öğrencilerinin ben (ego) durumları ile ana-baba
tutumlarını algılamalarını etkileyen bazı değişkenlerin incelenmesi, Doktora
tezi, Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Allen, J. P., & Land, D. (1999). Attachment in adolescence. Handbook of Attachment
Theory, Research and Clinical Applications. New York: Guilford Press.
Arslan, E. (2008). Bağlanma Stilleri Açısından Ergenlerde Erikson’un Psikososyal
Gelişim Dönemleri ve Ego Kimlik Süreçlerinin İncelenmesi. Yayınlanmamış
doktora tezi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya.
Ata, S. (2010). Okul Öncesi Öğretmenlerinin Bağlanma Stilleri, Duygusal Zekâ
Düzeyleri Ve Empati Eğilimlerinin İncelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Muğla Üniversitesi, Muğla.
109
Atkinson, R. L., Atkinson, R. C., & Hillgard, E. R. (1995). Psikolojiye Giriş 1 K.
Atakay, M. Atakay, A.Yavuz (Çev.). İstanbul: Sosyal.
Ayyıldız, T. (2005). Zonguldak il merkezinde 0-6 yaş çocuğu olan annelerin çocuk
yetiştirme tutumları. Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Zonguldak Karaelmas
Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Zonguldak.
Balkaya, İ. (1998). Anaokuluna Yeni Başlayan Çocukların Okula Uyum Süreçlerini
Etkileyen Faktörlerin İncelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Hacettepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Bandura, A., & Walters, R.H., (1959). Adolescent aqqression a study of the influence of
child troining proctices family interrelationships. New York: The Ronald Pres.
Bartholomew, K., & Horowitz, L. M. (1991). Attachment styles among young adults: A
test of A four-category model. Journal Of Personality And Social Psychology,
61, 226-244.
Baumrind, D. (1967). Child Care Practices Anteceding Three Patterns of Preschool
Behavior, GeneticPsychologyMonographs,.
Baumrind,D.(1971). Harmonious Parents And Their Preschool Children,
Developmental Psychology
Bilgin Aydın, H. (2003). Çocuk Ruh Sağlığı, Morpa Kültür Yayınları, İstanbul.
Bowlby, J. (1973). Attachment and Loss, Vol. II. Separation, Anxiety and Anger. New
York: Basic Books.
Bowlby, J. (1982). Attachment and bowlby: vol. 1. attachment (2. Basım). New York:
Basic Books.
Bowlby, J. (1982). Attachment and Loss. Vol I. Attachment. (Second edition). New
York: Basic Books.
110
Bowlby, J. (1988). A Secure Base: Clinical Applications Of Attachment Theory.
London: Routledge.
Bretherton, I. (1992). The origins of attachment theory: john bowlby and mary
ainsworth. Development Psychology, 28, 759 – 775
Bretherton, I. (2003). Mary Ainsworth: Insightful Observer And Courages Theoritician.
To Appear in G. A. Kimble & M. Werheimer (Editörler), Portraits Of Pineers
In Psychology (vol. 5). Hillsdale, NJ: Erlbaum, 03
Brodeski, J. & Hembrough, M. E. (2005). Improving social skills ın young children. An
action research project. degree of master of art in teaching and leadeship. Saint
Xavier University. Chicago. İllinois.
Campos, J., Barrett, K., Lamb, M., Goldsmith, H., & Stenberg, C. (1983).
Socioemotional development. In M. Haith & J. Campos (Eds.), P. H. Mussen
(Series Ed.), Handbook of child psychology: Vol. 2. Infancy and
developmental psychobiology (pp. 783-915). New York: Wiley.
Ceyhan, A. A. (2006). Üniversite Öğrencilerinin Geçmişte Yaşadıkları Ayrılık
Kaygısının Öğrenilmiş Güçlülük, Kaygı ve Psikolojik Belirtileri Yordama
Düzeyi. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 6(1): 53-79
Chen, X., Yunfeng, H., Lei C., & Hongyun, L. (2005). The peer groups as a context:
Moderating effects on relations betwen maternal pareting and social and
school adjustment in chinese children. Child Development. 76/2, 417-418.
Cooper, C., Fletcher, J., Wanhill, S., Gilbert, D., & Shepherd, R. (1998). Tourism
Principles and Practice, Essex: Pearson Education.
Corey, G. (2008). Psikolojik Danışma, Psikoterapi Kuram ve Uygulamaları, Mentis
Yayıncılık, Ankara.
111
Çakmak,K., & Kaplan, N. (2015). Aydın il emniyet müdürlüğü rehberlik ve psikolojik
danışma büro amirliği Çocuk yetiştirme tarzları ve anne-baba tutumları.
Çaplı, O. (1993). Çocukların Gençlerin Eğitimi, İstanbul: Bilgi Yayınevi.
Çelik, Ş. (2004). The Effects of an Attachment Oriented Psychoeducational Group
Training On Improving The Preoccupied Attachment Styles of University
Students. Unpublished doctorate’s thesis, Middle East Technical University,
Educational Sciences, Ankara.
Damarlı, Ö. (2006). Ergenlerde Toplumsal Cinsiyet Rolleri, Bağlanma Stilleri Ve Benlik
Kavramı Arasındaki İlişki. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Davidov, M., & Grusec, J. E. (2006). Untangling the links of parental responsiveness to
distress and warmth to child outcomes. Child Development, 77, 44-58
Delen, Ü. K. (2003). Erken Ergenlerde Bağlanma Ölçeği Geliştirme Çalışması.
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi.
Demiröz, S. ve Dinçer, Ç. (2001). 5-6 Yaş Çocuklarının Öz Bakım Becerilerinin
Cinsiyet ve Okul Öncesi Eğitim Alma Durumlarına Göre İncelenmesi. Milli
Eğitim Dergisi.
Deniz, M. E. (2006). Ergenlerde Bağlanma Stilleri İle Çocukluk İstismarları Ve
Suçluluk-Utanç Arasındaki İlişki. Eurasian Journal of Educational Research,
22, 89-99.
Dinçer, B. (2008). Alt ve Üst Sosyo-Ekonomik Düzeyde Lise İkinci Sınıfa Devam Eden
Ergenlerin Anne Baba Tutumlarını Algılamaları ile Arkadaşlık İlişkilerinin
İncelenmesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi,
Ankara.
Doğan, Y. (1998). Davranış Bilimlerine Giriş. Ankara: Antep A.Ş. Yayınları.
112
Duru, A. (1995). İlkokul 5. sınıf öğrencilerinin benlik saygısı ile ana baba tutumları
arasındaki ilişki, Yayınlanmamış yüksek lisans tezi. Dokuz Eylül Üniversitesi,
İzmir.
Eminoğlu, B.(2007). Dört-Beş yaş çocuklarının sosyal davranışları ile ebeveyn
davranışları arasındaki ilişkinin incelenmesi. Yayımlanmamış yüksek lisans
tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Erözkan, A. (2011). Lise öğrencilerinin bağlanma stilleri ve yalnızlık düzeylerinin bazı
değişkenlere göre incelenmesi. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi; 4(2), 155-175.
Fonagy, P. (1999). Transgenerational Consistencies of Attachment: A New Theory.
Paper to the Development and Psychoanalitic Discussion Group, American
Psychoanalytic Association Meeting, Washington DC.
Fonagy, P. (2001). Attachment Theory and Psychoanalysis. New York: Other Press.
Gander, J. M., Gardiner, W. H. (1995). Çocuk ve ergen gelişimi. Bekir Onur (Çev.).
Ankara: İmge Yayınevi.
Gazeloğlu, C. (2000). İlkokul dördüncü sınıf öğrencilerinin psiko-sosyal gelişimine ana
baba tutumunun etkisinin incelenmesi, Yüksek lisans tezi. Hacettepe
Üniversitesi, Ankara.
Görgü, E. (2015). Okula devam eden 5 - 6 yaş grubu çocukların bağlanma biçimleri ve
sosyal davranışları ile annelerinin bağlanma biçimi ve kişilik özellikleri
arasındaki ilişkinin incelenmesi. Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi,
İstanbul
Gülay, H. ve Akman, B. (2009). Okul öncesi dönemde sosyal beceriler. Ankara: Pegem
Yayınevi.
113
Güngör, D. (2000). Bağlanma stillerinin ve zihinsel modellerin kuşaklararası
aktarımında ana babalık stillerinin rolü. Yayınlanmamış Doktora Tezi. Ankara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara
Günindi, N. (2008). Okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden altı yaş çocuklarının
sosyal uyum becerileri ile anne-babalarının empatik becerileri arasındaki
ilişkinin incelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi,
Ankara.
Güner, A. (2011). Okul öncesi çocuklar ve ebeveynlerinin bağlanma güvenlikleri ile
çocuk yetiştirme tutumları arasındaki ilişkilerinin incelenmesi. Yüksek Lisans
Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul
Gürbüz, S. & Şahin, F. (2014). Sosyal bilimler araştırma yöntemleri. Seçkin Yayıncılık:
Ankara.
Güven, Y., Önder, A., Sevinç, M., Aydın, O., Balat, G. U., Palut, B., ... & Dibek, E.
(2006). Okulöncesi Eğitimi Alan ve Almayan İlköğretim Birinci Sınıf
Öğrencilerinin Sosyal Duygusal Uyum Düzeylerinin Karşılaştırılması.
1.Marmara Üniversitesi I. Uluslararası Okul Öncesi Eğitim Kongresi, 322-336.
Haktanır, G., & Aktaş, Y. (1995). 3-4 yaş çocuklarının motor gelişim özelliklerinin
incelenmesi,10. Okulöncesi ve eğitimini yaygınlaştırma semineri, İstanbul.
Hamarta, E. (2004). Attachment Theory. Anadolu University Journal of Faclty of
Education, 14 (1), 53
Harlow, H. F., & Zimmermann, R. R. (1958). The Development of Affective
Responsiveness in Infant Monkeys. Proceedings of the American Philosophical
Society, 102, 501-509.
Harma, M. (2014). Vocal Synchrony as a Coregulation Indicator of Attachment Bonds.
Middle East Technical University.
114
Harvey, M., & Byrd, M. (2000). Relationships Between Adolescents' Attachment Styles
and Family Functioning. Adolescence, 35(138), 345.
Hazan, C., & Shaver, P. R. (1994). Attachment as an Organizational Framework for
Research on Close Relationships. Psychology Inquiry. 5. 1-22
Hortaçsu, N. (2003). İnsan İlişkileri. Ankara: İmge.
İlaslan, Ö. (2009). Çocukların bağlanma davranışlarının özlük nitelikleri ve anne
bağlanma stillerine göre incelenmesi. Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi,
Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya.
Kabalı, N. (2012). Dengesiz ve Kararsız Anne-Baba Tutumu, Çine Madran Gazetesi,
Aydın.
Karabulut, Demir, E., Sendil, G. (2008). Ebeveyn Tutum Ölçeği (ETÖ), Türk Psikoloji
Yazilari , 11 (21), 15-25.
Karasar, N., (2016). Bilimsel araştırma yöntemi. Ankara: Nobel Yayınları.
Karen, R. (1990). Becoming Attached: The Atlantic Monthly,
http://www.psychology.sunysb.edu/attachment/online/karen.pdf
Keser, C. Ç. (2006). Annenin Bağlanma Düzeyi ve Çocuk Yetiştirme Sürecinin Çocuğun
Bağlanma Düzeyine Etkisi. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Uludağ
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa.
Keskin S. (2005). Çocuğun akademik yeteneğinin anne davranışına etkisi. İstanbul Tıp
Fakültesi Dergisi, 68(2), 46-49.
Kılıç, M. (2013). Gerçek Yaşam Tadında Gelişim Dönemleri 1 Çocukluk-Okul, Pegem
Akademi, Ankara
Kılıçarslan, F., (2008). Çocuğumu Nasıl Eğitmeliyim, Turkuaz Kitaplığı, İstanbul.
115
Kışlak, T. Ş., & Çavuşoğlu, Ş. (2006). Evlilik uyumları, bağlanma biçimleri, yüklemeler
ve benlik saygısı arasındaki ilişki. Aile ve Toplum Eğitim, Kültür ve Araştırma
Dergisi. 9(3), 61-68.
Koçak, R. (2003). Duygusal ifade eğitimi programının üniversite öğrencilerinin
aleksitimi ve yalnızlık düzeylerine etkisi. (Yayımlanmamış Doktora Tezi).
Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Küçüködük, C. (2015). 3-5 Yaş Arasında ve Anaokuluna Giden Çocuk Annelerinin
Ayrılma Kaygısı ve Bağlanma Biçimleri İle Çocuğun Davranışları ve Ayrılma
Kaygısı Arasındaki İlişki: Bilişsel Esnekliğin Aracı Rolü.
Maccoby, E. E., & Martin, J. A. (1983). Socialization in the Contex of the Family:
Parent-Child Interaction. (Ed. P.H.Mussen ve E.M.Hetherington), Handbook
of Child Psychology: Socialization, Personality and Social Developmet. New
York: Wiley
Mahperi Uluyol, F. (2014). Bağlanma Örüntüleri, Eşe Yönelik Kişilerarası Şemalar Ve
Evlilik Sorunlarıyla Başa Çıkabilme Düzeyleri Arasındaki İlişkiler.
Mestçioğlu Gökmoğol, Ö. (2012). Mükemmeliyetçi Anne Baba Tutumu, Bebeğim ve Biz
Dergisi, İstanbul.
Mızrakçı, Ş. (1994). Annelerin çocuk yetiştirme tutumlarına etki eden faktörler:
demografik özellikleri, kendi yetiştiriliş tarzları, çocuk gelişimine ilişkin bilgi
düzeyleri ve çocuğun mizacına ilişkin algıları. Yayınlanmamış yüksek lisans
tezi, Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir.
Miller, P. H. (1993). Theories of developmental psychology, New York: W. H. Freeman
and Company.
Nazik, B. (2003). Çocuk Ruh Sağlığı (I), İstanbul: Yapa Yayınları.
116
Nelsen, J., & Erwin, C. 2002. Sevginin fazlası (Çev. Çiğdem A.), Ankara: Arkadaş
Yayınevi.
Oosterman, M., & Schuengel, C. (2008). Attachment in foster children associated with
caregivers’ sensitivity and behavioral problems. Infant Mental Health Journal.
29(6), 609-623.
Önder, A., & Kamaraj, I. ( 1998 ). Social emotional efects of pedagogical drama in
Turkish Pre-School children omep’s 22. World Congress, 13-16 September,
Copenhagen, Denmark.
Özden, E. S. (2006). İşbirlikli öğrenme yönteminin ilköğretim 3. sınıf öğrencilerinin
sosyal ve duygusal uyumlarına etkisi. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi,
Marmara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
Özgüven, I. E. (2001). Ailede Iletişim ve Yaşam, Pdrem yayınları, Ankara.
Özkaya, D. (2012). Güven Verici, Destekleyici Anne Baba Tutumları,
Annelikhayatım.com
Pehlivantürk, B. (2004). Otistik bozukluğu olan çocuklarda bağlanma. Türk Psikiyatri
Dergisi, 15(1), 56-63.
Pickover, S. (2002). Breaking the Cycle: A Clinical Example of Disrupting an Insecure
Attachment System. Journal of Mental Health Counselling, 24, 358-366.
Roelofs, J., Meesters, C., Ter Huurne, M., Bamelis, L., Muris, P. (2006). On the Links
Between Attachment Style, Parental Rearing Behaviors, and Internalizing and
Externalizing Problems in Non-Clinical Children. Journal of Child and Family
Studies, 15(3), 331-344.
Ronnlund, M., Karlsson, E. (2006). The Relation Between Dimensions of Attachment
and Internalizing or Externalizing Problems During Adolescence. The Journal
of Genetic Psychology, 167 (1), 47–63.
117
Sargın, N. (2007). Eğitim Psikolojisi. İstanbul: Lisans Yayınları
Sarı, E. (2007). Anasınıfına devam eden 5-6 yaş grubu çocukların, annelerinin çocuk
yetiştirme tutumlarının, çocuğun sosyal uyum ve becerilerine etkisinin
incelenmesi. Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Eğitim
Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Seven, S. (2006). 6 yaş çocuklarının sosyal becerileri ile bağlanma durumları
arasındaki ilişkinin incelenmesi. Yayımlanmamış doktora tezi, Gazi
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Soysal, A. Ş., Bodur, Ş., İşeri, E., & Şenol, S. (2005). Bebeklik dönemindeki bağlanma
sürecine bir bakış. Klinik Psikiyatri, 8, 88-99.
Sumer, H. C., & Knight, P. A. (2001). How do People with Different Attachment Styles
Balance Work and Family? A Personality Perspective on Work–Family
Linkage. Journal of Applied Psychology, 86(4), 653.
Sümer, M. (2006). Yetişkinlerin Bağlanma Stillerinin Duygusal Zekâ, İlişkiye Bağlılık,
İlişkide Algılanan Tatmin ve Bazı Değişkenlere Göre İncelenmesi.
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Maltepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, İstanbul.
Sümer, N., & Güngör, D. (1999a). Yetişkin bağlanma stilleri ölçeklerinin Türk
örneklemi üzerinde psikometrik değerlendirmesi ve kültürlerarası bir
karşılaştırma. Türk Psikoloji Dergisi, 14(43), 71-106.
Sümer, N., & Güngör, D. (1999b). Çocuk yetiştirme stillerinin bağlanma stilleri, benlik
değerlendirmeleri ve yakın ilişkiler üzerindeki etkisi. Türk Psikoloji Dergisi,
14(44), 35-58.
118
Şanlı, D. (2007). Hemşirelik anabilim dalı çocuk sağlığı ve hastalıkları hemşireliği.
Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sağlık Bilimleri
Enstitüsü, İzmir.
Şentürk, S. (2007). 5–6 yaş çocukların çalışan ve çalışmayan annelerinin yetiştirme
tutumları ile bu çocukların sosyal-duygusal uyum düzeylerinin
karşılaştırılması. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Marmara Üniversitesi,
Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
Tabak, N. (2007). İlköğretim birinci kademede davranış sorunları olan çocukların anne
baba tutumları. Yayımlanmamış Yüksek Lisan Tezi, Afyon Kocatepe
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyon.
Topçugil, N. (2002). Ankara defterdarlığı gündüz bakımevine devam eden 3–6 yaş
grubundaki çocukların aile işlevselliğinin değerlendirilmesi ve aile işlevlerinin
çocukların psikolojik, sosyal ve fiziksel gelişimleri üzerindeki etkisinin
araştırılması. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Gazi Üniversitesi, Sağlık
Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Turhan, C. (2014). Anne Baba Tutumları, Makale, İstanbul
Uçmaz Halıcıoğlu, İ. (2004). Annelerin empatik beceri düzeyleri ile çocuk yetiştirme
tutumları arasındaki ilişkinin incelenmesi. Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi,
Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Unger, J. A. M., & De Luca, R. V. (2014). The relationship between childhood physical
abuse and adult attachment styles. Journal of Family Violence, 29(3), 223-234.
Velderman,M.K., Bakermans-Kranenburg, M.J., Juffer,F. Vanuzendorn, M.H.,
Mangelsdorf, S. C., & Zevalking J. (2006). Preventing preschool externalizng
behavior problems through video feedback intervention infancy. Infant Mental
Healt Journal. 27(5). 466-493.
119
Waters, E. (1978). The reliability and stability of ındividual differences in infant mother
attachment. Child Development, 49, 483-494.
Waters, E., & Beauchaine, T. P. (2003). Are There Really Patterns of Attachment?
Theoretical and Empirical Perspectives. Development Psychology.
http://www.psychology.sunysb.edu/attachment/online/fraley_comment.pdf
Waters, T. (2004). Learning to love: From Your Mother’s Arms To Your Lover’s Arms.
Voice of the University of Toronto, 30, (19)
Wei, M., Vogel, D. L. & Ku, I. Y. (2006). Adult attachment, affect regulation; negative
mood&interpersonal problems, Journal of Counseling Psychology, 52, 14-24
Worden, M. (2013). Aile Terapisi: Temelleri. R.Avcı, E. Işık, F. Çekici, O.
Çolakkadıoğlu ve T. Akbaş (Ed.). (s 22). Adana: Nobel yayınları.
Yavuzer, H. (1997). Ana-Baba ve Çocuk, 9. Basım, İstanbul: Remzi Kitabevi,
Yavuzer, H. (2003). Çocuğu Tanımak ve Anlamak: Ana Babaların En Çok Sorduğu
Soru ve Cevaplarıyla (3. Baskı). İstanbul: Remzi.
Yazıcıoğlu, Y. ve Erdoğan, S. (2004). Spss Uygulamalı Bilimsel Araştırma Yöntemleri.
Ankara: Detay Yayıncılık.
Yıldız, B. (2012). Aile Sosyolojisi, Gündem Türkiye
Yıldız,A. (2004). Ebeveyn Tutumları ve Saldırganlık. Polis Bilimleri Dergisi, İstanbul.
Yüceol, G. P. (2016). Ebeveynliğin belirleyicileri modeli temelinde evlilik uyumu,
algılanan sosyal destek, çalışma durumu, değerler ve anne çocuk ilişkisi.
Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Ankara.
120
Zimmermann, P. & Becker - Stoll, F. (2002). Stability of attachment representations
during adolescence: the influence of ego – identity status. Journal Of
Adolescence. 25, 107-124
121
EKLER
Ek 1 Kişisel Bilgi Formu
Sevgili Anne; aşağıdaki sorulara vereceğiniz cevaplar ve kişisel bilgiler sadece
araştırma amacıyla kullanılacak ve kesinlikle gizli tutulacaktır (Adınız-soyadınız
sorulmamaktadır). Formdaki tüm soruları eksiksiz olarak cevaplamanız çok önemlidir. Bu
çalışmaya olan katkınız ve verdiğiniz cevaplardaki samimiyetinizden dolayı teşekkür ederim.
1. Yaşınız:
18-23 ( ) 24-29 ( ) 30-34 ( ) 35-39 ( ) 40 ve üzeri ( )
2. Çalışma Durumunuz:
Çalışıyor ( ) Çalışmıyor ( )
3. Mesleğiniz:
4. Eğitim Durumunuz:
Hiç okula gitmemiş ( ) İlkokul Mezunu ( ) Ortaokul Mezunu ( ) Lise
Mezunu ( )
Yüksekokul Mezunu ( ) Lisans Mezunu ( ) Yüksek Lisans ve üstü ( )
5. Medeni Durumunuz:
Evli ( ) Bekar ( )
Bekar seçeneğini işaretlediyseniz:
Hiç evlenmemiş ( ) Boşanmış ( ) Dul ( )
6. Ekonomik Durumunuzla İlgili Algınız:
Hiç Yeterli Değil ( ) Yeterli Değil ( ) Kısmen Yeterli ( ) Yeterli ( )
Oldukça Yeterli ( )
7. Kaç yaşında evlendiniz?
18-23 ) 24-29 ( ) 30-34 ( ) 35-39 ( ) 40 ve üzeri ( )
8. Çocuk Sayınız:
1 ( ) 2 ( ) 3 ( ) 4 ( ) 5 ( ) 6 ve üzeri ( )
9. Çocuğunuz ( Çocuklarınız) evliliğinizin kaçıncı yılında Dünya’ya geldi?
1. Çocuk: …….. yılda. 5. Çocuk: …….. yılda.
2. Çocuk: …….. yılda. 6. Çocuk: …….. yılda.
3. Çocuk: …….. yılda. 7. Çocuk: …….. yılda.
122
4. Çocuk: …….. yılda. 8. Çocuk: …….. yılda.
10. Kaç ay süreyle çocuğunuzu emzirdiniz?
1-4 ay ( ) 5-8 ay ( ) 9-12 ay ( ) 13-16 ay ( ) 17- 20 ay ( )
21 ay ve üzeri ( )
11. Kaç Kardeşiniz Var:
Yok ( ) 1 ( ) 2 ( ) 3 ( ) 4 ( ) 5 ( ) 6 ve üzeri ( )
12. Ailenizin kaçıncı çocuğusunuz?
1. ( ) 2. ( ) 3. ( ) 4. ( ) 5. ( ) 6 ve üzeri ( )
13. Anneniz sizi kaç ay süreyle emzirdi?
1-4 ay ( ) 5-8 ay ( ) 9-12 ay ( ) 13-16 ay ( ) 17- 20 ay ( )
21 ay ve üzeri ( )
14. Siz çocukken anneniz çalışıyor muydu? Cevabınız “evet” ise 15. Ve 16. Soruları
cevaplayınız.
Evet ( ) Hayır ( )
15. Annenizin Mesleği: ………………………………………………………………..
16. Anneniz çalışırken sizin bakımınızı kim üstlendi?: ……………………………..
17. Annenizin Eğitim Durumu: ……………………………………………………….
18. Babanızın Mesleği: …………………………………………………………………
19. Babanızın Eğitim Durumu: ………………………………………………………..
20. Çocuğunuzu yetiştirirken sosyal yardım aldınız mı? Cevabınız “evet” ise 21.
Soruyu yanıtlayınız. Evet ( ) Hayır ( )
21.Çoucuğunuzu yetiştirirken aşağıdakilerden hangisinden destek aldınız?
Psikolojik danışmanlık aldım ( ) Aile- Akraba desteği aldım ( ) Bakıcı yardımı( )
123
Ek 2 Ebeveyn Tutum Ölçeği
CÜMLELER Her
zam
an b
öyle
dir
Çoğu z
aman
böyle
dir
Baz
en b
öyle
dir
Nad
iren
böyle
dir
Hiç
bir
zam
an b
öyle
değ
ildir
1
Ben bir başkasıyla konuşurken çocuğumun araya girmesine izin
veririm.
2 Çocuğumun kendine özgü bir bakış açısı olduğunu kabul ederim.
3
Çocuğumla aynı fikirde olmadığımız zaman, benim fikirlerimi
kabul etmesi için onu zorlarım.
4 Çocuğumu, hayatın ufak tefek güçlüklerinden korurum.
5
Çocuğuma bağımsız olmayı öğrenmesi konusunda yardımcı
olurum.
6 Çocuğuma, kurallara neden uyması gerektiğini açıklarım.
7 Çocuğuma yaptığı şeyin önemli olduğunu hissettiririm.
8 Çocuğumu, kendisi için yorucu olabilecek işlerden korurum.
9 Çocuğum söz dinlemediğinde ona vururum.
10
Çocuğumun iyi ve kötü davranışı karşısında neler hissettiğimi
ona açıklarım.
11 Çocuğumu yola getirmek için onu azarlarım.
12 Çocuğuma karşı koruyucu davranırım.
13 Çocuğum iyi davrandığında onu överim.
14 Çocuğumun kişisel görüşlerine saygı gösteririm.
15
Çocuğumu bir şeyleri kendi başına yapması konusunda
cesaretlendiririm.
16 Arkadaşları çocuğuma sataştığı zaman onu korurum.
17 Çocuğumun başkaları konuşurken araya girmesine izin veririm.
18
Çocuğumun cinsel konularda sorduğu soruları anlayacağı bir
dilde doğru olarak cevaplarım.
19 Çocuğum yanlış bir şekilde davrandığında ona bağırırım.
20
Ebeveynlik konusunda bir yanlış yaptığımda çocuğumdan özür
dilerim.
21 Çocuğumu, kendisi için zor olabilecek işlerden korurum.
22 Çocuğumun hastalanmasından endişe ederim.
23 Çocuğumun duygularını serbestçe ifade etmesine izin veririm.
24 Çocuğumun istediği saatte uyumasına izin veririm.
25
Çocuğum yanlış davrandığında, bunun neden yanlış olduğunu
ona açıklarım.
26 Çocuğuma kızdığımda çocuğumu cezalandırırım.
124
27
Fiziksel cezayı, çocuğumu disipline sokmanın bir yolu olarak
kullanırım.
28
Çocuğumun hayal kırıklığına uğramaması için elimden geleni
yaparım.
29
Çocuğumun büyüdükçe yeni şeyler denemeyi göze alması
gerektiğine inanırım.
30 Çocuğumun her şeyi yapmasına izin veririm.
31 Çocuğumun yanlış davranışını görmezden gelirim.
32 Çocuğumu başka çocuklarla kıyaslarım.
33 Çocuğumun şımarıklıklarına göz yumarım.
34 Çocuğumu şımartırım.
35 Çocuğuma karşı çabuk öfkelenirim.
36 Çocuğum bana bir şey anlatırken sözünü kesmeden dinlerim.
37 Çocuğuma bir şey alırken onun da fikrini alırım.
38 Çocuğumla her konuyu konuşabilirim.
39 Çocuğuma karşı sabırsızım.
40 En ufak bir hatasında, çocuğumu cezalandırırım.
41
Çocuğum için hemen hemen bütün eğlencelerimden fedakarlık
ederim.
42
Çocuğumun kendi başına becerebileceği şeyleri denemesi için
ona fırsat tanırım.
43
Çocuğuma bana sormaksızın şahsi eşyalarımdan herhangi birini
alıp kullanmasına izin veririm.
44
Evimizde hangi televizyon programının izleneceği, çocuğumun
isteğine göre belirlenir.
45 Çocuğumu yapabileceğinden fazlasını yapması için zorlarım.
46
Çocuğumu, onun cesaretini kırabilecek zor işlerden uzak
tutarım.
125
Ek 3 İlişki Ölçekleri Anketi
126
ÖZGEÇMİŞ
20.07.1987 tarihinde İstanbul’da doğdu, ilköğretim ve lise eğitimini İstanbul’da
tamamladı. Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü’nden 2013 yılında mezun olduktan
sonra İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Aile Danışmanlığı ve
Eğitimi Bölümünde Yüksek Lisansa başladı. Eş zamanlı olarak da Sosyoloji alanında
lisans eğitimine devam etmekte olup akademik kariyerinde ilerlemeyi hedeflemektedir.